Kadim kültürde korku ve endişe metafizik ürpertiden payını alırdı...

04:008/04/2020, Çarşamba
G: 8/04/2020, Çarşamba
Fatma Barbarosoğlu

Zamana kavramlar üzerinden çentik atmayı deniyorum elimden geldiğince. Dün ne konuşuyorduk bugün ne konuşuyoruz? Bir yıl önce benim için en hayati mesele neydi şimdi ne?Tuhaf iletişim çağında, “gündem”, insanı şaşırtacak, yoracak, bıktıracak, endişelerden endişe, korkulardan korku beğendirecek bir tempoda ilerliyor. Hz. Mevlana bir şey haddini aşarsa zıddına inkılap eder der. Zihnimize pompalanan korku haddini aşar da, her birimiz gözü pek kahramanlara dönüşürüz diye, korkularımıza ninni olarak

Zamana kavramlar üzerinden çentik atmayı deniyorum elimden geldiğince. Dün ne konuşuyorduk bugün ne konuşuyoruz? Bir yıl önce benim için en hayati mesele neydi şimdi ne?

Tuhaf iletişim çağında, “gündem”, insanı şaşırtacak, yoracak, bıktıracak, endişelerden endişe, korkulardan korku beğendirecek bir tempoda ilerliyor. Hz. Mevlana bir şey haddini aşarsa zıddına inkılap eder der. Zihnimize pompalanan korku haddini aşar da, her birimiz gözü pek kahramanlara dönüşürüz diye, korkularımıza ninni olarak eğlenceye gark edilmiş durumdayız. Kadim kültürde korku metafizik ürpertiden payını alırdı, günümüzde korkunun payına düşen, eğlence biraz daha eğlence.

Tasavvufta kişi hafv ile reca arasında pişer. Korku ile ümid arasında kendini fikir, zikir, şükür ile tekrar tekrar inşa eder. Günümüzün kapitalist örgütlenmesi korku ve kaygı atmosferinin karanlığını, eğlence dünyasının spot ışıkları ile aydınlatarak, insanın insan olarak hayat yolculuğunu tamamlamasını engelliyor.

Hayat kıvamını kaybedip sasılaşırken tüketici kapasitesine sahip bireyler olarak her birimiz gittikçe artan bir şekilde “ev eğlencesi”ne davet/mahkum ediliyoruz. Eğlence bedenin yorgunluğuna kısmi cevaptır, ruhun açlığına asla!

Gezegenin bütün fertleri olarak evlere kapandığımız şu günlerde, bütün mesaimizi bedene hizmet ile geçiriyoruz: “Ne yesek ne seyretsek?”

Biz bu şımarık sorumuza cevap ararken ülkemizde milyonlarca, gezegenimizde milyarlarca insan, işsiz kalmanın endişesiyle yarın yiyecek ekmek bulamamaktan kaygılı.

Kainatın dengesi, sahip olanın, elindekini zaruret miktarı kullandıktan sonra geri kalanını ihtiyaç sahiplerine ulaştırması ile mümkün. Oysa ekrana düşen görüntülerle, her birimiz, “istifleme eylemine” davet ediliyoruz. Raftaki son tuvalet kağıdı için kavga eden kadınlar, evlerine yüzyıllık yiyecek stoklayanların görüntüsü neden tekrar tekrar bütün bir gezegene servis edildi zannediyorsunuz? O davranışları taklit edelim ve vahşi hayvan görüntüleri sergileyip, “insan insanın kurdudur” önermesini doğru çıkaralım diye.

Bizi hayvani tarafımıza hapsetmek isteyenlerin servis ettiği görüntülere mahkum olmayalım... Bütün bir gezegene musallat olan virüs ile hayatın öncelikler listesi değişmeli ARTIK!

Hayatın anlamını bulalım diye hakikat bizi kendimizle yüzleşmeye davet ediyor. Bütün bir gezegende insanını yitirmiş şehir görüntülerini seyrediyoruz ekranlarımızdan. Kainat biz olmadan da devam ediyor, edecek. Ağaçların çiçek açmak, meyveye durmak için, kuşların kanat çırpmak için bize hiç ihtiyacı yok. Bahar gezegenimize insansız da gelecek. Güneş biz olsak da olmasak da doğacak. Yağmurlar yağacak, rüzgarlar kah fısıldayacak kah haykıracak.

O halde bizi insan olarak değerli kılan ne? Ben kardeşimden sorumlu değilsem, selamım kelam ile yol almayacak ise benim taşıdığım canın ne kıymeti var! Benim yeryüzünde emanet aldığım hakikat ne! Dağların çekemediği hakikat!

Hakikatin davetine icabet etmek meşakkatli, eğlencenin davetine icabet kolay. Hiç meşakkatsiz katıldığımız “evde eğlence”, kıvamını kaybettikçe geride derin bir boşluk bırakıyor. O derin boşluğa depresyon diyorlar. Depresyon deyip türlü ilaçlar veriyorlar. Eğlence ile uyutamadıklarını ilaçla uyutmayı deniyorlar.

Depresyona düşmekten korkarız, oysa hüzün kabuğumuzdan özümüze yola çıktığımız ilk duraktır.

Hüzünlenmekten korkmayalım. Zaman geçiyor ve elbette çok başka türlü geçiyor. Gelmekte olan için elbette hüzünlenecek ve elbette hüznün içinden ümidi çıkarıp yeşerteceğiz. Fahri Kainat Efendimiz ne buyuruyor: “Müminin hali ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu onun için hayır olur.”

(M7500 Müslim, Zühd, 64)

Velhasıl, dünümüzü ve günümüzü idrak edelim, kaydını tutalım. Dünümüzün kaydını kelimelerle cümle cümle, günümüzün kaydını fikir ile zikir ile şükür ile tutalım.

Dün, Şaban-ı Şerifin nuru Beraat Kandilini idrak ettik. Bu sene ömrü hayatımızda hiç idrak etmediğimiz bir Ramazan-ı şerife doğru gün sayıyoruz. İnşallah arınmış bir kalp, berrak bir zihin, akleden kalp ile Ramazan-ı şerife vasıl oluruz. Amin.

#Gezegen
#Beraat Kandili
#Ramazan
#Mümin