Hepimize lazım olan harç: Hayal, teknik, gayret ve sorumluluk

04:0031/10/2018, Çarşamba
G: 31/10/2018, Çarşamba
Fatma Barbarosoğlu

-I-Pazartesi günü, Cumhuriyet’in 95. yılında, İstanbul Hava Limanı’nın açılışına tanık olduk. Böylece 29 Ekim 1923 ile 29 Ekim 2018 tarihleri, İstanbul Hava Limanı’nın açılış töreninde birbirine raptedilmiş oldu.Sayın Cumhurbaşkanı, İstanbul Hava Limanı için “zafer anıtı” ibaresini kullandı. Allah, kazasız belasız uçuşlar, yolculuklar nasip etsin. Hayal, proje, emek ve gayretin denklemi ile ortaya çıkan İstanbul Hava Limanı, temizlik işçisinden teknik elemanına ve mühendisine, hostesinden pilotuna,

-I-

Pazartesi günü, Cumhuriyet’in 95. yılında, İstanbul Hava Limanı’nın açılışına tanık olduk. Böylece 29 Ekim 1923 ile 29 Ekim 2018 tarihleri, İstanbul Hava Limanı’nın açılış töreninde birbirine raptedilmiş oldu.


Sayın Cumhurbaşkanı, İstanbul Hava Limanı için “zafer anıtı” ibaresini kullandı. Allah, kazasız belasız uçuşlar, yolculuklar nasip etsin. Hayal, proje, emek ve gayretin denklemi ile ortaya çıkan İstanbul Hava Limanı, temizlik işçisinden teknik elemanına ve mühendisine, hostesinden pilotuna, hava limanına ulaşımı sağlayacak şoförüne kadar her aşamada işini aşk ile yapacak sorumluluk sahibi kişilerin yurdu olsun inşallah.

-II-

Cuma günü yayınlamış olduğum Kajal’ın hikayesini çok sevenler olduğu gibi çok didaktik bulunlar da oldu. Önce yazının sonunda sormuş olduğum soruyu cevaplayayım. Neden hepimiz huzursuzuz? Birinci ve en önemli sebep, pek çoğumuz sorumluluğumuzu yerine getirmiyoruz. Olayda anlattığım polis memuru gibi, gündelik hayatın her aşamasında işinin gereklerini yerine getirmeyen insanların yaptığı hatalar, haber olarak, “kamuoyu oluşturmak” adına gün boyu kanallardan servis ediliyor. “Kamuoyu oluşturulurken” hasar gören kalbimiz oluyor, ne ki fark etmiyoruz.

Kalbimiz nasıl hasar görüyor? İnsanlar tekrar tekrar haber dinliyor. Kesintisiz. Evlerde televizyon ekranları her daim açık. Kafelerde bağırtılı müziğe eşlik eden bir de sesi kısılmış bir ekran oluyor daima. Ekranda kavga ve şiddet görüntüleri.

2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nin açıklandığı günün akşamı, havaalanından dönüş yolunda taksicinin dinlediği müzikten azat olmak için “Haber dinleyebilir miyiz?” dedim. On beş dakikada bütün bir haftaya yetecek korku ve şiddet haberine maruz kaldım. Bir tane güzel haber olmadı. Bir tane umut veren haber olmadı: “Ev sahibine kızan kiracı ev sahibinin evini yaktı. Afyon Hapishanesinden kaçan mahkum karşısına çıkan 11 kişiyi bıçakladı, ayağından vurularak durdurulan cani hastanede tedavi altına alındı.”

Haberin diline bakar mısınız? Yaralanan 11 kişi ile ilgili bilgiye değil, mahkumun tedaviye alınması haberine davet edilmiş oluyoruz. Ekran başındaki sıradan bir insanın bu haberi nasıl algıladığına odaklanan var mı? Haberlerin dili, sadece korku ve umutsuzluk üretiyor. Evlerde özellikle erkekler ve yaşlılar tekrar tekrar aynı haberi izlemeye devam ediyor.

Cuma günü yazının sonunda dört ülkede göçmen olarak yaşamış, henüz kırkı bile çıkmamış bebeğini komşusuna emanet edip vizesinin yanmaması için Almanya’ya gitmek zorunda kalmış Kajal’ı huzurlu ve mutlu yapan, bizi kendi öz vatanımızda her türlü imkanın içinde huzursuz yapan nedir diye sormuştum.

Yazının sonunda sorduğum soruya büyük çoğunluk şükretmediğimiz için dedi. Şükretmiyoruz, doğru. Peki neden şükretmiyoruz? Daha doğrusu neden şükredemiyoruz?

Şükür pasif bir eylem değildir. Şükreden olmak için, sorumluluğunu yerine getiren mutmain bir kalp olmak şarttır.

Sorumluluğumuzu yerine getirme noktasında kafamız karışık, kalbimiz karışık. Kafamızı ve kalbimizi karıştıran, yakındakine uzak oluşumuz, uzaktakine haberlerin dili ile yakın kılınışımız. Ekranda gördüklerimiz için yapabileceğimiz bir şey varsa yapalım elbet –çoğu zaman yapabileceğimiz bir şeyin olmadığı haberlere maruz kalıyoruz- ama esas hayatın içinde gördüklerimiz için sorumluluk almak zorundayız.

Yaptığımız işi en iyi şekilde yapmadıkça, güçsüzler için sorumluluk almadıkça huzurlu olmamız mümkün değil.

-III-

2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, eğitim camiasında coşkuyla karşılandı. Milli Eğitim Bakanı sayın Ziya Selçuk’un bir eğitim devrimi gerçekleştirdiğine, bu eğitim devrimini Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üstlendiği için projenin başarıyla sürdürülmesinin mümkün olduğuna, eğitim camiası canı gönülden inandı. Projenin başarılı olması için hayatın her anında “eğitim”i desteklememiz gerekiyor. “Haberlerin dili” de eğitimin bir parçası olmak zorunda. Reklamların dili eğitimin bir parçası olmak zorunda.

2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’ndeki pek çok değişimi bendeniz de heyecanla karşılıyorum. Ders çeşitliliğin azaltılması mesela. İlk dört yılda matematik, Türkçe, Beden, Resim, Müzik, Din ve Ahlak dersi yeterli. Üçüncü sınıftan itibaren fen bilimlerine hazırlık olarak bilimsel metodoloji verilmeli. Ama bunu verirken araştırma, heyecan, gayret ve adanmışlığı anlatan metinler Türkçe kitaplarına “okuma parçası” olarak yerleştirilerek öğrenci için doğal bir izlek oluşturulabilir. Bizim kuşak için Marie Curie’nin hayat hikayesi çok yol gösterici olmuştur mesela. Marie Curie’nin hayat hikayesini “okuma parçası”ndan öğrenmiştim, en sevdiğim fen dersinin kimya olmasında bu okuma parçasının çok etkili olduğunu düşünüyorum. Günümüzün çocukları içinse Elon Musk’ın, çocukluğunda halk kütüphanesinde ilgisini çeken bütün kitapları okuyup bitirdikten sonra görevli memura yeni kitaplar sipariş etmesi için yalvarışını metin olarak öğrencilere sunmak ilgi çekici olacaktır.

Velhasıl, 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nin başarıya ulaşması için toplumun her kesiminde ve her düzeyinde seferberlik ruhunun olması şart. E.C.A, Borusan, Sabancı, Koç gibi gruplar sadece okul yaptırmakla kalmıyor, kurumlarında eğitim açısından vizyoner çalışmalar da ortaya koyuyorlar. Mesela Pera Müzesi hafta sonu çocuklara uygulanan eğitimler ile bilimi buluşturan kurslara ev sahipliği yapıyor.

Sivil toplumun alacağı inisiyatif ile “bazı çocukların” eğitimini günün şartlarına uygun hale getirmek mümkün. Fakat yurt çapında bir hizmetin gerçekleşmesi söz konusu olduğunda, eğitimin sorunlarını aşmak hiç kolay değil. Kağıt üzerinde çok rasyonel ve çağın ruhuna uygun olan değişikler, uygulama aşamasında atıl ve hantal bir hale gelme riskini taşıyor. On bin okuldan ve 1 milyon öğretmenden bahsediyoruz. Kendisi okuma zevki kazanmamış öğretmenler çocuklara “okuma alışkanlığı” vermeye çalışıyor. Yenilgi, okuma ile alışkanlık kelimesinin eşleştirilmesinde başlıyor.

Okuma zevki kazanmamış öğretmenlerle, okuma zevki kazanamamış öğrencilerle gelecek tahayyülü nasıl mümkün olacak?

Öğretmen meselesini konuşmaya devam edeceğiz inşallah.

#2023
#29 Ekim
#İstanbul havalimanı