Güzel yorumcu anne ve kene duruşlu gazeteci baba

04:007/02/2020, Cuma
G: 7/02/2020, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

Sabah, Saat 11.00 /Telefon ile canlı yayına katılmaAynı numara, 15 defa aramış. Yuh artık. Kim bu yahu!“Alo buyurun. Telefon bağlantısı mı? Dün mü kararlaştırmıştık? Ne kararlaştırdık? Canlı telefon bağlantısı. Ha tamam.”(Gündem ile ilgili bir şey soracaklardır muhakkak. Gündemde ne var. Altı saatte değişecek değil ya. Dünün aynısı işte. Gidişata göre ilk giriş cümlesi esasında bu konular öteden beri konuştuğumuz konular diye de başlayabilir ya da çok yeni bir durum ile karşı karşıyayız diye de.

Sabah, Saat 11.00 /Telefon ile canlı yayına katılma

Aynı numara, 15 defa aramış. Yuh artık. Kim bu yahu!

“Alo buyurun. Telefon bağlantısı mı? Dün mü kararlaştırmıştık? Ne kararlaştırdık? Canlı telefon bağlantısı. Ha tamam.”

(Gündem ile ilgili bir şey soracaklardır muhakkak. Gündemde ne var. Altı saatte değişecek değil ya. Dünün aynısı işte. Gidişata göre ilk giriş cümlesi esasında bu konular öteden beri konuştuğumuz konular diye de başlayabilir ya da çok yeni bir durum ile karşı karşıyayız diye de. Ondan sonrası gelir nasıl olsa. Mühim olan ilk cümle. Çok yeni bir durum ile karşı karşıyayız. Takdir edersiniz yeni şartlar, yeni durumlar için Türkiye Sosyolojisi bütün dünya için laboratuvar hükmünde. Evet en çok bu girişini seviyordu. Çok şık oluyordu bu giriş. Telefon bağlantılarını seviyorum. Saç baş derdi, giyim kuşam derdi yok. Sesimin tınısını güzel ayarladığım gibi...)

“İyi yayınlar diliyorum. Çocuk felci aşısı hakkında ne mi düşünüyorum?(Aa gündem ile ne alakası var bunun. Ben siyasi haber yorumcusuyum. Sağlık muhabiri miyim ben yahu. Sakin olmalıyım. En pozitif halimle cevap vererek.)

Bunlar oldukça eski konular. Şimdi bunları tartışmak bana çok anlamlı gelmiyor. Türkiye’nin konuşacağı çok daha önemli sorunları var.

“Nasıl olur efendim çocuklara aşı yaptırma konusunda dünya kamuoyu ikiye ayrıldı. Sizin de iki çocuğunuz var onların aşısını yaptırmış mıydınız?

(Yaptırmış mıydık? Annem de tam evde olmayacak günü buldu. Çocukların aşısının takibini annem ile bakıcıları yapıyor diyemez ya şimdi.)

“Bu konular mahrem konular. Niye kamuoyu önünde benim çocuklarımın aşısını konuşuyoruz ki.”

“Nasıl olur Cansu Hanım, siz oğlunuzun ve kızınızın her anını daha onlar dünyaya gelmeden paylaştınız. Tıbbi bir meselede bir kanaat önderi olarak tercihinizi öğrenmek istiyoruz sadece.”

(Bu programdan kaçmam lazım. Telefon bağlantısının kesilmesi en kolay çözüm.)

“Alo sesimi alıyor musunuz? Lütfen son cümlenizi tekrar eder misiniz? Sesim geliyor mu?”

(Kapadım gitti. Ay ne bu böyle aşı filan. Böyle konulara yüz verirsem bahar geline ağaçlarda kalem aşısı hakkına ne düşünüyorsunuz demeye kadar gider iş.)

Niye bana siyasi sorularla gelmiyorlar ki!!! NİYE!

Gece, Saat 23.00/Tartışma Programı

Yorumcular canlı yayında Türkiye’nin dış siyasetini yorumluyor. 24 saat yorumluyorlar ama hiç yorulmuyorlar. Tüy kadar hafif. Pudralı yüzler ile her birinin yüzü ışıl ışıl. Üç erkek konuğun arasında bir kadın. Ekranda, Anadolu’da bir köy kahvesine düşmüş şehirli kadın gibi duruyor. Mesela 1990’lardan bir Müjde Ar gibi.

Müjde Ar gibi duran, kibar kibar metrelerce konuşuyor. Ama neye dair konuştuğu anlaşılmıyor pek. Üç erkek tartışmacı birbiri ile kelle koltukta yorum savaşına girmiş iken moderatör onu reklam arası konsepti içinde ekrana taşıyor:

“Bir dakika beyler şimdi de Cancu Hanım’ın görüşünü alalım.”

“Sevgili moderatörüm benim adım Cancu değil Cansu. Ama sen söyleyince Cancu da hoşuma gitmedi değil. Daha sevimli daha sempatik oldu. Bana bu kadar değer verdiğinizi bilmiyordum. Çok hoş oldu. Bu gün benim doğum günüm. Ne hoş bir doğum günü hediyesi oldu. Hakikaten sürpriz.”

“Sayın Cansı hanım. Konu benim dilimin sürçmesi değil. Lütfen son günlerdeki dış siyaset üzerine yaşanan gerilimlerle ilgili fikirlerinizi alabilir miyiz? “

“Elbette ben bir anne olarak dış siyaseti elbette bu stüdyoda bulunan beyler gibi yorumlayacak değilim. Ben anneyim. Bakın bir seferberlik ilanını hanelerdeki babalar ayrı algılar anneler ayrı algılar. Ne demiş Anadolu irfanı, ağlarsa anam ağlar gerisi yavan ağlar.”

“Cancı Hanım bildiğim kadarıyla o yavan değil yalan. Neyse... Konumuz bu değil zaten. Siz dış politika ile ilgili olarak ne söyleyeceksiniz?”

“Bakınız bu akşam bilinç altınız sizi rahat bırakmıyor. Bana Cancı dediniz. Evet ben en cancıyım. Canlardan yanayım. Ben bir anne olarak bütün annelerin hislerine tercüman olarak söylemek isterim ki...”

“Sayın modaretör, bir yanlışlık olmalı. Mayısın ikinci Pazar gününde değiliz! Niye durmadan ‘Ben anneyim’ arazisinde kazı yapıyoruz? Meseleyi hiç tartışamadan daha dün annemizin kollarında şarkısı ile evlerimize dağılmaktan korkar hale geldim. Lütfen. İstirham ediyorum.”

“Bakın siz benim hemcinsim olduğunuz halde bana mobing yapılmasına izin veriyorsunuz. Tarih sizi affetmeyecek.”

“Siz çok hoş bir hanımsınız. Çok iyi biliyorum ki siz bu programda olmasanız biz izlenmeyiz. Hepsi kabulüm. Ama bir susun. Tatlı tatlı oturun. Biz konuşalım ekrana bizim sesimizi sizin görüntünüzü versinler Cansu Hanım. Fifti fifti okey mi bu durumda?”

“Terbiyesiz!”

“Siz bana terbiyesiz diyemezsiniz.”

“Dünyanın bütün ülkelerinde terbiyesizlere terbiyesiz denir.”

“Ben sizin gibi bukalemun değilim. Duruş sahibiyim.”

“Duruş sahibi olmanızı takdir ediyorum. Bütün Türkiye takdir ediyordur zaten.”

“Ah teşekkür ederim. Çok naziksiniz.”

“Her zaman gerçekleri söylemek zorundayım. Duruş sahibisiniz evet. Ama kene duruşu. Seyircilerimiz için kenenin nasıl durduğunu okumak istiyorum.”

“Lütfen şey Hanım. Reklam arasına gitmek zorunda kalacağım. Konuklarım birbirine hakaret ederse Türkiye’nin meselelerini nasıl tartışabiliriz?”

“Çok kısa. Kene duruşunu herkes öğrenmeli. “Kene aylar boyunca kıpırdamadan bir ağaçta durabilir, sıcak kanlı bir hayvanın (sığır,köpek) dalın altına gelmesini bekler; o zaman kendini aşağıya bırakır, deriye yapışır, kanı emer: Algısı seçicidir; dünyayla ilgili olarak tek bildiği sıcak kandır.” Kimden alıntıladığımı da söyleyeyim. Roland Barthes, Görüntünün Retoriği, Sanat ve Müzik, sh.287. Ekrana da yansıtalım lütfen. Belki seyircilerimiz kendileri bizzat kitaptan okumak ister. Tekrar tekrar.”

“Siz bana kene diyemezsiniz. Ben babayım.”

“Sayın seyirciler görüyorsunuz beni tehdit ediyor. Baba olduğunu itiraf etmiş oldu böylece.”

“Siz ben anneyim deyince itiraf olmuyor da ben babayım deyince mi itiraf oluyor.

“Anne olmak sadece anne olmaktır. Baba kelimesinin çağrışımlarını size ben öğretecek değilim. O halde!”

“Sayın seyirciler devam edemeyeceğim. Konukların halini görüyorsunuz. Ben stüdyoyu terk ediyorum. En iyisi siz de ekranları terk edin. Bir gün bir yerde karşılaşıncaya kadar akıl sağlığınızı koruyun. İyi geceler.”

#Anne
#Seyirci
#Baba
#Müjde Ar
#Anadolu