Edebi metinlerde “azalan erkek kimliği”

04:0025/05/2018, Cuma
G: 25/05/2018, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

“Edebi Kamu”nun 122 yıllık tecrübesi ışığında, günümüze bakmayı çok önemsiyor ve dünün edebiyatını, bugünün anlam haritasını oluşturan en temel dayanaklardan biri olarak kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum.Bu anlamda Meşrutiyet dönemi edebi kamusunu anlamamızı sağlayacak güzel projeler hayata geçirildi. Bunlardan biri de TÜBİTAK’ın, gazete sayfalarında tefrika olarak kalmış romanlara kitap hüviyetini kazandırması.Ne ki yapılan çalışmalardan çoğu zaman haberdar olamıyoruz. Magazin yıldızlarının

“Edebi Kamu”nun 122 yıllık tecrübesi ışığında, günümüze bakmayı çok önemsiyor ve dünün edebiyatını, bugünün anlam haritasını oluşturan en temel dayanaklardan biri olarak kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum.


Bu anlamda Meşrutiyet dönemi edebi kamusunu anlamamızı sağlayacak güzel projeler hayata geçirildi. Bunlardan biri de TÜBİTAK’ın, gazete sayfalarında tefrika olarak kalmış romanlara kitap hüviyetini kazandırması.

Ne ki yapılan çalışmalardan çoğu zaman haberdar olamıyoruz. Magazin yıldızlarının kavgasının her ayrıntısını bilmeye mahkum edilirken, bizi esas ilgilendiren yeni çalışmalardan bihaber kalıyoruz. Neden böyle? Kurumlar, pişirdiklerini servis etmek noktasında itinasız davranıyor.

Mesela Fatma Farunisa Hanım’ın 3 Kasım 1896- 3 Haziran 1897 tarihleri arasında Hanımlara Mahsus Gazete’de tefrika ettiği ve Doç.Dr. Fatih Altuğ ve Kevser Bayraktar tarafından Latin harflerine aktarılan Dilharap romanından hiç haberim olmayabilirdi. Haberim oldu çünkü, Şehir Üniversitesi’ne değerli akademisyen Mehmet Fatih Uslu’ya Dragos kampüsü için hayırlı olsun ziyaretine gittiğimde Fatih Hoca’nın odasında Kevser Bayraktar ile karşılaştım.

Şehir Üniversitesi hoca- öğrenci birlikte bir proje yürütmek konusunda diğer üniversitelere örnek olacak bir heyecana sahip.

O gün Kevser Bayraktar o kadar heyecanla Dilharap romanından bahsetti ki, bir an önce romanı okumak istedim.

Tefrika romanların yayınlanması tamamlanınca, onları kitap olarak okumak için niye bu kadar vakit beklediğimizi anlatan derli toplu değerlendirmelere kavuşmayı ümit ediyorum.

Okumakta olduğunuz yazı için bendenizin üzerinde durduğu soru şu: Harf inkılabından 89 yıl sonra Latin harflerine aktarılmış bu tefrika romanları nereden okuyacağız?

1896 yılında yayınlanmaya başlanan Dilharap romanını, yazarının yazdığı yerden ve o dönemin okuyucusunun okuduğu yerden okumamız mümkün mü?

Dilharap’ı 1896-1897 yılları arasında, heyecanla Hanımlara Mahsus Gazete’den takip etmiş olan okuyucu romanın baş kahramanı Mazlume’nin, “ideal kadın” olarak çizilmiş portresine odaklanıyordu büyük ihtimal. Her türlü olumsuz şartlara rağmen asaletini hiç bozmayan Mazlume’nin hal ve tavrına gıpta ederek, kendisine rol model olarak alıyor, hayırsız kocası Razi için beddualar sıralıyordu.

Dilharap, iyi bir roman ve bütün iyi romanların sahip olduğu, zamanın ışığı ile farklılaşan hayati dokuya sahip. Dolayısıyla 2018 yılında Dilharap romanını okumuş olan bu satırların yazarı, 122 yılın kamusal tecrübesinden payına düşen emanet ile, Dilharap’ı okudu ve orada “ideal kadın Mazlume’yi değil “azalan erkek kimliği” nin 122 yıl önceki prototipi olarak Razi’yi gördü. Dilharap romanını, 122 yıllık toplumsal tecrübenin ışığında okumak imkanımız olduğu gibi, aynı zamanda bugün karşılaştığımız “mesuliyet almayan bencil erkek karakter”in kökeni açısından değerlendirmemiz de mümkün.

Fatma Aliye Hanım’ın Muhadarat, Udi romanlarında da bencil, kişiliksiz, mesuliyet almaktan geri duran eşler, kitabın kadın karakterinin hayat mücadelesinin sorumlusu olarak yer alır. Fatma Aliye Hanım ile Fatma Fahrünnisa Hanım’ın edebiyatın penceresinde gördükleri yer aynı alana bakıyordu büyük ihtimal. Fakat bu alanda yer alan erkeklerin sayısı azalmadı giderek arttı. Edebi kamuya katılan diğer kadın yazarlar da romanlarında “azalan erkek kimliği”ni yazmaya devam etti. Mesela Halide Edip’in 1912 yılında yayınladığı Handan romanı. Mesela Şukufe Nihal’in 1938 yılında yayınladığı ancak 1908-1930 yılları arasında geçen Yalnız Dönüyorum romanı, “öteki kadın”ın peşinde koşarken evdeki eşine eziyet eden eş profilinin çarpıcı örneklerini ortaya koydu.

Velhasıl Meşrutiyet Dönemi ve Erken Cumhuriyet Dönemi romanlarını sadece kadın kimliği üzerinden okumakla kalmayalım, “azalan erkek kimliği”ni görmek üzerinden de dikkat kesilelim.

#Erkek
#Kimlik