“Burası sizin Mecra’nız!”

04:0011/05/2018, Friday
G: 11/05/2018, Friday
Fatma Barbarosoğlu

Her şeyin hızla tüketildiği, haberlerin son dakika olarak servis edildiği bir çağda, esas haberdar olmamız gereken nedir sorusuna çok fazla vakit harcamıyoruz.Bilmem gereken nedir? Haberdar olmam gereken kimin hikayesidir? Tanıklıklarımın yükünü hafifletecek olan yol haritam kimin elinde?Yukarıdaki sorulara bir nebze olsun cevap vereceğini ümit ettiğim bir gelişme oldu, gzt.com’un çatısı altında “Mecra” yayın hayatına atıldı. Takip ediyorsunuz muhakkak gzt.com, Albayrak Medya’nın dijital gazetesi.“Mecra”

Her şeyin hızla tüketildiği, haberlerin son dakika olarak servis edildiği bir çağda, esas haberdar olmamız gereken nedir sorusuna çok fazla vakit harcamıyoruz.

Bilmem gereken nedir? Haberdar olmam gereken kimin hikayesidir? Tanıklıklarımın yükünü hafifletecek olan yol haritam kimin elinde?



Yukarıdaki sorulara bir nebze olsun cevap vereceğini ümit ettiğim bir gelişme oldu, gzt.com’un çatısı altında “Mecra” yayın hayatına atıldı. Takip ediyorsunuz muhakkak gzt.com, Albayrak Medya’nın dijital gazetesi.

“Mecra” her şeyin “son dakika” aceleciliği ile servis edildiği bir zamanda, her haberin arka planına dair analizler yapan bir anlayışla yola çıkıyor. Yayın yönetmenliğini Taha Kılınç’ın yapacağı “Mecra”nın; Türkiye’de okuyan misafir öğrenciler için, verimli bir atmosfer inşa edeceğini düşünüyorum. İslam coğrafyasında yaşanan hayatları İngilizce dolayımından değil de o ülkenin ana dili üzerinden takip etmek çok önemli. Ortam oluşturulduğunda bu takibi Türkiye’deki misafir öğrenciler başarı ile yerine getirecektir muhakkak.

İslam coğrafyasının gündelik hayatına dair “filan ülkede filan Türk dizileri seyrediliyor”u aşan haberlere pek rastlamıyoruz. İslam coğrafyasında yayınlanan kitaplar kendi dilinden değil, İngilizce tercümesi üzerinden Türkçeye kazandırılıyor. Tahmin edeceğiniz gibi İngilizceye çevrilen kitaplar daha ziyade modernist düşüncenin ürünleri oluyor.

İslam coğrafyasının yüzleri ile ya mülteci ya da turist kimliği üzerinden karşılaşıyoruz.

Sirkeci-Bağcılar tramvayına ne zaman binsem, Tunus’tan Çeçenistan’a, İran’dan Endonezya’ya pek çok ülkenin gencine rastlıyorum. Yağmurdan yana nasipli bir İstanbul günü olarak yaşadığımız geçtiğimiz Pazartesi, tramvayda oturan gençlerden biri yer verdi. Bilmiyorum neden Arap olduğunu düşünerek delikanlıya “şükran” dedim. Delikanlının cevabı “you’re welcome” oldu. Demek ki Arap değildi. Nereli olduğunu sordum. Tunus dedi. Yanındaki diğer gençler de mi Tunus’tandı? Hayır, birisi Iraklı idi birisi İranlı.

Aynı günün akşamı Marmaray’da giderken bir gitar sesi geldi kulağıma. Yanık sesten dökülen nameler kalabalık vagonu nasıl genişletip güzelleştiriyordu... Derken ters çevrilmiş bir şapka içinde para toplayan bir genç göründü. “Romanyalı mısın?” diye sordum. Çünkü Romanya’dan gelen genç kızlar, çocuklar kıyafetlerinin altına sakladıkları akordeonlarını metrobüs ya da trenin içine girerek çalmaya başlıyor. Romanyalı mısın diye sorduğum delikanlı “Kerkük’ten” dedi.

Ah Kerkük, canım Kerkük. Ben Kerkük’ü Emine Işınsu’nun kaleminden, Tutsak romanından bilirim. Emine Işınsu 1960 öncesi Kerkük’ü anlatır Tutsak’ta. Ama iyi bir romancının kaleminde dün hiçbir zaman dün olarak kalmaz. Yıllar geçtikçe romanın sunduğu bakış açısı, anlattığı gündelik hayat, derinleşerek okuyucunun haline ışık düşürmeye devam eder. Tutsak romanı da öyle.

Geçerken söylemiş olayım Yeni Şafak Kitap’ın yayın yönetmeni Ayşe Olgun, Emine Işınsu’nun 80. doğum günü için eşi İskender Öksüz ile çok dokunaklı bir söyleşi gerçekleştirmiş. Emine Işınsu’nun artık konuşamadığını, aramızda olmayacak kadar dünya ile bağını kestiğini öğrenince ağladım. Keşke Emine Işınsu kendini o derin yalnızlığın içinde hissettiği zamanlarda kitap eklerinde yer alabilmiş olsaydı.

“Mecra” ile söze başlayıp edebiyat üzerinden devam ettim. Özellikle böyle yaptım. Çünkü “Mecra”da İslam coğrafyasının bütün renklerine ve gündelik hayatın diline tanık olmayı çok önemsiyorum.

“Mecra” biyografi bölümünde, tarihin önemli tanıklarına yer veriyor. Bu çok kıymetli elbet. Fakat artık aramızda olmayan şahısların hayat hikayesi kadar, yaşayanların hikayelerini bilmeye de ihtiyacımız var. Hikayelerini, eserlerini, tartışma ve çalışma alanlarını.

Bir fotoğraf karesi, bir vidyo, bir film ile varıp gelelim İslam coğrafyasının bir şehrine, bir beldesine.

İran sineması hakkında çok şey biliyoruz ama Tunus sineması nelerle ilgilenir çok fazla bilgimiz yok.

Ya da “Gören Kim Görünen Kim” romanının yazarı Hıdır Amangeldi Türkçe’ye çevrilen o romandan sonra başka bir roman yazmadı mı?

“Gören Kim Görünen Kim” romanını İslam coğrafyası üzerine kafa yoran herkesin tekrar tekrar okuması gerekiyor.

Velhasıl bendeniz “Mecra”dan aktif bir edebi kamu inşa etmesini bekliyorum. Çok şey mi bekliyorum?

#Mecra
#Albayrak Medya