Bir üniversite söyleşisinin ardından ilk karşılaştığım soruları not etmek, vakit bulursam onlar üzerine yazmak gibi bir ev ödevi verdim kendime. Aşağıda okuyacağınız yazı böyle bir ev ödevi.
Genç kız “Bir şey soracağım ama sorumu saçma bulacağınızdan eminim” dedi çekingen bir sesle. “Buyurun” dedim. “Benim sorumu da restore edecek misiniz?”
Öğrencileri, soru sormaya teşvik etmek, ama soru gibi olmayan soruları ve meramını anlatamayan soruları düzeltmek için “Siz sorun ama benim sizin sorunuzu restore etmeme de müsaade edin diyorum.”
“Hele siz sorunuzu sorun” dedim teşvik edici bir sesle. Sorusunu sormak yerine “Ama siz biraz önce cevabını merak etmediğiniz soruları sormayın. Sormak için sormayın dediniz” dedi.
“Evet...”
“Bu sorunun cevabını niye merak ediyorsun diye sormanızdan korkuyorum.” “Dinde şüphenin, ilimde korkunun yeri yoktur” dedim gülümseyerek. O da gülümsedi.
Nefesini boşaltırcasına soruverdi: “Bu yazdıklarınız gerçek mi?”
“Ne okuyorsunuz?” diye sordum. Sosyoloji dedikten sonra “cevabınızı ne okuduğuma göre mi vereceksiniz?” dedi şaşırarak.
“Evet” dedim. “Sosyoloji öğrencisi değil de mesela eczacılık öğrencisi olsaydınız bir eczaneye gidin, gün boyunca karşılaştığınız insan davranışlarına odaklanın diye cevap verirdim. Siz sosyoloji öğrencisi olduğunuza göre yayımızı bir kaç yüzyıl geriye doğru gerelim ve esasında sizin bu sorunun cevabını merak edişinizin arka planına odaklanalım.”
“Gerçekten mi? Şaka yapmıyorsunuz değil mi?”
“Puşkin’in ‘Bronz Süvari’ şiirini biliyor musunuz? Puşkin’in 1824 yılında Petersburg’da gerçekleşen sel felaketini anlatan şiiri. Fakat şiir ancak Puşkin’in ölümünden sonra 1830 yılında yayınlanıyor. Petersburg’un sosyal dokusunu bütün “deliliği” içinde anlatan bir şiir...”
Genç kızın şaşkın bakışlarına aldırmadan sabah programa gelirken metroda bilmem kaçıncı kez okuduğum Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor kitabından bir sayfa açıp okumaya başladım:
“Bronz Süvari’nin alt başlığı ‘Bir Petersburg Masalı’dır.1824 yılında Petersburg tarihinde üç kez gerçekleşen büyük sel felaketlerinden biri sırasında geçmektedir... İlki 1725’te, Petro’nun ölümünün hemen ertesinde; en sonuncusu da 1924’te Lenin’in ölümünün ardından.”
Okurken göz ucu ile genç kıza baktım. Dinlemiyordu. Ne sordum ne buldum der gibi bir hali vardı. “Puşkin şiirinin başına bir not eklemiştir: Bu öyküde anlatılanlar gerçek bir olaya dayanmaktadır. Ayrıntılar zamanın dergilerinden alınmıştır. Meraklı okurlar V.I. Berh tarafından derlenen malzemeye başvurabilirler.”
Genç kızın dikkatinin daha fazla dağılmasını engellemek için bölümü hızlıca nihayetlendirdim:
“Marshall Berman, Puşkin’in malzemenin somut gerçekliği üzerinde ısrar edişi ve zamanın gazetelerine gönderme yapışı, şiiri 19. Yüzyılın realist roman geleneğine bağlamaktadır yorumunu yapıyor.”
Dikkatinin dağıldığını zannediyordum. Yanılmışım. Tam tersine bir önceki sorusunun izinde yürümeye devam etti:
“Puşkin bu şiirdekiler gerçektir diyor peki bazı Amerikan filmlerinde bu olayların gerçekle bir ilgisi yoktur ibaresinin amacı ne?”
“Birincisi inanılmaz gelen sahneler konusunda okuyucunun şüphesini gidermeye yönelik, ikincisi ise birilerinin ortaya çıkıp bu film, hikâye benim hayatımı saptırıyor bana hakaret ediyor şeklinde açılabilecek bir davayı engellemek için.”
“Evet” dedi genç kız “bir öykü okumuştum: “Çalınan Hikâye.” (Benim de “Çalınan Hikâye” diye bir öyküm var demedim. Hikâyenin özetini anlatınca bahsettiğinin benim öyküm olduğundan şüphem kalmadı. Ama o bahsettiği öykünün benim öyküm olduğunun farkında bile değildi.)
“Süreyya Paşa’yı bilir misiniz?”
Hangi Süreyya Paşa der gibi baktı. “Hani” dedim “Maltepe sahiline adını vermiş olan Süreyya Paşa...”
“Bilmez miyim!” dedi. Peki, “Maltepe diye bir kitap var okudunuz mu?”
Okumamıştı.
Bu defa çantamdan Maltepe kitabını çıkardım.
“Bir kitaptan bahsediyorsunuz sonra o kitabı çantanızdan çıkarıyorsunuz nasıl oluyor?”
“Maltepe kitabını yeni aldım. Buraya gelirken rastgele okumaya başladım. Bunlar sizin nasibiniz.”
“Yani? Bu yazdıklarınız gerçek mi?”
“Gerçek dediğimiz şeye naklen yayın mantığında bakmıyorsanız eğer, edebi metinler tamamen gerçektir.”
“Maltepe kitabı ile bağlantısını anlayamadım...”
“Maltepe kitabı size hediyem olsun. Bağlantıyı kurunca siz de başka birine hediye edersiniz. Bir de... Şey diyecektim. Çalınan Hikâye’nin yazarını hatırlarsanız benimle paylaşmanızı istiyorum. Merak ettim.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.