Biraz akıl, biraz zeka; biraz rikkat, biraz mana...

04:007/02/2018, Çarşamba
G: 18/09/2019, Çarşamba
Fatma Barbarosoğlu

Ben bu yazıyı yazarken; bir askerimizden daha şehit haberi geldi.Ben bu yazıyı yazarken; Siirt 3’üncü Komando Tugayı’ndan bir tabur komando Zeytin Dalı Operasyonu için törenle uğurlandı. Kimisi henüz doğmuş bebeğini kokladı giderken, kimisi anasının eline sarıldı. Kimisi dağlar kadar dik duran karısına baktı güvenle .Analar, bacılar, eşler, evlatlar canlarından can bildiklerini “ayağınıza taş değmesin” diye dualarla uğurladı.Gidenler kahramanca gitti, geride kalanlar gözündeki yaşı dondurdu,

Ben bu yazıyı yazarken; bir askerimizden daha şehit haberi geldi.

Ben bu yazıyı yazarken; Siirt 3’üncü Komando Tugayı’ndan bir tabur komando Zeytin Dalı Operasyonu için törenle uğurlandı. Kimisi henüz doğmuş bebeğini kokladı giderken, kimisi anasının eline sarıldı. Kimisi dağlar kadar dik duran karısına baktı güvenle .

Analar, bacılar, eşler, evlatlar canlarından can bildiklerini “ayağınıza taş değmesin” diye dualarla uğurladı.


Gidenler kahramanca gitti, geride kalanlar gözündeki yaşı dondurdu, çehresini en mutmain ifade ile sabitledi.

Ne ki komandolar giderken,“Dönmezsem cennet bizim, dönersem vatan bizim” deyip de gidenlerin, sükût içindeki bedenleri gelmeye devam etti.

Ben bu yazıyı yazarken; akşam namazı kılınırken üzerlerine atılan roket ile canını oracıkta teslim edenler geldi oturdu harflerin üstüne. Birisi Suriyeli idi. Suriye’den emanet getirdiği bedeni, emanetin sahibine Kilis’te teslim etti.

Ben bu yazıyı yazarken; Hatay’dan Fatma geldi. Uykusunda, üzerine atılan roket ile can veren henüz 17 yaşındaki Fatma. Ne ki Fatma’nın üzerine düşen roket bile “haber değeri” taşımadı, “Mars’taki Cumhur”un gözünde. “Uyurken ölüme yakalanan” gibi ifadeler eşliğinde bir haber. Sanki Fatma kalp krizinden ölmüş gibi.

Ben bu yazıyı yazarken; Kilis’te okullar bir hafta daha tatil edildi haberi yinelendi radyoda.

İşte bu yazıyı yazma sebebim tam da bu.

Neden mi?

Günlerden Pazartesi, sabah. Muhabir yarıyıl tatilinden dönen çocukların heyecanını paylaşmak üzere okula gitmiş. Tatiliniz nasıl geçti diye soruyor sesinin en sahte cıvıltısıyla. Gezmeye mi gittiniz?

Tabii tatil deyince hemen gezmeye gidilir. Yaz ise deniz, kış ise kayak. Oh ne rahat yan gel de yat.

Ülkemizde kişi başına düşen milli gelir 100 bin dolar civarında olduğundan.

Çok şükür coğrafyamızda savaşın adı anılmadığından.

Ülkemizde 3 milyon göçmen bulunmadığından...

Herkesin hanesi sıcak, herkesin sofrasında kuş sütü döşeğinde kuş tüyü bulunduğundan.

Bizi ve dahi çocuklarımızı ilgilendiren tek şey bu gün ne giysek, tatilde nereye gitsek ,aman bir gram kilo almadan neler neler yesek.

Muhabir sesinin en sahte cıvıltısıyla gezmeye mi gittiniz diye sorunca ne cevap verecek çocuklar. Gezmeye gittik diyecek.

Gitmiş çocuklar gezmeye. Kaymaya gitmişler. Kaymaya gittikleri için başları göğe değecek. Sadece kaymaya gitmemişler tabii AVM’ye de gitmişler. Çocukların hiçbirisi atlamıyor AVM etkinliğini. Neyse ki neşeli muhabir sesi bu defa AVM’de ne yaptınız diye sormuyor. Gizli reklama girecek çünkü, pırpır yapıp para kapan ergen kafanın filmine gittik diyecek çocuklar.

Onlar şimdi “başarılı tüketiciler” olarak “yeni yarıyıla giriş yaptılar.”

Böyle bir Türkçemiz var. Biz yeni yarıyıla başlardık. Şimdikiler yeni yarıyıla giriş yapıyor. Muhabir Türkçesi diyeceğimiz bir Türkçe.

Yarıyıl tatilinde çocuğunu hiçbir yere götüremeyen binlerce aile var. Onların acısı, kederi, çaresizliği kendine yetiyor.

Tatile gidenler zaten gitmiş. Zaten zevk almış. Zaten başı göğe değmiş. Göğe değen başını fotoğraflayıp fotoğraflayıp zaten instagramına koymuş anası, babası, halası, dayısı.

Tatilde çok eğlendik, bi eğlendik bi eğlendik diyen öğrenci haberiyle; fakir çocuklardan, kimsesizlerden, yetimlerden ne istiyorsunuz!

Ne diye bu ahmak sorularınızla yavrucakların lime lime kalbine bir hançer de siz sokuyorsunuz!

Gezen tozanlar, tuzu kuru olanlar, “bir okul sabahı” ekranından da eksik olsun. Onlar ekrandan eksik olsun da, fakir köy okullarını, karda buzda zorlukla okula gidenlerin hikayesine tanık edelim nasırlaşan kalbimizi.

Ki böylece, biri eli yağda bir eli balda, tatillerden tatil beğenemeyen çocuklar da, böyle hayatlar da var desin. İbret alsın. Sorumluluk alsın kendi yaşıtları adına.

Sanatın, edebiyatın, iletişimin görevi birbirine en uzak noktayı yakın eylemektir denirken sen bu yakınlığı yanlış anlamışsın muhabir bacım.

Sen yukardakileri yukarı çıkarmayacaksın. Yukardakileri yaralıların, yaslıların yanına getireceksin.

Yarıyıl tatilinden dönen bu çocuklara tatilde gezdiniz mi diye bir izlek çizmeyeceksin. Kimler kitap okudu diyeceksin. Ne okudun diyeceksin. Okuduklarından seni en çok ne etkiledi diyeceksin.

Ben de ne diyorum?

Necip ülkemde tv ekranları kitap okuyanları değil okumayanları haber konusu yapar.

Derdime dert katan sadece yukardaki muhabir dili mi?

Daha beteri var “günaha batmış” matematik sorusu mesela.

“Günaha batmış matematik sorusu” mu? Evet test kitabından.

Buyurun: “Muhittin ile Barış’ın günahlarının oranı 3/5’tir. Muhittin daha günahkar olup, son kez Barış ile birlikte ortaklaşa 1 günaha girdiklerinde işledikleri toplam günah sayısı 65 oluyor.

Buna göre, Muhittin tek başına kaç günaha girmiştir?"

Yerli yersiz herkes gençlerin dini bütünlüğünün bozulduğundan bahsediyor. Yukarıdaki soruyu gençler sormuyor. Bu soru gençlere soruluyor.

Burada matematik sorusu mu soruluyor yoksa insanların imanını ifsat edici ölçülüp biçilen,oranlanan bir günah anlayışı mı yerleştiriliyor zihinlere?

Lütfen cevap verin. Lütfen!

#Toplum
#Gençlik
#İnanç