“Babalar paltolardır, siyah, gri, lacivert...”

04:0014/06/2019, Cuma
G: 14/06/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

Anneler gününün bir özel gün olarak başlangıç hikâyesine dair birkaç farklı rivayet bulunsa da en çok kabul göreni, ABD’nin Virginia eyaletinde ikamet eden öğretmen Anna Jarvis isimli bir kadının, 1905 yılında vefat eden annesi için her yıl kutlama yapmak istemesi.Bu kutlama ilk kez, 1908 yılında bir okulda 407 çocuk ve anneleriyle gerçekleştirilmiş, fakat Anna’nın bu girişimi, temsilciler meclisi tarafından uygun görülmemiş, resmiyete kavuşturulmamıştı. Anna işin ucunu bırakmamış, medya ve politikacıların

Anneler gününün bir özel gün olarak başlangıç hikâyesine dair birkaç farklı rivayet bulunsa da en çok kabul göreni, ABD’nin Virginia eyaletinde ikamet eden öğretmen Anna Jarvis isimli bir kadının, 1905 yılında vefat eden annesi için her yıl kutlama yapmak istemesi.



Bu kutlama ilk kez, 1908 yılında bir okulda 407 çocuk ve anneleriyle gerçekleştirilmiş, fakat Anna’nın bu girişimi, temsilciler meclisi tarafından uygun görülmemiş, resmiyete kavuşturulmamıştı. Anna işin ucunu bırakmamış, medya ve politikacıların önde gelen isimlerinden aldığı destek ile 1914 yılının ikinci pazar gününün anneler günü olarak ilan edilmesini sağlamıştı. Ne yazık ki Anna yola çıkış niyeti ile varılan sonuçtan memnun olmamış, “Anneler Günü”nün ticarileştirilmesine karşı durmaya çalışarak davalar açmış ama açtığı davaları kaybetmiştir.

Anneler Günü, Mayıs ayının ikinci pazarına denk geldiği, yani o sıra okullar açık olduğu için “özel gün” olarak sırrına/tarihine vakıf olduğumuz bir gün.

“Babalar Günü” haziran ayında kutlandığı için tarihine dair paylaşılan bir hikâye yoktur genellikle. Babalar Günü, son on yıldır tüketim kültürünün desteği ile bir özel gün olarak daha belirgin hale geldi.

Babalar Günü’nün arkasında bir oğul hikâyesi bulacağınızı düşünür müsünüz?

Hayır, babalar gününde bir “oğul hikâyesi” yok.

Sonora Smart Dodd adında bir kadın, sivil savaş gazisi olan ve onu beş erkek kardeşi ile birlikte tek başına büyüten babasını, her yerdeki babalara adanacak şekilde bir seremoni ile kutlamayı düşünür.

Daha önce de babalar gününü kutlamak için başka girişimler olmuştu. Nitekim 1908’de West Virginia Kilisesi vaazlarını babalara adadı. Dodd’un çabaları ile ilk babalar günü 19 Haziran 1910’da Pazar günü gerçekleşti. Dodd bugünü babasının doğum günü olan 5 Haziran’da kutlamayı umuyordu, ama zamanlama ve planlamadaki aksaklıklar organizasyonu birkaç gün geciktirdi. Yakın kilisedeki başka papazlar bu harekete ayak uydurdu ve Dodd çabalarını takdir eden yüzlerce mektup aldı. Babalar Günü kutlaması 1916’da Başkan Woodrow Wilson’ın ve 1924’te Başkan Calvin Coolidge’in desteği ile ivme kazandı. Yeni bulunmuş/konulmuş kutlama, kâr sağlamak isteyen tüm kıyafet imalatçılarının ilgisini çekti. 1966 itibariyle, Başkan Lyndon B. Johnson ilk Başkanlık beyanını haziran’ın üçüncü pazar günü sunarken şöyle dedi: “Devlet ve Kamu yönetimini, bugünü gözetmede işbirliğine ve tüm insanları babalarına duydukları toplumsal ve kişisel sevgi ve şükranlarını ifadeye çağırıyorum.”

Babalara duyulan toplumsal ve kişisel sevgi ve şükranları sunmakta bir sorun mu ortaya çıkmıştı ki baba sevgisi için devlet desteği devreye sokulmuştu?

Esasen sorunun başlangıcı 17. yüzyıla kadar gidiyor.

Dieter Thoma,
Babalar
kitabında, modernliğin aynı zamanda “babanın ölümü” süreci ve babasızlığın modernliğin bir parçası olduğunu anlatır.

Peki “babayı öldüren” kimdir? Babayı erkekler öldürmüştü. Dünya savaşları milyonlarca genci babasız bırakmıştı.

“Ne var ki babasızlık sadece bir savaşın sonucu değil, aksine modernliğin bir parçasıdır... Ailede babalar hâlâ makbuldür. Ama politikada Locke’la birlikte babasızlık ve çocuksuzluk çağı başlar. Toplum sözleşmesinde işbirliği yapan insanların bunu ana babanın çocukları ve çocukların ana babası olarak değil, sadece birey olarak yapmaları gerekmektedir.” (Dieter Thoma,
Babalar,
s.19-36)

“17. yüzyılın sonunda tarih laboratuvarında büyük bir deney için başlama gongu çalar. Modernite adını taşıyan bu deney politikada ve özel hayatta üç yüz yıldan beri sürüyor, kah başarıyla kâh başarısızlıkla. Laboratuvar bu büyük deney için üç tutamak hazırlamıştı.

Birinci tutamak: Eğer politikada “yüce” baba lağvedilirse, vatandaşların anlaşmasına dayanması gereken yeni bir siyasi düzene ihtiyaç duyarız. Bu nasıl işleyebilir?

İkinci tutamak: Eğer aile babası ataerkil dünya düzenindeki desteğini yitirirse, kimliği bin parçaya bölünür, baba modeli onarıma gönderilir. Yeni baba nasıl bir görüntü sergiler?

Üçüncü tutamak: Politika ve özel hayat aynı kalıplar içine oturtulmayacaksa, devlet ve aile arasındaki iş bölümünün nasıl bir görünüm kazanacağı konusunda tamamen yeni bir anlaşmaya varılmalıdır. Kim kime karışacaktır? Çocuk dairesi aileye mi? Baba, okul müdürüne mi? Devlet üreme meselesine mi?” (Dieter Thoma,
Babalar,
s.31)

Yukarıdaki “üç tutamağın” ortaya koyduğu sorulara henüz yeterli cevaplar bulunabilmiş değil. Bildiğimiz babaların ve oğulların birbirinin dünyasına giderek yabancılaştığı.

Babalar gününün resmi bir gün olarak kutlanmasını isteyen evladın, bir kız evlat olması ayrıca düşündürücü değil mi?

Keşke elimizde Dodd’un beş erkek kardeşinin babalarının emeğini, fedakarlığını nasıl değerlendirmiş olduğuna dair bilgiler olsaydı.

Keşkenin bıraktığı boşluğu en iyi dolduracak şey bir şiirin mısralarıdır. Hüsrev Hatemi’nin mısraları hepimizin pederini tanımlayan bir sığınak adeta:

Karda soğuk kokardı paltosu Peder Bey’in

Soğuğun da kokusu mu olurmuş? Demeyin

Babalar paltolardır, siyah, gri, lacivert

Her pederin pederi kendi yüreğine dert,

Her anne yüreğinde kendi annesi anı,

Bilinç okyanusunun köpek balıklarıysa,

Parçalar anılara biraz derin dalanı

Şunu kabul etmek zorundayız, kadın ya da erkek hiçbirimiz babalarımızla annelerimizle konuştuğumuz kadar uzun konuşamıyoruz. Gsm operatörleri anneler günü yapılan konuşmaların dakikası ile babalar gününde yapılan konuşmaların dakikasını karşılaştırıp kamuoyu ile paylaşsa farkı daha iyi görürüz diye düşünüyorum.

#ABD
#Anna Jarvis