- I -
Yıllardır her sene Nisan ayında aynı şoku yaşıyorum. Televizyon seyrettiğim zamanlarda (artık seyretmiyorum) Çanakkale’de Anzakların “Şafak Ayini”ni şevk ile anlatan haber spikerlerine şaşkınlıkla bakar, sonra ağlardım. Evet ağlardım. Çanakkale Harbi turistik bir dille ve Anzak muhabbeti ekrana böyle yansıyınca yeni yetişen kuşaklara ne anlatmış olacağız diye dertlenirdim.
Bir ben mi şaşırıyorum diye kederimi paylaşmaya kalkar, sonra yine kederimde yalnız kalırdım.
Şimdi bunları niye yazıyorum? Çünkü bu sene Anzakların Şafak Ayini haberlerini okurken karşıma BBC’nin haberi çıktı. Haberin tarihi 27 Nisan 2015. Bu haber ile bitmeyen kederimi paylaşma imkanı buldum diye okumakta olduğunuz metni yazmaya başladım. Haber şöyle:
Avustralya’nın SBS kanalında görevli spor spikeri Scott McIntyre, Anzak Günü dolayısıyla yazdığı “saygısız” tweetler yüzünden işten atıldı. SBS, McIntyre’ın “kurumun iş ahlakını çiğnediğini” duyurdu.
Scott McIntyre, Gelibolu çıkarmasının 100. yıldönümü dolayısıyla yazdığı tweette “Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinin yargısız infazlar, yaygın şekilde tecavüzler ve hırsızlık yaptıklarını” söylemişti.
SBS’in McIntyre’ı işten atma kararı, ifade özgürlüğüne karşı olduğu için bazı gazetecilerce eleştirildi.
SBS kanalında futbol muhabirliği ve spikerlik yapan Scott McIntyre’ın, Cumartesi günü yazdığı bir dizi tweet arasında, “Mısır, Filistin ve Japonya’daki ‘cesur’ Anzaklar tarafından gerçekleştirilen yargısız infazları, yaygın tecavüzleri ve hırsızlıkları anıyoruz” ve “Avustralya’nın hiçbir anlaşmazlık içinde olmadığı yabancı bir ülkeye yönelik emperyalist işgalinin kültleştirilmesi, modern toplumun tüm ideallerine aykırıdır” mesajları da vardı.
Avustralyalı spiker Scott McIntyre’in görüp de bizim göremediğimiz nedir? Anzakların işgal kuvveti olarak ülkemize gelişlerini her yıl kutluyor olmalarını, onların bu kutlamalarını bizim ülke olarak coşkuyla karşılamamızı artık bir gözden geçirelim. Lütfen.
-II-
Bildiğiniz gibi Cuma günleri hayatı hikayenin izinden okumaya çalışıyorum. Bu defa tarihi, İşgal İstanbul’unun sansür dolu matbuat alemini, bir hikaye üzerinden görelim istiyorum.
Ömer Seyfetttin’in “Heykel” hikayesini bilir misiniz? Prof. Dr. Hülya Argunşah tarafından 4 cilt olarak hazırlanan Ömer Seyfettin’in Bütün Hikayeleri başlığı ile Dergâh Yayınları tarafından yayınlanan serinin son kitabının, son hikayesinin adı “Heykel”.
“Heykel” hikayesinin ilginç bir macerası var. Hikaye 10 Ağustos 1919 tarihini taşıyor. Yahya Kemal’e ithaf edilmiş. Ancak işgal İstanbul’unda yayınlanmasına izin verilmemiş. Hikayenin yayınlanmama hikayesini Şerif Hulusi’nin satırlarından okuyalım:
“Ömer Seyfettin’den kalan, bugün Ahmet Halit Yaşaroğlu ailesinde bulunan müsveddeleri incelediğimiz sırada, elimize bir gazete tashih provası geçti. 49 santim uzunluğunda, 17 santim enindeki bu provaya, biri tam, biri yarım iki kolon halinde “Heykel” adlı hiçbir gazetede yayınlanmamış bir hikaye basılmıştı. Ahmet Halit Yaşaroğlu Kitabevi tarafından yayınlanan “Ömer Seyfettin Külliyatı”nın pek yakında çıkacak olan cildinde yer alan bu hikaye 10 Ağustos 1919 (Kalamış) tarihini taşımaktadır. Yahya Kemal (Beyatlı)’e ithaf edilmiştir.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra, yabancı devletlerin işgali altında yaşayan (1919-1922) İstanbul’daki gazeteler, ertesi gün yayınlayacakları yazıları tashih provalarına basarak bir gün önceden İşgal Kuvvetleri Komiserliği’ne gönderirlerdi. Bu komiserliğe bağlı sansür idaresi yazılarda kendi düşüncelerine göre yayınlanmaması gereken yerleri çıkarır, bu çıkarılmış haliyle –baskıda beyaz kalacak şekilde- basılmak üzere provayı gazeteye gönderirdi. Eğer, bu hikayede olduğu gibi, yazının yayınlanmasını hiç uygun bulmazsa bu düşüncesini yazılı olarak gazeteye bildirir, yazı da yayınlanamazdı.
Ömer Seyfettin’in “Heykel” hikayesinin provası üzerinde, birinci kolonun sonunda ancak “vu” ve “censure” kelimeleri okunabilen Fransızca üç kelimelik bir damga vardır. Gazetenin yazı işleri müdürü tarafından kolona kırmızı kalemle çizgiler çizilmiş, birinci kolonun tam ortasına “tehir” sözü yazılmıştır.
Bu yazının yayınlanmasına engel olan düşüncenin ne olduğunu bilmiyoruz. Bütün Türkiye’nin düşman ordularının istilası altında inlediği günlerde şahsi menfaatlerini her şeyden üstün tutarak İstanbul’da ve memleketin her yerinde yabancı işgal kuvvetleri idarecileri ile iş birliği yapıp kendi halkının ezilmesini isteyecek kadar yüreği kararmış, Anadolu’da ilk tohumları Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından atılan kurtuluş hareketini bir sergüzeşt saymış, bazı aydınları ve yazıları en acı şekilde hicvetmek için yazılmış bu yazıdan belki yabancı işgal kuvvetleri komiserliği kendine de pay çıkarmıştır.
O kadar araştırdığımız halde bu tashih provasının hangi gazetenin, veya derginin olduğunu meydana çıkaramadım. Hikayeyi, yayımlaması için Yeditepe’ye bırakıyorum.” Şerif Hulusi
Tarihi sadece zaferler üzerinde okuyamayız. İşgal İstanbul’unda; yazarların, halkın yaşadığı sıkıntıları anlatmaz isek, yeni nesil hürriyetin ve bağımsızlığın anlamını kavramakta zorlanmaya devam edecektir.
Başlıktaki eşek heykelini anlamanız için size öykünün linkini sunuyorum. Ancak bu defa hikayeye yazılı değil, sesli olarak ulaşacaksınız.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.