15 Temmuz’u hep aynı yerden anmaya devam edemeyiz...

04:0017/07/2019, Çarşamba
G: 17/07/2019, Çarşamba
Fatma Barbarosoğlu

15 Temmuz 2019 Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Hafıza 15 Temmuz Müzesi’ni açtı. Hafıza 15 Temmuz tarihte bir gün olarak kalmamalı. Her yıl yeni sergiler, yeni hikayelerle zenginleştirilmeye devam edilmeli.15 Temmuz gecesi gidenler gitti. Şehadet şerbetini içip gitti.Lakin kalanlara pek çok keder, kırgınlık kaldı. Ama kalanlara en çok da mesuliyet kaldı. Mesuliyetimizi yerine getirmek konusunda daha rikkatli ve daha titiz olmamız gerekiyor.Yaşanan acı tecrübeyi ibret ile zenginleştirmek

15 Temmuz 2019 Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Hafıza 15 Temmuz Müzesi’ni açtı. Hafıza 15 Temmuz tarihte bir gün olarak kalmamalı. Her yıl yeni sergiler, yeni hikayelerle zenginleştirilmeye devam edilmeli.

15 Temmuz gecesi gidenler gitti. Şehadet şerbetini içip gitti.

Lakin kalanlara pek çok keder, kırgınlık kaldı. Ama kalanlara en çok da mesuliyet kaldı. Mesuliyetimizi yerine getirmek konusunda daha rikkatli ve daha titiz olmamız gerekiyor.

Yaşanan acı tecrübeyi ibret ile zenginleştirmek hepimizin görevi.

15 Temmuz 2016 gecesinin, her yıl yeniden bambaşka bir açıdan kaydını tutmayı kendimize vazife etmemiz gerekiyor.

Hafıza ve hatıra birlikte yürür. Hatıra demişken...

Mustafa Cambaz’ı şehadetinden bu yana zaman zaman rüyamda görüyorum. Her defasında demek böyle oluyor diyorum. Demek şehitlerin ölmezliği bu. Ya bir ekmek alırken görüyorum onu rüyamda ya da bir bardak suya talip olmuşken.

Mustafa Cambaz’ı her daim oğlu Alpaslan ile birlikte hatırlıyorum. Ne zaman konuşsak sohbet bir şekilde oğluna gelirdi. Oğlunun eleştirel bakışından, sorularından gururla bahsederdi her defasında. Sosyal medyada rast geldikçe Alpaslan Cambaz’ın yorumlarını okuyorum. Babasının anlattığı gibi soruları olan, akleden bir kalp Alpaslan. Ne ki sosyal medyada sormuş olduğu sorular, getirdiği eleştiriler pek çok kişiden linç yemesine sebep oluyor.

15 Temmuz gecesinde ülke olarak çok büyük bir facia atlattık. Allah’ın inayeti, ölüme yürüyenlerin cesareti, millet olarak basiretimizle atlattık o dehşet senaryosunun sahneye konulmadan imha edilmesini. O gece birkaç cümle ile bitirilebilecek bir gece değil. Her 15 Temmuz’u aynı şekilde hatırlayarak azaltıp yok etmeyelim. Tam tersine her 15 Temmuz’da yeni sorular sorarak, sorduğumuz sorulara cevap arayarak ibret bahsini genişletip derinleştirelim.

Derinleştireceğimiz ilk soru aidiyet nedir sorusu.

Aidiyet nedir? Hiç mesuliyetsiz yaşayıp her türlü nimeti tepe tepe tüketenlerin vatan aidiyeti nedir mesela? Vatanı her an sırtlamaya hazır bir sorumluluk ile vatanı için can vermeye her daim hazır olanlar ile yeşil pasaportuna güvenip soluğu yurt dışında alma özgürlüğü içinde o gece makarna stoklayanların vatandaşlığı bir midir?

Aidiyet, “Ev kira ama vatan bizim” diyenlerin kalbindeki ritimdir.

Ritmi bozuk kalpler de var. Her zaman vardı her zaman var olmaya devam edecekler. Ama o bakış açısını bilmemiz gerekiyor. Sahibinden bahsetmiyorum sadece bakış açısından, aidiyetsizlikten, hiçbir konuda mesuliyet almak istemeyen o bakış açısından bahsediyorum.

Vatan bilincine dair bozuk bir ritmin satırları şöyleydi 15 Temmuz gecesine dair:

“Ne b*ktan bir geceydi be, ulan sabah normal bir güne uyanıyorsun, akşam saatlerinde eve gelip kestiriyorsun, birisi arıyor, telefonu açıyorsun, karşıdaki abi diyor; darbe oldu. S*ktir lan deyip televizonu açıyorsun, valla da darbe olmuş, çakma scarlett johansson trt’de darbe bildirisini okuyor. Ulan deyip şortu çekiyorsun altına, doğru arabaya, sokaklarda tam bir kaos ortamı, radyoda sabah 6’da dışarı çıkma yasağı uygulanacağını söylüyorlar, ilk önce benzin istasyonuna gidiyorsun, istasyon ağzına kadar dolu, 15 dakika kadar sıra bekledikten sonra lpg ve benzini fulleyip (160 tl) direksiyonu erzak almak için, o saatte açık tek yer olan manava kırıyorsun, manav da ağzına kadar dolu, bi kaç poşet alıp içlerine ne bulduysan (2 karpuz, 1 kavun, 2 kilo soğan, 2 kilo patates, 5 kiloluk şeker torbası, 9 paket makarna, 2 kutu beyaz peynir, 300 gram siyah zeytin, 25 yumurta, 2.5 litrelik cola ve fanta, 4 paket cips, 1 kavanoz nutella, 10 litrelik 4 şişe içme suyu, 6 paket peçete, 1 konserve domates salçası, 2 paket pirinç, 1 kutu 1.5 kiloluk yoğurt, 2 paket süt, 6 ekmek) (220 tl) dolduruyorsun, eve dönüyorsun. Sonra haberleri ve sosyal medyayı inceleyerek darbenin nasıl gerçekleştirildiğini anlamaya çalışıyorsun, o sırada, yeşil pasaportum sağolsun, fransaya, amcamın yanına gidip, olaylar yatışana kadar avrupada kalmayı çok ciddi bir şekilde düşünüp, olabilecekleri planlıyorsun. Lakin, sabaha karşı hayatının şokuyla karşılaşıyorsun. Darbe girişiminin rahat bir şekilde bastırıldığını öğreniyorsun. Böğrüne bir öküz oturuyor, bu şaçma gecenin ardından da malum bölgeme totalde “380 tl” gibi bir rakamın acı acı girdiğini, fişleri teker teker inceleyerek hesaplıyorsun. Evin içinde 10 poşet gereksiz erzakla kalakalıyorsun. Canın sıkılıyor, bi cips ile kolayı açıyorsun, ve de bu yazıyı yazıyorsun.

Okuduğumda yazıyı
ile birlikte kopyaladım. O yazı çıkarılmış olmalı ki bugün itibariyle linke tıklayınca yukarıdaki pespaye satırlar gelmiyor.

Yeşil pasaportuna güvenip “bana bir şey olmaz batacaksa batsın bu gemi diyenlerin yanında bir de gemi yürüsün yoksa benim menfaatlerim zarar görür diyenler var/vardı... Gemi yürüsün ölenler ölsün ama ben hep kazanmaya devam edeyim diyenlerin bakış açısı:

“Darbe esnasında San Francisco’da eğitim programındaydım. 20 kişilik Türk öğrenci grubuyduk, içimizde çok zengin ailelerin çocukları da vardı. Darbeyi öğrenince Hostel’e geçip Türkiye’den haber almaya çalıştık. Zengin aile çocuklarının ortak tepkisi “Bu hükümet giderse bizim işler bozulur inşallah halk püskürtür darbeyi” şeklindeydi. Aralarından bir kişiyi onlardan ayırıyorum. (Kendisinin dini hassasiyeti sebebiyle San Francisco’da Helal sertifikalı Pakistan Restaurantı’ndan 1 ay boyunca yemek yemek durumunda kalmıştım ) köprüde bir yakınının vurulduğu haberini aldı. O arkadaş ile maddi durumlarını dert edenler aynı ortamda bulunuyordu. Ben de bu fotoğrafı unutamadım hiçbir zaman…”

Yolu gurbete düşmüş olsa da kalbi hep vatanında çarpanların mayası ile temizleniyor üzerinde yaşadığımız topraklar, temizlenip vatan oluyor:

“İnternetten ögrendigimiz haberlerden sonra, kırkı yeni cıkmış bebeğimizle bayraklarımızı kaptıgımız gibi Beyaz Saray’ın önündeki gösteride almıstık soluğu... Allah tekrarını yasatmasın milletimize...”

Velhasıl Hafıza 15 Temmuz, yeni kavramlar eşliğinde yeni hikayelerle meselenin ruhunu kavramak ve yeni nesillere aktarmak için her daim yeni sayfalar kazandırmaya devam etmeli.

15 Temmuz ruhunu yeni sorular, sorulara verdiğimiz dikkatli cevaplar ile yaşatabiliriz ancak.

#15 Temmuz
#Recep Tayyip Erdoğan
#Müze
#Mustafa Cambaz
#Alpaslan Cambaz
#Aidiyet