Kütüphaneler Haftası, hayatta eline kitap almayan fenomenlerin kotardığı vidyolar aracılığıyla hatırlatılıyordu birkaç yıldır. Bu sene seçim kampanyalarından olsa gerek henüz ünlülerin kitap içerikli vidyolarına denk gelmedim.
Seçimler demişken... İstanbul’da, özellikle Üsküdar ve Fatih Belediyelerinin, ilçelerine kazandırmış oldukları kütüphaneler, gençler için çok güzel imkanlar sunan mekanlar oldu. Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ve Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan, Cumhuriyet tarihinin en çok kütüphane açan Belediye Başkanları olarak tarihe geçecekler muhtemelen. Aynı cümleleri Maltepe Belediyesi için de yazmayı çok isterdim, fakat AK Parti zamanında inşa edilen, açılışı ve ismi CHP’ye nasip olan Türkan Saylan Kültür Merkezi’nden bu yana kütüphaneye dair pek çalışması olmadı Maltepe Belediyesi’nin.
Kütüphaneler, odaklanma sorunu yaşayan çocuklar ve gençler için özellikle gerekli olan mekanlar. Cazibe merkezi olacak şekilde inşa edilen kütüphaneler şehir hayatının en önemli karşılaşma mekanlarıdır. Ortak paydanın kitaba erişim olduğu bir karşılaşma mekânı, insanların kendisini ve ötekini tanıması açısından büyük imkânlar sunar. Acıdır ki Türkiye “karşılaşma mekânı” olarak, son yıllarda, sanal alemden öteye gidemiyor. Dizi filmlerdeki temsil üzerinden birbirini tanımanın sakıncaları üzerine günlerce konuşsak yine de gölgede kalan çok şey olur.
Kütüphanelerin, kitap okuma gruplarının sayısı artıyor, insanlar internet ortamında Türkiye’nin, hatta dünyanın dört bir tarafından katılımcılarla okuma grupları oluşturarak okudukları kitapları tartışıyor, okudukları kitabın yazarı ile sanal toplantılar düzenliyor; fakat diğer taraftan genç kuşakların kitabın muhtevası ile bağları giderek zayıflıyor. Otuz yıl öncesine göre çok fazla sayıda kitap basılıyor lakin insanların dilinde daha ziyade şu cümle dolaşıyor: “Artık eskisi kadar kitap okuyamıyorum.” Ya da başkalarından şikayetle “Hiç kimse kitap okumuyor.”
Oysa Türkiye’nin şehirlerinde kitap fuarları birbiri ile yarışıyor. Ziyaretçiler izdiham yaratıyor. Sorun şu ki alınan kitaplar okunmuyor, daha ziyade “o meşhur yazar” ile bir fotoğrafı olsun istiyor ziyaretçiler, “altı çizili o satırlarla” sosyal medyasından paylaşım yapmak istiyor.
Kütüphanecilik Haftası dolayısıyla çocukların ve gençlerin kitaba olan mesafesini meslek erbabının izlenimleri üzerinden nazarınıza sunmak istedim. Buyurun.
“Çoğunlukta okul öncesi, ilkokul seviyesi öğrenci grupları ziyaretçilerimiz oluyor. Gerek okul gerekse kütüphane, bu ziyaretleri kütüphane ve kitabı tanıma amaçlı yapsa da bir etkinlik yapmış görünme anlayışı daha kuvvetli.
Üyelerimizin çoğu ders çalışma, test çözme, sınavlara hazırlanma amaçlı geliyor. Öğretmenin tavsiye ettiği kitaplara rağbet ediliyor, bizim tavsiye ettiğimiz kitapları okuma konusunda istekli olan öğrenci sayısı giderek azalıyor.
Diğer taraftan kütüphanecilik bölümünü (bilgi belge yönetimi) bitiren kütüphaneciler işin sadece teknik kısmı ile, kitap kaydı ve tasnifi ile ilgileniyor. Bu bölümlerde özellikle temel eserleri okuyup anlama, ihtiyaç olduğunda anlatma hususları üzerinde durulmalıdır. Kütüphane çalışanlarının kitap bilgisi zayıf ya da hiç yok. Kitap okuma oranlarının düşmesi ve bunun nasıl ihya edilebileceği hakkında endişesi de çok az.
Bizler özel çabalarımızla gençlerle tanışıp, sohbeti geliştirme gayretindeyiz. Bir eseri hem beraber okuyup hem de anlamaya çalışıyoruz. Bundan gaye daha muteber kitaplarla, yazılarla onları tanıştırmak.
Tarih bölümünde okuyan, Ahmet Cevdet Paşa’yı, sosyoloji öğrencisi Nurettin Topçu’yu, Mimarlıkta okuyan Turgut Cansever’i bilmiyor.”
“Ekran bağımlılığı kitapların da yerini almaya başladı. Önceden insanlar kitap satın alır, birbirlerine ödünç-hediye kitap verir, kütüphanelerden kitap alırlardı, metni basılı yayınlardan okuma alışkanlığı vardı. Şimdilerde ise kitapların yerini telefonlar, bilgisayarlar almış durumda. Kitapların başında geçirilen vakit ya ekran başında olmaya/ vaktini boşa geçirmeye dönüştü ya da bu kitaplar, makaleler internet ortamından okunuyor.
Bir başka dönüşüm ise kitap içerik kalitesinden yana. Klişe Türk dizileri kıvamında, basit, çarpık ilişkileri konu edinen paranormal, fantastik, belli bir gerçekliği, edebî dili olmayan, toplumsal hayattan çok kişisel ilişkileri konu edinen kitaplara meylediyor gençler. Bu tür kitapları da tabletten, cep telefonundan okuyorlar.
Geçenlerde 13 yaşındaki kuzenime “Neden kitapları tabletten okuyorsun?” diye sordum. Verdiği cevap şu: “Telefon veya tablet zaten sürekli elimde, olduğum yerde okuyabiliyorum. Mesela gece yatarken kitaba uzanması zor oluyor, yatağın içinde ışıksız bir şekilde ekrandan okumak daha kolay geliyor. Hem kitap almaya da çıkamıyorum, zaten sürekli almak da biraz pahalıya geliyor. Hem de kitabı elime alınca uykum geliyor.”
Kitap okuma biçimlerindeki değişimi kendi üzerimden de gözlemliyorum. Lise zamanlarımda çok okurdum, daha sonra üniversite yoğunluğundan bu bir tık azaldı. Ödev olarak verilen makaleleri, kitap PDF’lerini internetten takip etmeye de alıştım tabii. Korona zamanı ekran sürelerimiz daha da arttı. Dergi makalelerini, günlük haberleri telefondan takip ederim, kitap okuma alışkanlığım tükenmedi, fakat azaldı.”
“Modern çağ ile gelen hayatı kolaylaştırdığına inandığımız pek çok teknolojik yenilik doğru kullanılmadığında gün sonunda getirdiklerinden çok götürdükleriyle öne çıkıyor. Özellikle genç neslin internet üzerinden bilgiye çok kolay ulaşabilmesi, bilginin değersizleşmesi sorununu doğurdu. Kitap okuma oranlarının giderek azalması, dikkat dağınıklığı, amaçsızlık, umutsuzluk, çağın hastalıkları haline geldi. Bırakın kitap okumayı, bir filmi dahi sonuna kadar izleyemeyen gençler, kısa, komik, akıcı videolarla vakitlerini geçiriyorlar.”
“Dikkat sürelerinin çocuklarda gitgide azaldığını gözlemliyorum. Şu an birinci ve ikinci sınıfları okutuyorum, en dikkatli öğrencimin maksimum 7 dakika odaklandığını gördüm.
Eskiden çocukların dizi izlemesi kötü bir alışkanlık gibi gözükürken şimdi onu bile çok iyi bir kazanım gibi görmeye başladık. Uyaranlar arttıkça çocuk normal dünyaya adapte olamıyor.”
“Gençlerde odaklanma sorunu var. Sosyal medyada bir dakika içinde onlarca görüntüye, videoya maruz kalmanın zihinlerinde bir aşınmaya, hafızalarında bir yaralanmaya sebebiyet verdiğini görüyorum. Dolayısıyla bir kitabı sabırla okuyacak durumda değiller genellikle.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.