56 yıl sonra yayınlanan “o makale”, Mehmet Genç Hoca’ya rahmet ile...

04:0018/03/2022, Cuma
G: 18/03/2022, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

I-Bazen insanın kişisel tarihindeki milatlarla ülkenin miladı hatta dünyanın miladı aynı zaman dilimine rast gelebilir.Mesela Şubat 2022. 32 yıldır yayın hayatına devam etmiş, hanelerimizde baş köşeye oturmuş, iki kuşak yazar yetiştirmiş Dergâh Dergisi, Şubat sayısında ekonomik sebeplerle yayınına ara verdiğini duyurdu. Şubat 2022, Dergâh’ın son sayısı oldu.Son sayı, merhum Mehmet Genç’in 1966 yılında yazdığı ve fakat ancak ölümünden sonra yayınlanması için emanet ettiği makale ile açıldı. Oldukça

I-

Bazen insanın kişisel tarihindeki milatlarla ülkenin miladı hatta dünyanın miladı aynı zaman dilimine rast gelebilir.

Mesela Şubat 2022. 32 yıldır yayın hayatına devam etmiş, hanelerimizde baş köşeye oturmuş, iki kuşak yazar yetiştirmiş Dergâh Dergisi, Şubat sayısında ekonomik sebeplerle yayınına ara verdiğini duyurdu. Şubat 2022, Dergâh’ın son sayısı oldu.

Son sayı, merhum Mehmet Genç’in 1966 yılında yazdığı ve fakat ancak ölümünden sonra yayınlanması için emanet ettiği makale ile açıldı. Oldukça derin bir bakış açısı ve tasvir içeren makaleyi henüz layıkıyla sindirememiş, üzerinde fikretmeyi henüz tamamlayamamıştık ki Putin, Ukrayna’ya saldırdı. Bazı yorumcular, Üçüncü Dünya Savaşı’nın gelmekte olduğunu, bazıları ise Birinci Dünya Savaşı’nın hiç bitmemiş olduğunu söyledi. Merhum Mehmet Genç Hoca’mızın ölümünden sonra yayınlanmasını vasiyet ettiği makale, ancak bu kadar “zamanında” yayınlanmış olabilirdi.

Merhum Mehmet Genç, 18 Mart 2021’de aramızdan ayrıldı. Çanakkale Şehitleri’ni andığımız her 18 Mart’ta aramızda olacakmış gibi öldüğü günün tarihi bile “tarih” idi.

Ölümünden sonra yayınlanması için makalenin emanet edildiği İhsan Ayal, Mehmet Genç’in Birinci ve İkinci Dünya Savaşı uzmanı olduğu bilgisi ile takdim etti metni:

“...Okuyacağınız yazı, geçen yılın Mart ayının 18’inde dar-ı bekâya irtihal eden Mehmet Genç hocamın şimdiye kadar hiçbir yerde neşredilmeyen entelektüel seviyesi oldukça yüksek bir makalesidir... Mehmet Genç sadece Osmanlı tarihçisi, Osmanlı iktisat tarihçisi veya tarihçi değil, Schopenhauer’vari ‘bir hayat filozofu’ idi. Hoca, hadiseleri değerlendirirken büyük bir tarih filozofu gibi değerlendirirdi. Pek az kimsenin bildiği bir şey var: Mehmet Genç, dünyada en iyi teori bilgisine sahip, en iyi sanayi devrimi mütehassısı, Birinci ve İkinci Cihan Harbi mütehassısı sayılabilecek nadir insanlardan biriydi. Çok iyi bir felsefi müktesebatının yanında mütekâmil manada bir matematikçi de sayılırdı. Bu itibarla sözü fazla uzatmadan Hoca’nın her cümlesini bir ‘kazıye-i muhkeme’ hükmünce okuyup anlamak gerekir.”

1966 yılında yazılmış bir makale ne vesile ile İhsan Ayal’a emanet edilmişti?

“2010 yılıydı, rahmetli hocamın evinde iki cihan harbi ve kapitalizm-nasyonal sosyalizm üzerine sohbet (1. ve 2. Cihan Harbi) ediyorduk. Sohbet belirli bir noktaya eriştikten sonra Hoca’ya ‘Hocam, eğer Hitler İkinci Cihan Harbi’nde zafer elde etmiş olsaydı ona nisbet edilen Nasyonal Sosyalizm ideolojisi kapitalizmden daha az mı kıyıcı, yıkıcı olurdu? Kapitalizmin tarih sahnesindeki macerası nasıl seyrederdi?’ şeklindeki sorum üzerine, raflardaki meşhur klâsörlerden birini işaret ederek; ‘Şu klasörü indir orada ‘Nasyonal Sosyalizm’ başlıklı bir yazı bulunmaktadır. Sen onu bir oku, zihninde istifham kalırsa sohbete devam ederiz’ dedi. Hemen klasörü indirerek Hoca’nın işaret ettiği makaleyi alıp bir solukta okudum. Makale 8.08.1966 tarihli daktiloyla 6 sahife şeklinde yazılmış bir metindi. Çok heyecanlanmıştım, ‘Hocam bu metin daha önce bir yerde neşredildi mi?’ diye sual ettim. Hoca ‘Hayır. Hiçbir yerde neşredilmedi. Şimdiye dek de sakladım. Ben vefat ettikten sonra, sana vasiyetimdir, bunu neşredersin’ dedi.”

Mehmet Genç Hoca’nın zaman içinde dinlenmiş ve demlenmiş olan “Nasyonal Sosyalizm” makalesi, günümüze çok çarpıcı bir şekilde ışık düşürüyor.

Makalenin bütünlüğünü bozmaktan korksam da tadımlık cümleler paylaşmaktan kendimi alamadım. Buyurunuz:

“Birinci Dünya Savaşı, Alman açlığı ve İngiliz cimriliği yüzünden dört yıl dünyaya kan kusturdu. Sonunda Almanya, doymak yerine elindekini de kaptırdı. Avrupa’nın öteki üstünlükleri artarak devam eden bu en dinamik ve büyük milletini yolunmuş kaza çeviren bir son, son değil bir başlangıç alabilirdi ancak ve böyle oldu.”

“Nasyonal-sosyalizm bir rejim, bir ideoloji değil, bir üslûp, bir psikoloji, bir mitolojidir. Bir kişinin parti, devlet ve Dünya Savaşı hâlinde devleşmesinin biyografisidir. Nasyonal-sosyalizmin yalnız Almanya hem de iki savaş arası Almanya’sı dışında değil, Führer’inden de ayrı olarak düşünülmemesinin, düşünülememesinin gerçek nedeni de burada gizlidir. Faşizm savaşla bitmedi, şurada burada izleri, hatta dirilme emareleri bile var. Oysa nasyonalizmin sosyalizmle, hani Nietzsche’nin seksen yıl önce bir ahlâk polisi titizliği ile görüp haber verdiği flörtü artık Doğu’da, Batı’da, Üçüncü Dünya dedikleri yerlerde gözlerimizin önünde tescil edilen bir evlilik halinde evrenselleşirken nasyonal sosyalizmden ufak bir iz bile yok. Yok, çünkü o ne nasyonalizm, ne sosyalizm, ne de ikisi bir arada idi. O, bir isim olarak cins ismi değil, özel bir isimdi. Bir kişinin, tekrar ve taklidi kabil olmayanın, biricik olanın, bir ferdin ‘müstear’ adı idi.”

Merhum Mehmet Genç Hoca’nın henüz 32 yaşında iken kaleme aldığı Nasyonal Sosyalizm adlı altı sayfalık makalesini önermeler haline getirerek gençlerle tekrar tekrar tartışmak gerekiyor.

Dergâh
’ın kapısı her daim açık gerektir...
Mart 2022’de, 32 yıl boyunca devam etmiş o tatlı bekleyiş hüzün ile sona erdi. Ay değiştiğinde kapı çalınca
“Dergâh
gelmiştir belki” heyecanı olmayacak artık. Yeni bir imza ile karşılaşmanın heyecanı... Orta Sayfa söyleşine hızlıca göz gezdirip sonra ince ince okumak için sakin bir zaman aralığına kavuşma isteği... Olmayacak.

Yayın hayatını 32 yıl sürdürmüş, tek bir reklam almamış, 32 yıl boyunca edebî kamuya genç yazarlar, şairler kazandırmış bir derginin ekonomik sebeplerle yayınına ara vermesi, en çok da onca ekonomik sıkıntı içinde, elindeki tek lüksün, takip edebildiği dergi, satın alabildiği kitap olanları üzdü. Ancak dergiler aracılığı ile, uzaklar yakın, umutlar kavi olabiliyordu.

Dergâh Yayınları’na acizane şöyle bir teklifim var. “Ara verdikleri” dönemde, birinci sayıdan başlayarak sanki yeni bir dergi imiş gibi her ay yeni bir sayı dijital ortama yüklense... Yüklenen sayının muhtevasından yola çıkarak dün ve gün arasında tasvir ve tahlile dayanan söyleşiler, görüşler yayınlansa... Dergâh’ın “yayıma ara” verdiği dönemde, yarın için yapı taşı biriktirmeye devam edilmiş olur böylece. Çünkü Dergâh’tan yetişmiş her kalemin, dünün yazarları ile günün ve dahi yarının yazarlarını buluşturma yükümlülüğü var.

32 yıl devam etmiş bir derginin, bu dergide isim kazanmış yazarların, genç yazarlara, hatta henüz dünyaya gelmemiş yarının yazarlarına borcu vardır. Düşünce ve sanat, müstakil şartlarda üretilir ama ortaya çıkması, alımlanıp idrak edilmesi, kamusal birliktelik, zamana yenik düşmeyen bir süreklilik ister.

#Mehmet Genç
#Dergah
#İhsan Ayal