İlk FETÖ davası örgütün günümüzdeki hangi stratejisini deşifre ediyor?

04:0030/03/2020, Pazartesi
G: 30/03/2020, Pazartesi
Bülent Orakoğlu

Fetullahçı Gladyo’nun başarısızlıkla sonuçlanan 17/25 Aralık hukuk örtüsü altında gerçekleştirmek istedikleri darbe girişimleri sonucunda polis ve yargıya sızan militanlarının büyük bir kısmı deşifre edilerek göz altına alınmışlardı. FETÖ Gladyosu , Selam-Tevhid terör örgütü üyesi olmak ve terör örgütü lehine faaliyetlerde bulundukları iddiasıyla, delilsiz ve hukuksuz olarak yaklaşık 3 yılı aşkın bir süreyle aralarında devletin Başbakanı, Bakanları ve MİT Müsteşarı’nın da bulunduğu 251 hedef kişiyi

Fetullahçı Gladyo’nun başarısızlıkla sonuçlanan 17/25 Aralık hukuk örtüsü altında gerçekleştirmek istedikleri darbe girişimleri sonucunda polis ve yargıya sızan militanlarının büyük bir kısmı deşifre edilerek göz altına alınmışlardı. FETÖ Gladyosu , Selam-Tevhid terör örgütü üyesi olmak ve terör örgütü lehine faaliyetlerde bulundukları iddiasıyla, delilsiz ve hukuksuz olarak yaklaşık 3 yılı aşkın bir süreyle aralarında devletin Başbakanı, Bakanları ve MİT Müsteşarı’nın da bulunduğu 251 hedef kişiyi sahte belge ve delillerle dinlemişti. Darbe başarılı olsaydı 251 hedef üst düzey kişi gözaltına alınarak kurgu bir terör örgütü üzerinden sözde Selam-Tevhid terör örgütü üyesi olma suçlamalarıyla yargılanacaklardı. MİT TIR’ları vatana ihanet davası Halkbank ve Rezzap davası da FETÖ’cü hainler ve onların dış azmettiricileri Pentagon ve CIA tarafından bu amaçla kurgulanmıştı.

Sözde Selam-Tevhid isimli terör örgütü geçmişte, Türk Gladyosu tarafından “naylon terör örgütleri statüsünde” 1990’lı yıllarda kurulmuştu. Uzun yıllar ‘uyuyan hücre’ konumunda tutulan naylon terör örgütü, Gladyo’nun gerçekleştirdiği suikast ve cinayetleri örtme taktiğiyle FETÖ tarafından 13 yıl sonra yeniden canlandırılarak siyasi iktidara ve MİT’e karşı uluslararası bir operasyonun parçası olarak, illegal ve hukuk dışı bir çalışma başlatmıştı. 17/25 Aralık darbe girişiminin Başbakan Erdoğan’ın önderliğindeki devletin polisleri ve yargısı ile engellenmesi, devletin yönetime hakim olması sonrasında FETÖ tutuklamaları ile örgüt ağır bir darbe almıştı. Eğer FETÖ 17/25 Aralık’ta polis başta olmak üzere yargıdan büyük oranda sökülüp atılmasaydı 15 Temmuz Kalkışması’nda sıkıntı yaşanabilirdi sanırım. Nitekim 17/25 Aralık’ta FETÖ’nün poliste ve yargıda büyük tasfiye yaşanmasından sıkıntı duyan TSK’ya sızmış üst düzey FETÖ’cü askerler ByLock üzerinden FETÖ elebaşı Gülen ile yaptıkları görüşmelerde ortaya çıkmaları konusunda (darbe teşebbüsü) görüşme yapmışlarsa da bir netice alamamışlardı. Ancak 17/25 Aralık terör örgütünde bir kırılma ve panik yaratmış terör örgütünün çekirdek kadrolarını oluşturan mahrem imamların 17/25 Aralık sonrası büyük bölümünün strateji olarak yurt dışına kaçırıldığı anlaşılmıştı.

FETÖ Gladyo’su, 17/25 Aralık’tan yaklaşık 7 ay sonra 16 Temmuz 2014 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne ait sivil plakalı otomobili polis memurunun Keçiören’deki evinin önünden çalmışlardı. Otomobildeki çelik yelek, çelik levhalar, polis yeleği, şapkası, biber gazı, araç içi kamera, hafıza kartı ve navigasyon cihazı gibi malzemeler olduğu, otomobilin ise aynı gün 10.20 sıralarında terk edilmiş vaziyette Altındağ’da bulunduğu anlaşılmıştı. Aracı çalan 4’ü polis 7 FETÖ’cü kısa süre içinde güvenlik güçlerince yakalandı. FETÖ’cü hainlerin araç içindeki ’’ Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün, soruşturulan bazı organize suç örgütleriyle ilgili gizli belgelerini, kuruma ait telsiz kodlarının, personel bilgilerinin, suç örgütlerine “siyasi gayeler elde etmek maksadıyla” verildiği savcılık soruşturmalarıyla tespit edildi. Savcılık tarafından hazırlanan iddianamede sanık FETÖ’cülerin “Örgütün devlet içinden pasifize ve tasfiye edilmesini engellemek, devleti Paralel Yapı’nın mensuplarına mahkum ve muhtaç göstermek, yeni atanan kadroların başarısız olduğu algısı yaratmak, hükümetten intikam almak, yeni atanan kamu görevlilerinin suç örgütleri karşısında yeterli mücadele veremeyeceğine inandırmak” amacıyla atılı suçları işledikleri ifade ediliyor.

Söz konusu dava FETÖ üyeliği suçlamasıyla açılan ilk dava olması nedeni ile günümüzde özellikle dünyayı saran koronavirüs salgını nedeniyle FETÖ’cü doktorların göreve talip olmaları veya bazı siyasi liderler ve gazetecilerin bu çağrıyı desteklemelerinin arka planında FETÖ’nün savcılık iddianamesine açıkça belirtilen stratejiye sarıldıklarının açık işaretlerini taşıyor. Tıpkı koronavirüs aşısını bulacağı iddia edilen KHK ile FETÖ’den ihraç edilen ve sonrası şaibeli bir şekilde beraat ettiği FETÖ’de önemli görevler üstlendiği medyadaki araştırmacı kalemlerce ortaya çıkarılan FETÖ ağabeylerinden olduğu anlaşılan Mustafa Ulaşlı’nın bulunmaz hint kumaşı gibi yıldızının parlatılması olayında olduğu gibi! FETÖ 2014 yılında 17/25 Aralık’ta yediği darbenin acısıyla Türkiye’den intikam almaya çalışan alçak ve hain bir örgüt. 17/25 Aralık’ta savaş helikopterleri ve uçaklarıyla polis, asker ve sivil 251 insanımızı tarayarak ve bombalayarak öldüren, tanklarla ezen 2191 insanımızı yaralayan, sakat bırakan bir katiller sürüsünü yeniden devlet hizmetine almak bu ülkeye ihanetin ötesinde insanlarımızın hayatını açıkça tehlikeye atmaktır! FETÖ terör örgütü günümüzde CIA-PENTAGON irtibatlı Gladyo yapısı olarak eli kanlı bir terör örgütü. Hrant Dink cinayetinden Muhsin Yazıcıoğluna, Aytunç Altındal’dan Hablemitoğlu’na uzanan onlarca suikast ve cinayetten sorumlu Türkiye düşmanı bir terör örgütü. Bu nedenle ülke olarak 32 bin sağlık personeli alımında çok ama çok dikkatli olmalıyız. Önceliğimiz siyasi kaygılardan uzak liyakat sahibi, ülkesini ve vatanını seven kişilere kucak açmamız elzem görünüyor.

#FETÖ
#Hrant Dink
#ByLock