Siyasi mobbing

04:0015/06/2019, Cumartesi
G: 15/06/2019, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Fikirler, sloganlar, kelimeler dışında sıradan gündelik hayata baktığımızda bambaşka şeyler görüyoruz. Türkiye seçim haftasına girmişken pek çok gözlem yapma imkanı da ortaya çıkıyor. Maskeleri takanları da atanları da bir bir tespit edebiliyorsunuz. Hele de başörtülü iseniz ve insanların gözü sizi bir yerden ısırıyorsa!Çarşıda, pazarda bulunduğunuz herhangi bir mekanda karşı tavır almaları çok bariz görüyorsunuz. Hadi biz buna talimliyiz diyelim, savuştururuz. Bu tutumlar buna alışık olmayan gençlerin

Fikirler, sloganlar, kelimeler dışında sıradan gündelik hayata baktığımızda bambaşka şeyler görüyoruz. Türkiye seçim haftasına girmişken pek çok gözlem yapma imkanı da ortaya çıkıyor. Maskeleri takanları da atanları da bir bir tespit edebiliyorsunuz. Hele de başörtülü iseniz ve insanların gözü sizi bir yerden ısırıyorsa!



Çarşıda, pazarda bulunduğunuz herhangi bir mekanda karşı tavır almaları çok bariz görüyorsunuz. Hadi biz buna talimliyiz diyelim, savuştururuz. Bu tutumlar buna alışık olmayan gençlerin daha fazlasını görecekleri çok şeye işaret ediyor.

Neye mi? Söyleyeyim efendim!

Ayırımcılığa, hor görülmeye, kendini her şeyi bilen, karşı tarafı da cahil olarak telakki etmeye... Kısaca mesafeleri açacak, insanı birbirinden uzaklaştıracak, soğutacak tutum ve tavırlara... Uyuyan hücre olarak önyargılar, tutumlar yeniden gün yüzüne çıkıyor ve asıl bunlar kutuplaşmayı besliyor.

Nereden çıktı demeyin, bizzat yaşıyorsunuz... Örnek o kadar çok ki! Mesela domates alırken yanında sizi görünce konuşmaya başlayan, ay bunlar yüzünden bu haldeyiz diyenler, dükkana siz girince atıp tutmaya başlayan satıcıdan, bindiğiniz takside size propaganda yapmaya başlayıp, ardında Binali Bey’i savunduğunuz için cahilsin sen hakaretlerine başlayan taksi şoförüne kadar bu tutum sirayet etmiş durumda. Bizzat tanık olduğum bu tutumları nedeniyle müşterisi olduğum iki esnafa asla uğramıyor, taksiye de binmemeye gayret ediyorum. Sosyal psikoloji çalışanlar bilirler. Bir tutumun bilinçaltından silinmesi için en az 30 yıllık bir süreye ihtiyaç vardır.

Bu tutumlarla yaygın karşılaşmasam doğrusu kişisel deyip geçerdim ancak kasa kuyruğundan sokağa birçok yerde laf duyurmak, tahkir etmek için fırsat kollayan kendini bilmez bir kesimle çok sık karşılaşıyorum.

Eğer bir kutuplaştırma varsa en büyük sebebi bu cahiller. Okumuş olsalar da cahiller, zira konuşmaya kalkınca gerçekten sap ve samanı birbirine karıştırıp, Facebook bilgileriyle yoruma başlıyor, günün sonunda akıl ile konuşmanın imkansızlığını görüp “Senin partin sana benimki bana” demek zorunda bırakıyorlar insanı...

Elbette efendice kendi görüşünü savunan birçok insanı düşünüp genelleme yapmadan “bazıları” deyip geçiyorum. Burada bugüne dair fark olarak gördüğüm şey bugünkülerin toplumsal nezaket ve adap yoksunluğudur.

Bu toplum evvel ezel iki zıt görüşü taşır ve bir arada yaşar. Her toplumda olduğu gibi... Ayrıca bizler zıt kutupların birbirlerini öldürecek hale geldiği günlerden geçerek bugünlere geldik. Öyle ortamlarda büyüdük, öğrenci olaylarının, kavgaların içinden geldik. Mahallenin, okulların, sokakların nasıl ayrıştığını, yani kutuplaşmanın alasını biliriz.

Bugünlerde tesadüf ettiğim işe farklı bir şey. Paçozluk kelimesi belki bunu karşılayabilir. Bu tavırdakilerin bir tarafı da yok aslında. Facebook okur yazarı hıncı var ortada. Neye ve niçin karşı olduklarına dair konuşmaya başlasanız, iki üç cümle dışında ilerleyemezsiniz.

Kimsiniz siz, makarnacılar, kömürcüler... Bunlar en popüler lafları...

Bu durum sadece sokaklarda değil, esnaf arasında değil, iş ortamlarında da kendini gösteriyor. Daha çok da beyaz yakalıların olduğu yerlerde görülüyor. Plazalar bir de tabii. Plaza dili de ortamı da böyle tahkirlere çok uygun.

Geçenlerde bir eğitim merkezinde çalışan arkadaşım yaşadıklarını ‘’bayağı bir mobbing uyguluyorlar’’ cümlesiyle özetleyince şaşırdım. “Hem de sadece biz çalışanlar değil bize gelen müşterilerimiz de buna maruz kalıyor.” “Çocuğuyla çalıştığım bir veli çarşaf giyiyor. Dışarda bizi beklerken diğer veliler bezdirmişler onu. Resmen mobbing ve sataşma uygulamışlar. Çıktımki ağlamaklı ... ‘Ben AK Partiliyim, seviyorum bu insanları’ dedim diye beni bunalttılar.” dedi kadıncağız. Bana da bayağı bayağı mobbing yaptıkları için kadını nasıl bunaltmış olabileceklerini çok iyi anladım’’ diyordu.

Beyaz yakalıların çalıştığı yerlerdeki siyasi mobbinge ilişkin ise daha pek çok örnek var. Bunu birçok yerden duyuyorum. Yüksek sesle dalga geçmeler, küçümsemeler, sataşmalar. Onlara üstünlük hakkını veren ne ola ki? Sadece İstanbul seçimleri mi? Anlamakta zorlanıyorum. Daha önceki uyumlu görünmeler yapaymış demek ki. Peki bu halleriyle nasıl güven oluşturacaklar?

Birebir iletişim halkla ilişkilerde en iyi stratejidir. Siyasi ekiplerin de işi budur. Bu stratejiyi benimseyen ve uygulayan bir siyasi ekibin de içinden geliyorum. Ancak normal bir yerde, çarşıda, pazarda, kasada yanımdaki kadının görünümü giysisi bizim fikrimize uymuyor diye, homurdana homurdana onu tahkir ettiğimize, CHP ya da başka bir partiye laf çakıldığına hiç şahit olmadım. Biz sözümüzü karşımızdakinin görüşünü saygı duyduğumuzu hissettirerek söylemeyi ilke edinmişizdir. Her ortamda kendimizi anlatmaya çalıştık elbette. AK Parti’nin oyu da öyle birdenbire atmadı... Sözümüzü; güzelce, alay etmeden, insana değer verdiğimizi hissettirerek söyledik. Öyle de yol aldık. Karşı taraf özellikle de % 19’u oluşturan CHP’li kesim o zaman da böyleydi. Görünen o ki; ötekini adamdan saymayanlar sadece kendileri için ‘’her şey güzel olacak’’ hayali kuruyorlar. Karşı taraftakine dünyayı dar etme gayreti şimdiden herkesi sarmış durumda. İmaj reklamlardaki başörtüsü çokluğu da adı üstünde büyük bir kandırmaca... İmaj dışında bir şey ifade etmiyor.

Afişlerdeki sevgi pıtırcığı hissi veren ama gerçekte bir şey söylemeyen lafların gerisinde bu nefret dili var. CHP’li taraftarın mahallede, dükkanda, okulda, işyerlerinde İmamoğlu’na oy vermeyeceklerini tahmin ettiklerine yaptıkları mobbing kutuplaşmayı derinleştiriyor. Toplumun tamamı onlardan olmak zorundaymış gibi hareketler, ittifak ettikleri İyi Parti’li, HDP’li kesimin verdiği desteği, sanki onlar olmasa seçilirlermiş gibi hiçleştirmeler, karşıdakini hor görmeler... Hayra alamet değil! (Tabi ki muhalefetini karşıdakine saygıyla yapmayı bilen CHP’liler de var. Onları bu güruhun dışında tutuyorum.)

Elbette hepimiz savunduğumuz tarafın kazanmasını isteriz ama bu kendimizi en doğru ve üstün karşı tarafı da en yanlış ve hakir görmeyi beraberinde getirmez. Bu tutum da olsa olsa safları sıklaştırmamıza sebep olur.

#Kutuplaşma
#Mobbing
#Baskı
#AK Parti
#CHP