|
Kaçmak mı dediniz?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermemiş olabilirsiniz. Onu sevmiyor olabilirsiniz. Elbette eleştirebilirsiniz de. Rekabetin, hıncın ve hırsın etkisiyle kimi zaman hakkaniyet terazisini bozarak eleştirinin ayarını da kaçırabilirsiniz. Ancak bütün o öfkenize, nefretinize, kıskançlığınıza, hazımsızlığınıza rağmen, Erdoğan’ı “korkmakla”, “kaçmakla” itham edemezsiniz. Zira böyle bir itham insafsızlıktır, vicdansızlıktır, en başta da hakikate savaş açmaktır.

Bütün Türkiye, hatta artık bütün dünya, Erdoğan’ın korkmayacağını, şartlar ne olursa olsun kaçmayacağını bilir.

“Bu yola kefenimle çıktım” sözü, “ölmeden önce ölmek” ya da “ölümü öldürmek” ilkelerini sıkça tekrarlaması, “Allah’tan başka kimseden kokmayız” ya da “Allah’tan başkasının önünde eğilmeyiz” cümleleri, “Öleceksek adam gibi ölürüz” vurgusu birer slogan, birer hamaset şovu, kuru retorik değildir Erdoğan için…

Defalarca korkutmayla sınanmıştır Erdoğan ve her seferinde cesaretini cömertçe sergilemiştir.

O kadar çok örnek var ki… Askeri vesayet karşısında geri adım atmamış, en kudretli zamanlarında askere kafa tutmaktan çekinmemiştir. Medya topyekûn üzerine çullanırken boyun eğmemiştir. Tehditlere pabuç bırakmamış, suikast ihbarlarıyla yolunu değiştirmemiş, bedelini göze alarak hakikati savunmaktan hiç vaz geçmemiştir.

Hepsi bir yana, 15 Temmuz gecesi yaşananlardan sonra, bugün Erdoğan’a “korktu”, “kaçacak” demek, O’nu hiç tanımamış olmak kadar, açıkçası densizliktir.

27 Mayıs 1960 gecesi, Merhum Menderes, Kütahya yerine Afyona gidip halkın sinesine sığınmayı göze alamamıştı. Süleyman Demirel, her seferinde şapkasını alıp gitmiş, en sonunda da darbenin aparatı olmuştu. Merhum Erbakan bütün dirayetine rağmen 28 Şubat MGK Kararlarını imzalamak zorunda kalmıştı.

15 Temmuz gecesi darbe girişimi başladığında Marmaris’te ailesiyle tatildeydi Erdoğan. Önce canlı yayına bağlanarak hayatta olduğunu, korkmadığını gösterdi. “İstanbul’a mı geleceksiniz?” sorusuna “halkımın arasında olacağım” diye cevap verdi.

Marmaris’te kaldığı otelin sahibi “Çok yakında Yunan adaları var, ben sizi götürürüm” deyince öfkelenip, “Benim Yunan adalarında ne işim var kardeşim!” diyerek tepki göstermiş, Başbakan’ı arayarak, “Onların tankları varsa bizim de imanımız var. Direnin. Gerekiyorsa öleceğiz” talimatını verebilmişti.

O gece helikoptere, uçağa binmek de çok riskliydi; korkmadı Erdoğan. Helikopterle Dalaman Havalimanı’na geçti, darbecilerin uçakları havada olduğu halde pilotlara İstanbul’a gitme talimatını verdi. Havalimanının ışıkları yanmıyordu, pilotlar pistte araç olabileceği ihtimalini söylediler, dinlemedi, “üzerinde uçun, pist temizse kendi ışığınızla inin” dedi.

Daha ilk canlı yayında onun cesaretini, kararlılığını gören halk, talimatını da alarak sokaklara inmiş, uçağı takip ederek özellikle havalimanına koşmuştu. Halk, korkmayan lidere sahip çıktı, hem lideri, hem de ülkeyi darbecilere teslim etmedi.

Yerinde bir başkası olsa dizleri titrerdi, muvazenesi kaybolurdu, büyük ihtimalle memleketi değil kendi bekasını öncelerdi. Kaçış planları yapardı. Belki uzlaşma, teslim olma, pazarlık yollarını arardı. Meclis’i bile bombalayacak kadar gözü dönmüş hainlerin, üzerine suikast timi yollayan alçakların kendisini de öldüreceğini düşünerek kaçacak, saklanacak, sığınacak yer arardı. Erdoğan ise konuştuğu gibi yaşadığını, göründüğü kadar cesur olduğunu tüm dünyaya gösterdi.

Şunun altını tekrar çizelim: Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem 40 yıl boyunca her iktidar döneminde korunan paralel yapıya savaş açma cesaretini göstererek hem de 15 Temmuz’da milletin önüne geçerek, Türkiye’yi en az Yunan işgali kadar korkunç bir tehditten, İstiklal Savaşı misali bir direnişle kurtarabildi.

Erdoğan’a olan öfkesi aklının önüne geçenler şimdi “Korktu”, “Amerika’ya kaçacak”, “Erdoğan rövanşizm tehlikesi altındadır” diyerek yeni bir kampanyanın fitilini ateşlemeye çalışıyorlar.

15 Temmuz’da korkmayan adamı hiçbir şeyle korkutamazsınız; 15 Temmuz’da kaçmayan bir adamı asla yolundan çıkaramazsınız. İthamlarınız, iftiralarınız, yakıştırmalarınız, komplo teorileriniz, fitilini ateşlemeye çalıştığınız kampanyalarınız ayaklarınıza dolanır, millet karşısında sizi mahcup eder.

15 Temmuz’da bizzat millet, başında Erdoğan olduğu halde silinmeyecek bir destan yazdı. Ne yaparsanız yapın, bu destana gölge düşüremeyecek, bu kahramanca direnişi unutturamayacaksınız.


ÇOK ÖZLÜYORUZ

Bugün 15 Temmuz’un 8’inci Yıldönümü… Her bir şehidimizi rahmetle yâd ediyoruz. İstisnasız hepsi de “iyi” insanlardı. Hepsinin de tertemiz hikâyeleri vardı. Allah en iyisini bilir ama sanki aramızdaki iyileri o gece çekip yanına aldı. Şairin dediği gibi, “iyi insanlar iyi atlara binip gitti.” Hepsini özlüyoruz ama Erol Olçok ağabey ve oğlunu, sevgili Halil Kantarcı’yı, İlhan Varank’ı, Yeni Şafak çalışanımız Mustafa Cambaz’ı daha da özlüyoruz.

Şehitlerimizin mekânı Cennet olsun; gazilerimize selam olsun. Allah bu toprakları her türlü ihanetten korusun.

#15 Temmuz
#Darbe girişimi
#Aydın Ünal
2 ay önce
Kaçmak mı dediniz?
14 CHP’li Lozan’a neden hayır dedi?
Eşyanın tasallutundan kurtulmak ve eşyaya tasarrufta bulunmak...
Dünün mutlu yarının umutlu olabilmesi için...
Faiz kararları ne anlama geliyor?
OVP’de kamu personeline ve kamu yönetimine ilişkin yeni yol haritası