Türkiye, tıpkı dünyanın geri kalanında olduğu gibi sosyal medya üzerinden kimi hesapların çok geniş kitleleri doğrudan etkileyebildiği bir dönemden geçiyor. Geçtiğimiz günlerde Barış Pınarı Harekatı'na dair anlık bilgiler veren hesaplarla süreci konuşmuştuk. Okuyucularımızdan gelen çok sayıda talebin ardından bu kez rotamızı 'Twitter'ın bilenleri' olarak kabul edilen hesaplara çevirdik. On binlerce takipçisi olan Kara Sakal '@bureauofeconomy' ve Con Sınov '@lordsinov' hesaplarıyla sizlerin en merak ettiği konuları konuştuk. Her iki hesap da 'Bir gün kendi isimleriyle yazıp/yazmayacakları, kendilerine 'derinlerden' bir akış olup olmadığı ve Türkiye'nin yakın geleceğine dair beklentileri gibi sorularımıza içtenlike yanıt verdi. Biz de internetin bize sağladığı en büyük avantajlardan biri olan 'uzunluk' hakkımızı sonuna kadar kullandık ve nispeten uzun ancak keyifle okunacak bir röportaj hazırladık...
Ana akım medyanın değiştiği, değişimin de ciddi dönüşümleri beraberinde getirdiği 2000'li yıllar sosyal medyayı da çok farklı bir yere konumlandırdı.
Biz de bu kez rotamızı sosyal medyanın 'bilenlerine' çevirdik ve Kara sakal ile son Con Sınov hesaplarına sorularımızı yönelttik.
Röportajımızın birinci bölümünde Kara Sakal '@bureauofeconomy' hesabının, devamında ise Con Sınov '@lordsinov' kullancısının yanıtlarını bulabilirsiniz.
Hangi olayın ardından gizli hesaplarla yazmaya başladılar?
- - Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ana akım medyaya son zamanlarda güven/ilgi azaldı ve sosyal medyada anonim hesaplar büyük bir yükselişe geçti. Kara Sakal hesabı ne zaman ‘Ben de anonim olarak yoluma devam etmeliyim’ dedi ve hangi olayın ardından yola çıktı?
Devletin algı yapmak için bize ihtiyacı yok
- - Türkiye’nin zorlu bir süreçten geçtiği dönemde hesabınızdan yaptığınız paylaşımlar çok dikkat çekti. Özellikle hemen herkesin ‘ters köşe’ olduğu olaylar, sizin takipçileriniz için ‘beklenen’ idi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sadece entelektüel bilgisi, okuma yapması yüksek bir uzman mısınız, yoksa bu tür durumlarda yaygın olarak kullanılan ‘devlet kurumlarının bazıları tarafından algı için bilerek beslendiği’ iddia edilen hesaplardan biri misiniz?
- Sizin gibi hesaplarla birlikte insanların ‘derin devlet’, ‘her şeyi yöneten bir merkez var’ gibi düşüncelere inancı arttı. Sizce Türkiye’de her şeyi hesap eden, oyunlar kuran, uzun yıllara dayalı planlar yapan ve sonunda hep kazanan bir ‘üst akıl’ var mı yoksa bu bir ‘sosyal medya hurafesi’ mi?
Devlet ve Hükümet kavramlarını iyi anlamak gerekir
O halde derin bir devletten bahsediyorsak, milletin verdiği yetkiyi kaale almayan, bu saydığım bürokratları vs. hükümetin iradesi dışında yönlendirmeye çalışan bir yapıdan bahsediyoruz demektir ki bu bence hiç iyi bir şey değildir.
Derin devlet yok, 'kan hafızası' var
Ben bu konuda ‘derin devlet’ teriminden ziyade ‘kan hafızası’ terimini kullanmayı yeğlerim. Her milletin belirli özellikleri ve bu özellikler doğrultusunda hedefleri; hedefler doğrultusunda ise refleksleri var.
- Örneğin Türk Milleti’nin refleksleri hangi durumda olursa olsun, ister gülünç kaçsın ister kaçmasın; ‘dünya hakimiyeti’ üzerine kurulu. Türkiye hangi durumda olursa olsun büyük bir devlet olduğu, Türk Milleti hangi durumda olursa olsun büyük bir millet olduğu düşünceleri bulunuyor ve bunun adına ben Kan Hafızası diyorum. Yani çok güçsüz bir durumda olsak bile bize meydan okunduğunda –milletçe- karşı meydan okuyabiliyor ve bu ‘güçlü, yüksek, hakim’ millet görünümünü muhafaza etmek istiyoruz. Bu durum da hükümetten tutun da, bürokratlara, diplomatlara kadar bütün karşı tepkilerimizi(reflekslerimizi) etkiliyor.
Bunun sonucunda da ortaya aslında Türk Milleti’nin herbir ferdinin düşüncelerinin ortak bir paydasından ortaya çıkan bir 'Kan Hafızası' görüyoruz. Bu da tıpkı bir üst akılmış gibi herbirimizin tahmin edebileceği hedefler koymamıza sebep oluyor.
Barış Pınarı Harekatı bir bütün olarak değerlendirilmeli
- Son zamanların en çok tartışılan konusu hiç şüphesiz Suriye ve doğal olarak ABD/Rusya ile imzalanan mutabakatlar. Kara Sakalbu süreci nasıl değerlendiriyor? Türkiye sahada kazandıklarını masada kayıp mı etti, yoksa tam tersine sahada kazanılan avantajlar masada perçinlendi mi?
Türkiye, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra, o günün tüm zorluklarına, karmaşasına rağmen Fırat Kalkanı Harekatı’nı gerçekleştirdi. Terör koridorunun çok önemli bir kısmını etkisiz hale getiren harekat, aslına bakarsanız Türkiye’deki ‘Kan Hafızası’nın uyanışının çok önemli bir belirtisiydi. Devamında Zeytin Dalı harekatı gerçekleşti ve şimdi de Barış Pınarı Harekatı. (BPH)
Biz BPH operasyonu ile Fırat’ın Doğusu’nu hedeflediğimizi ilan ettik ve Tel Abyad-Rasulayn arasına 120km uzunluk, 30km derinlik olmak üzere 3600 kilometrekarelik bir alanı kontrol edecek biçimde operasyon düzenledik. Biliyorsunuz, sonrasında Amerikalılar ülkemizi ziyaret etti ve 120 saatlik bir mühlet onlara verdik. MSB’ye göre çekiliş gerçekleşti ve operasyonu bitirdik
Türkiye'nin adımları ABD'ye strateji değiştirtti
- Burada dikkat etmemiz gereken nokta, BPH operasyonunun Fırat’ın Doğusu odaklı olmasıdır. Soçi Mutabakatı ise BPH’tan ve önceki üç operasyondan daha ayrı bir yerde. Birincisi, Soçi Mutabakatında öncekilerden farklı olarak Suriye’nin toprak bütünlüğüne ek olarak, siyasi birliğine vurgu yapılmış ki, bu Suriye’de olası bir federasyon devletine karşı durulduğunu gösteriyor. İkinci olarak, Türkiye, ABD’ye rağmen, bakın ABD’ye rağmen diyorum çünkü gerçekten ABD’ye rağmen, Barış Pınarı Harekatı’nı gerçekleştirmiş bulundu. Bunu ABD’li yetkililerin açıklamalarından anlamak gayet mümkün.
Sahada kazandığımızı masada kaybettik demek büyük bir yanlış
Türkiye, BPH’ı Fırat’ın Doğusu’na odaklı olarak gerçekleştirmiş ve bitirmiş, ABD’yi Menbiç, Ayn El Arap ve hatta Tel Rıfat’ı terk etmeye zorlamış; burada Rus/Esad tarafının kontrolü eline almasıyla pazarlık masasına oturabilmiştir. Bu noktada sahada kazandığımızı masada kaybettik demek oldukça yanlış.
Anlaşma, Türkiye'nin kaygılarını dindirmiştir
Türkiye sahada Ayn El Arap’a, Menbiç’e girip burayı Soçi’de Esad’a devretseydi bu bir başarısızlık olurdu ancak dediğimiz gibi, Türkiye sahada sadece Tel Abyad ve Resulayn arasına girdi, buranın da kontrolünün Türkiye’de olduğunu hem ABD’ye hem de Rusya’ya tescillettirdi. Artık Tel Abyad-Resulayn’dan ziyade Menbiç ve Ayn El Arap’ın durumunu konuşuyorsak, ki buraları BPH’ın Fırat’ın Doğusu olarak ilan edilmesine karşın Fırat’ın Batısında kalan bölgelerdir, bu olması gerekendir. Başarıdır diyemeyiz, başarısızlıktır da diyemeyiz ancak kesinlikle Türkiye’nin kaygılarını dindirici bir antlaşmadır.
YPG'li teröristler ve Esad güçleri arasında çıkar çatışması olacak
Ayrıca, ABD’nin terör örgütüyle beraber daha güneye çekilip buradaki enerji kaynaklarını koruma altına almaya çalışması, Esad’ın kaynaklardan para kazanıp elinin rahatlamasını engellemeye yönelik bir hamle.
- PKK çekilmiyor Kamışlı'da şehir savaşına hazırlanıyorlar
YPG çekilse de kalsa da kazanan Türkiye
Terör örgütü, Türkiye ile Rusya arasında imzalanan Soçi antlaşmasına uymayacaklarını ve sonuna kadar savaşacaklarını söylüyor. Rusya’nın uyarısı ise 'Uymazsanız Türk Ordusu sizi ezer.' yönünde idi. Bu durum, Türkiye’nin Ayn El Arap ve Menbiç’te terör örgütüne saldırmasıyla sonuçlanırsa şayet, güneyde de Rusya/Esad ikilisinin enerji kaynaklarının kontrolü için saldırmasına sebebiyet verebilir.
Türkiye'nin kurduğu oyuna 'Kurt Kapanı' adını vermiştim
Bu noktada ise özellikle ABD’nin güneydeki önleme manevralarına bakmak gerekir. Yakın geçmişte Esad milislerinin konvoylarını vurdu ABD. Ayrıca enerji bölgesi Deir Ez Zor’da Esad milisleri ile teröristler arasında bir çatışma da meydana geldi. Haliyle bölgedeki dengelerin çok kırılgan olduğu bir noktada ben YPG çekilse de çekilmese de kazananın Türkiye olduğunu düşünüyorum. Hatta ben buna Twitter'da yayınladığım yazıda 'kurt kapanı' adını vermiştim.
- - Dışarıda; Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, İran, Karadeniz ve Balkanlar. İçeride FETÖ başta olmak üzere çok farklı kliklerin saldırıları. Sizce Türkiye bu süreçten nasıl çıkacak? Kısa, orta ve uzun vadedeki beklentileriniz neler?
Türkiye çok zorlu bir dönemden geçiyor ancak ben bu sınavın –bu şartlara rağmen- iyi verildiğini düşünüyorum. Doğu Akdeniz mevzusundan detaylı bir biçimde ilk bahseden insanlardan biriyim. Bu mevzu öyle basit bir mevzu değil ve şu an çok hissedilmese de aslında Türkiye’nin üzerinde büyük etki yaratan bir mevzu. Sürekli tatbikatlar, deniz kuvvetlerine harcamalar, orduya harcamalar vs. derken bu büyük bir ekonomik külfet olarak karşımıza çıkıyor.
Gölge CIA 'Türkiye'nin Dirilişi' bölümüyle süreci yakından izliyor
Bir yandan Suriye ve Suriyelilerin üstümüzde yarattığı ekonomik yük de ortada. Haliyle bu şartlar altında iyi bir mücadele veriliyor. Biz buna gerçek bir dönüm noktası diyebiliriz. Hatta öyle ki ‘gölge CIA’ olarak bilinen Stratfor’un 'Turkey’s Resurgence' (Türkiye’nin Dirilişi) adında özel bir bölümü var ve burada Türkiye’yi yakından inceliyorlar.
FETÖ’nün ise büyük oranda temizlendiği söylense de katedilmesi gereken yollar olduğuna inanıyorum. Bu süreçte daha etkili yöntemler geliştirilmesi ve daha dikkatli davranılması gerekiyor bana göre.
- Erdoğan’a suikast iması!
Türkiye için önümüzdeki 10 yıl içinde gözle görülür gelişmeler olacak
Geleceğe yönelik konuşacak olursak da, ben Türkiye’nin Suriye problemini birkaç yıl içerisinde atlattıktan sonra ciddi bir yükselişe geçeceğini, bunun da etkisiyle Doğu Akdeniz probleminde de önemli başarıların altına imzasını atacağını düşünüyorum. Tüm bunların sonucunda ise önümüzdeki 10 yıl içerisinde ülkemizde gözle görülür gelişmeler olacağı kanaatindeyim.
- - Özelde takipçilerinizi, genelde Türkiye’deki sosyal medya kullanıcılarını nasıl buluyorsunuz? Örneğin; Barış Pınarı Harekatı kapsamında ülkemizdeki sosyal medya kullanıcıları nasıl bir sınav verdi?
Takipçilerimi çok seviyorum. Tabii bazen çürük elmalar çıkabiliyor ancak onlarla da mümkün olduğunca kalp kırmadan, anlayışlı bir biçimde diyalog kurma yoluna gitmeyi tercih ediyorum.Takipçi kitlem eğitimli, vatanperver gençlerden oluşuyor ve bu durum da benim işimi oldukça kolaylaştırıyor. Pırıl pırıl beyinler leb demeden leblebiyi anlıyor. Verdikleri sınav ise gayet iyiydi. Özellikle BPH boyunca ülkemize karşı kara propagandalarda ellerinden geleni yaptılar, hatta 7-8 dilde hizmet veren bir teyit merkezi dahi kurdular. Bunlar gerçekten güzel şeyler.
Onlara bir mesaj vermek istesem geleceğe umutla bakmaları gerektiğini söylerdim. Bence Türkiye bambaşka bir Türkiye olmak yolunda emin adımlarla ilerliyor ve bu sürecin getirdiği sancılara göğüs germek gerekiyor. Gerek toplumsal, gerek maddi, gerek manevi sancılar olabilir bunlar. Önemli olan şey ise bunlara göğüs germektir. Ülkemizin çok iyi bir potansiyeli olduğunu ve bu potansiyelin 2030’lara kalmadan kendini iyice göstereceğini düşünüyorum.
Con Sınov: Ön planda olması gereken ismim değil, fikirlerim
- Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ana akım medyaya son zamanlarda güven/ilgi azaldı ve sosyal medyada anonim hesaplar büyük bir yükselişe geçti. @lordsinov hesabı ne zaman ‘Ben de anonim olarak yoluma devam etmeliyim’ dedi ve hangi olayın ardından yola çıktı?
- - Türkiye’nin zorlu bir süreçten geçtiği dönemde hesabınızdan yaptığınız paylaşımlar çok dikkat çekti. Özellikle hemen herkesin ‘ters köşe’ olduğu olaylar, sizin takipçileriniz için ‘beklenen’ idi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sadece entelektüel bilgisi, okuma yapması yüksek bir uzman mısınız, yoksa bu tür durumlarda yaygın olarak kullanılan ‘devlet kurumlarının bazıları tarafından algı için bilerek beslendiği’ iddia edilen hesaplardan biri misiniz?
Süreci okumayı dizi izlemeye benzetiyorum
Konular, geçmişten günümüze uzanan bir dizi gibi… 50 bölümlük bir dizinin sadece birkaç bölümünü izleyip 51. Bölümde olabilecekleri tahmin etmek mümkün değil. Ama tüm bölümleri izlediğinizde tahminler kendiliğinden zihinde beliriyor. Dizileri izlemek biraz kolay. Çünkü hepsi bir yerde birikmiş şekilde duruyor ama konular bölük pörçük… Onların arasındaki bağları saptamak için biraz daha ilgi ve merak gerekiyor. Rahmetli Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi 'Birbirinden kopuk, alakasız gibi görünen hadiseler arasında görünmeyen bağlar vardır.'
- - Sizin gibi hesaplarla birlikte insanların 'derin devlet', 'her şeyi yöneten bir merkez var' gibi düşüncelere inancı arttı. Sizce Türkiye'de her şeyi hesap eden, oyunlar kuran, uzun yıllara dayalı planlar yapan ve sonunda hep kazanan bir 'üst akıl' var mı yoksa bu bir 'sosyal medya hurafesi' mi?
Üzerinde konuştuğumuz şeye ilişkin elimizde somut veri olmalı. Eğer somut veri yoksa kendimizi yormamızın anlamı olmadığını düşünüyorum.
Lozan'ın gizli maddeleri nasıl gizliyse herkes biliyor
Mesela bazıları “Lozan’ın gizli maddeleri” olduğunu düşünüyor. O kadar gizli ki, onu okuyamıyoruz ama ne hikmetse herkes biliyor. Ben 'Dünyanın en bilinen gizli maddeleri' diyorum. Tamamen uydurma. Çünkü bunu iddia edenler ortaya bir veri koyamıyor. İnsanlar bu tip zırvalarla çok vakit geçirmemeli.
- - Son zamanların en çok tartışılan konusu hiç şüphesiz Suriye ve doğal olarak ABD/Rusya ile imzalanan mutabakatlar. Lord Sınov bu süreci nasıl değerlendiriyor? Türkiye sahada kazandıklarını masada kayıp mı etti, yoksa tam tersine sahada kazanılan avantajlar masada perçinlendi mi?
PYD 2011'e göre halen iyi bir durumda
Özetle, bahçede bir yangın çıktı. Sonra eve sıçradı. Duvarları aşıp odalara yayıldı. Bazı odaları yaktı ve yatak odasına ulaşmak üzereyken yangının ilerleyişini durdurduk. Yangının yatak odasına ulaşmasını engelledik ve bu bir başarı. Ama yangını daha bahçedeyken de engelleyip evin yanmasının önüne geçebilirdik. Sanırım bu örnek her şeyi anlatıyor.
- - Kimi durumlarda keşke bunu kendi ismimle yazsaydım dediğiniz süreçler oluyor mu? Ne olursa gerçek isminizle ve fotoğrafınızla yazmaya başlarsınız? Bunun için beklediğiniz bir dönem/olay var mı?
- - Dışarıda; Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, İran, Karadeniz ve Balkanlar. İçeride FETÖ başta olmak üzere çok farklı kliklerin saldırıları. Sizce Türkiye bu süreçten nasıl çıkacak? Kısa, orta ve uzun vadedeki beklentileriniz neler?
Türkiye’nin 1919’da çok büyük problemleri vardı. Ama ülke birlik ve beraberlik içindeydi. Atatürk’ün belki de yazarken en çok titizlendiği konuşmalardan biri 10. Yıl Nutku’dur. Orada başarıyı 'Çünkü Türk milleti, milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir' diyerek açıklıyor.
Türk Milleti'ni öldürmek çok zor
İnsanlar 'Milli birlik ve beraberlik' lafını süslü bir roman cümlesi gibi görebilir. Ama bu konu sanıldığından çok daha önemli. Bir ülkeyi yıkmak için 'milleti öldürmek' gerekir.
Şimdi oturup düşünelim: Bugün “bir ve beraber millet” olabiliyor muyuz? Bana kalırsa milli birlik ve beraberlik endeksimiz oldukça düşük ve düşmeye devam ediyor. Tarihimizin belki de en düşük seviyesinde. Bunun ana nedeni kutuplaşmadır. İktidar bu kutuplaşmayı bitirmek ve milleti bir ve beraber millet yapmak zorunda çünkü yetki onda. Türkiye’nin başında pek çok sorun var. Bu sorunları çözmek için ekonomi gerek, silah gerek, güç gerek, pek çok bileşen gerekiyor. Ama en temel olarak millet gerekiyor. Millet olmak için milli birlik ve beraberlik gerekiyor. İktidar bunu sağlayamazsa sorunları çözemez.
- - Özelde takipçilerinizi, genelde Türkiye’deki sosyal medya kullanıcılarını nasıl buluyorsunuz? Örneğin; Barış Pınarı Harekatı kapsamında ülkemizdeki sosyal medya kullanıcıları nasıl bir sınav verdi?
Barış Pınarı Harekatı'nda sosyal medyanın yıldızı toplumun bizatihi kendisi oldu
Operasyon sırasında sosyal medyanın yıldızı toplumumuzdu. Açıkça söylemek gerekirse ben işin başında onları nasıl örgütleyeceğimi düşünüyordum ama onlar beni örgütledi. Harekatın başından itibaren yurt dışından pek çok gazeteci ve basın kuruluşu ülkemize iftiralar atmaya başladı. PKK yanlısı pek çok hesap da onlara katıldı.
Ben bu kitleyi ikiye böldüm. Gazeteci ve basın kuruluşlarına karşı nazik, kibar ve sade açıklamalar yaparak haklı sesimizi duyurmaya çabaladık. İlgili tweetlerin altına yorum yazıyor, hesaplara mesaj gönderiyor, etkili görseller paylaşıyor ve kendimizi ifade ediyorduk. Birkaç tweet paylaştım bununla ilgili.
Harekat sırasında takipçilerim beni yönetti
Ve sonra takipçiler binlerce tweeti benimle paylaşıp bu tweetleri de yaymamı istedi. Beni adeta yönettiler. Bazı gazeteciler attıkları yalan yanlış paylaşımları sildi. Bazı haber siteleri de PKK'nın sivil katliamlarını haber yaptı. İkinci grupta ise tamamen PKK yandaşı olan, saldırgan, iftiracı tipler vardı. Onları Twitter'a şikayet ettik. Çoğu, siteyi nasıl kullanması gerektiğini bilmiyordu ve bazıları bu nedenle hesaplarını kaybetti. Çoğu, hesabını değiştirmek zorunda kaldı. Onlardan biri Türkiye'ye iftira attığında biz onlarca tweet atarak yalanlarını bastırdık.
- Twitter Türkiye’yi hedef almaya devam ediyor: Vatan Partisi'ne de Barış Pınarı sansürü
Toplumumuz çok dinamik ve nazik bir şekilde çalıştı. Gram yararımız olmuşsa ne mutlu… Ama şunu da belirtmem lazım. Sosyal medyada yanlış işler de oldu. Cem Yılmaz ve bazı isimlerin doğrudan hedef alınması yanlıştı. Yani en vatansever birileri ve Cem Yılmaz’dan biraz daha vatansever olmasını mı istiyorlar? Ne malum? Belki de değiller. Bana kalırsa insanlar operasyonu desteklemek mecburiyetinde de değil. Nasıl birileri memleketini sevdiği için operasyonu destekliyor, birileri de memleketinin menfaati için operasyonun yapılmaması gerektiğini doğru bulamaz mı? Bulabilir. Çünkü geçmişte yapılan hatalar var ve birileri uygun zamanın ve yöntemin bu olmadığını düşünebilir.
Önemli olan ordunun verdiği mücadele
Burada önemli olan ordumuzun verdiği mücadeledir. Birileri ordumuzun mücadele ettiği PYD’ye alenen destek veriyorsa onu eleştirebiliriz. Ordumuzu yıpratmak için yalan uyduruyorsa, iftira atıyorsa onu eleştirebiliriz. Ama operasyonu doğru bulmayanlara yüklenmek yanlıştı. Bu olmamalıydı. Çünkü iç cepheyi bölen bir hamleydi. Vatandaşları suçlamak yerine bu operasyonun doğru olduğuna ikna etmek gerekir.
Röportajı bitirmeden önce okuyucularımıza ve takipçilerimize bol bol Oktay Sinanoğlu ve Attila İlhan okumalarını öneriyorum.