Türk milletinin 251 şehit ve binlerce gazi evladı, 15 Temmuz 2016’da Anadolu gibi stratejik bir coğrafyada bin yıldır nasıl ayakta kaldığını dosta düşmana bir kez daha haykırdı. Yüz yıl önce “Çanakkale geçilmez” diyen kahramanların torunları 2016’da 21’nci yüz yılın yeni destanını yazıyordu. Türk milleti dünyaya “vatan böyle sevilir” dersi verirken Türkiye, ölüm kalım mücadelesini sınır ötesine taşıyarak yüz yıllık heveslere komşu coğrafyalarda son verdi. Önce Fırat Kalkanı ardından Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatları ve son olarak Irak’ın kuzeyine yönelik Pençe-Kartal ile Pençe-Kaplan operasyonları ile karanlık emellere darbe indirildi. Bir milletin 15 Temmuz’da yeniden şahlanışı Doğu Akdeniz’den Libya’ya uzanırken hain FETÖ ile mücadele de sınır ötesine taşındı. Başarılı operasyonlarla yakalanan hainler Türkiye’ye getirildi.
Kurtuluş Savaşı ile yırtıp atılan Sevr hevesini “eğitim, hoşgörü ve iyilik” kavramlarını maske olarak kullanarak tam bir asır sonra hayata geçirmenin peşine düşen maşa örgüt FETÖ’nün kendisi gibi geçmişi de karanlık. Temelleri 1966’ya dayanan hain yapılanmanın İzmir’de elebaşı Fetullah Gülen’in filizlendirdiği biliniyor. Bu nedenle FETÖ önce, gençlere el attı. Gelişimini 3 aşamada sağlayan FETÖ, ilk aşamada, 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar süren ‘Işık Evleri’ ve dershaneler üzerinden yürütülen ‘sızarak kadrolaşma’ hareketini yürüttü.
İkinci aşama olarak gösterilen 12 Eylül 1980 askeri darbesinden hemen sonra örgüt, kitlesel şekilde devlette kadrolaşmaya başladı. Örgüt bu dönemde ekonomik olarak da büyüyerek holdingleşmeye ulaştı. Korkunç bir deve dönüşen ve terörizme giden üçüncü aşama da 28 Şubat 1997 postmodern darbesinden sonra başlatıldı. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in yurt dışına kaçtığı bu dönemde, örgütün söylemi de değişti, evrensel, küresel ifadelerle güç ve nüfuz devşirme amacı güdüldü.
Örgüt, sinsi, mahrem ve illegal bir şekilde devletin en önemli kademelerine sızdı. Profesyonel istihbaratçı mantığıyla çalışması bile örgütün dış mihrakların kurgusu olduğunu gösterirken FETÖ’nün üyelerinin yanı sıra kendine destekçi de buldu. Yedi katmanlı piramitte kripto yapılanmaya gidildi. Eğitim sistemi üzerinden başlayan sızma hareketi zamanla Emniyet, yargı, bürokrasi, TSK, MİT ve devletin diğer kurumlarını tamamen etki altına aldı. Örgüt, devlete sızmasında takıyyede sınır tanımadı. Din kisvesi adı altında Türkiye ve İslam’ı yeniden biçimlendirmeyi amaçlayan projenin lideri Fetullah Gülen, söylemleriyle, yurt dışı kurgulanmış bir mühendislik projesi olduğunu da gizleyemedi. ABD ve CIA korumasındaki terörist elebaşı Gülen’in karargahı ise Amerika Birleşik Devletleri. 2007’den sonra örgütlenmesini tamamlayan FETÖ, devleti işgal etmek için talimat bekledi. Ve o talimat 15 Temmuz 2016’da geldi.
En çok üyeye sahip ve en büyük terör örgütü olduğu ortaya çıkan FETÖ, devlet yönetimini ele geçirmek için ilk girişimlerini 7 Şubat 2012 MİT TIR’ları krizi, 17-25 Aralık 2013 hukuk ve ekonomi darbesiyle yaptı. Bu girişimlerle görevini yerine getiremeyen örgüt, 15 Temmuz gecesi TSK’da kendine biat eden mensupları aracılığıyla en kanlı darbe girişimine soyundu.
İnsan alt yapısı on yıllara, kalkışma planlaması ise aylara dayanan 15 Temmuz kalkışmasını yetkililer gündüz saatlerinde fark edip karşı atağa geçse de halk ancak gece İstanbul’da boğaz köprülerinin tek taraflı trafiğe kapatılması ve sonrasında dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın açıklaması ile öğrendi. Darbecilerin yerini tespit etmek için her yolu denediği ancak başaramadığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a özel eğitimli MAK ve SAT timleriyle suikast girişimi planlanan gecede Ankara semalarında da ses duvarını aşan F-16’ların psikolojik saldırısına sahne olan düşmanca uçuşlarına tanıklık etti. Özel Harekat, Ankara Emniyeti, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi peşi sıra bombalandı. Meydanlarda ve MİT’te helikopterler mermi yağdırdı. Türk milleti, bağrından çıkardığı ordusunun içine sızan FETÖ teröristlerinin düşmanca saldırıları karşısında etten duvar ördü.
Hain örgüt FETÖ’nün darbe girişimi, canları pahasına direnen 251 şehit ve 2 bin 194 gazinin tarihe geçen kahramanlığıyla bertaraf edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın çağrısı üzerine sokakları darbecilere dar eden vatandaşlar kritik yerler başta olmak üzere darbecilere karşı direnişe geçti. Türkiye o gece yeniden varoluş mücadelesi verdi. Selalarla Türkiye’nin dört bir tarafında meydanlara inen vatandaşlar korkusuzca tankların önüne yattı, göğsünü kurşunlara siper etti, taşla, sopayla, tüfekle ileri teknoloji silahlara direndi. Halkın mücadele azmine karşı koyamayan vatan hainleri tek tek yakalanmaya, gözaltına alınmaya başlandı. İlk kez bir darbe girişimi karşısında dik duruş sergileyen yargı, gece yarısı göreve dönerek darbecilere işlem yapmaya başladı.
Darbe girişiminin bertaraf edilmesinin ardından başlatılan “demokrasi nöbetlerinde” yurt genelinde bir ay içinde 25 milyondan fazla vatandaş nöbet tuttu. Halk demokrasi nöbetleri ile muhtemel yeni kalkışma planlarına karşı gözdağı verirken vatan hainlerine karşı birlik beraberlik mesajı verdi. Milli irade, bu anlamda gerçek bir devrim yaptı. O gece, yürekleri vatan, millet, bayrak sevgisiyle dolu milyonlarca insan, artık vesayetlere, darbelere, baskılara, demokrasi dışı arayışlara yer olmadığını kati bir şekilde dünyaya göstermiş oldu. Bu mücadele sırasında demokrasi hamisi Avrupa ülkelerinden geçmiş olsun mesajı bile göremeyen Türkiye kenetlendi, 40 yılı aşkın süredir takılan prangaları söküp atmak üzere millet devleti görevlendirdi. Meydanlarda darbeye karşı direnen millet, yıllar önce Çanakkale Savaşı’ndaki “Çanakkale Geçilmez” sözünü bir kez daha tüm dünyaya gösterdi.