Afrin harekatı gündeme girdikten sonra Fırat Kalkanı ve İdlib için söylenenler aynı şekilde tekrar edilir oldu. Hatta hızlı bir şekilde Türkiye’deki bazı lobiler etkin bir propaganda yapıp şimdilerde unutulan Barzani meselesinde olduğu gibi yorumlar yapmaya başladı. Geçmişte söyledik, şimdi de peşinen söyleyelim:Türkiye’nin nerede olursa olsun Kürt halkıyla bir derdi yoktur, olamaz da.Bin yıldır bir arada yaşanTürklerveKürtlerbu başarılarını gelecek bin yıla da taşıma kabiliyetine sahiptirler. Ancak
Afrin harekatı gündeme girdikten sonra Fırat Kalkanı ve İdlib için söylenenler aynı şekilde tekrar edilir oldu. Hatta hızlı bir şekilde Türkiye’deki bazı lobiler etkin bir propaganda yapıp şimdilerde unutulan Barzani meselesinde olduğu gibi yorumlar yapmaya başladı. Geçmişte söyledik, şimdi de peşinen söyleyelim:
Türkiye’nin nerede olursa olsun Kürt halkıyla bir derdi yoktur, olamaz da.
Bin yıldır bir arada yaşan
ve
bu başarılarını gelecek bin yıla da taşıma kabiliyetine sahiptirler. Ancak iki millet arasına giren ve esasında efendilerinden başkasını temsil etmeyen sözde parti, grup veya diğer isimler ile anılan bozguncuları aradan çıkarmak zorundadırlar.
Son gelişmeler bir kere daha PYD/YPG veya örtülü başka isimler ile hareket edenlerin tamamının bölgede istikrarı istemeyenlerin adına faaliyet gösteren
olduğunu göstermektedir. Savaş çığırtkanlığı ağır ve gayri ahlaki bir durumdur. Ancak
Afrin meselesi bir savaş değil, hem Suriye Kürtlerinin geleceği ve hem de Türkiye’nin güvenliği
meselesidir.
SURİYE’DE KÜRT SİYASAL HAREKETİ
Suriye devletinin çatısı altında Kürtlerin siyasal, toplumsal ve kültürel hakları için mücadele etmeyi amaçlayan Suriye Kürdistan Demokrat Partisi (Partîya Demokrata Kurdistan a-Sûriya) 1957 yılında kurulmuştur. Partinin kurucuları İsviçre’de eğitim alan Nurettin Zaza ile Osman Sabri idiler. Partinin, Irak Kürdistanı Lideri Mustafa Barzani’nin yardımları ile de kurulduğu bilinmektedir. O tarihlerde Suriye’nin pek çok yöresinde yaşayan Kürtler bu partiye ilgi göstermişlerdi. Çünkü
söylemi toparlayıcı ve Suriye bütünlüğü içinde çözüm aramak üzerine kurulmuştu.
1960’lı yıllarda Baas rejiminin şiddetli baskılarına maruz kalan Parti, bütünlüğünü koruyamamış ve 1965 yılında tamamen ikiye bölünmüştür. Bir tarafta solu temsil eden Osman Sabri ve Salah Bedreddin, diğer tarafta Abdulhamid Hac Derviş’in liderliğindeki sağcı guruplar ortaya çıkmıştır. İlginç bir şekilde ayrışmaya, Suriye Kürtlerinin meseleleri değil, Calal Talabani ve Mustafa Barzani’nin liderlik tartışmaları sebep olmuştur. Bu tartışmaları alevlendiren diğer önemli etken de
Kürt hareketine Marksizm'in etkin bir şekilde egemen olmaya başlamasıdır.
KÜRT ULUSAL KONGRESİ NE DİYOR?
Suriye’de Arap Baharı'nın başladığı 2011 yılında da bu dağınık tablo değişmemişti. Suriye’de PYD dışında kimi sağ, kimi de sol eğilimli 12 parti bulunuyordu ki bunların on biri Suriye Kürdistan Demokrat Partisi’nden çıkmıştı. Buna rağmen PYD dışındakiler sorunların çözümlerinde birbirlerine yakın durmaktaydılar. Nitekim Ekim 2011 sonlarında toplanan Kürt Ulusal Kongresi (Encûmena Niştimanî ya Kurdî li Sûriyê) bütün grupları toplantıya çağıracaktır. Kongre Kürt hareketlerinin aktivistleri, bağımsız şahsiyetleri, gençlik ve siyasi parti temsilcileri, insan hakları örgütleri mensupları, toplumsal ve kültürel faaliyet gösteren grupları ve gazetecilerden oluşan 250 temsilci ile toplanmıştır. Barzani’yi temsil eden Abdülkerim Beşar’in başkanı olduğu Suriye Kürt Demokratik Partisi dahil olmak üzere kongrede on beş parti yer almıştır.
Kürt Ulusal Kongresi bu toplantıda Suriye devrimine ve bu bağlamda Kürt meselesine bakışına dair ilke ve hedefleri de belirlemiştir. Devrimi “barışçıl bir kalkışma” olarak gören Kongre, Kürt meselesinde de şu vurguları yapmıştı:
“
Suriye’deki Kürt halkı Suriye’nin asıl unsurlarından biridir.
Suriye Kürtleri Suriye’nin tarihi-millî toplumsal örgüsünün bir parçasıdır. Suriye halkının, temel birleşenlerinden biri olarak anayasal tanınmışlık talep etmektedir. Kendi ulusal meselesine, ülke bütünlüğü temelinde kendi kaderini tayin etme de dâhil, demokratik adil çözüm istemektedir.”
Kongre, Kürt meselesinin çözümünü demokrasi yolunda önemli bir adım olarak görürken; “
” şiarını da benimsemiştir.
Bu anlayış ile Kongre çalışmalarını tamamlayarak, 2013 yılı Mart ayında Suriye muhalefetinin ana gövdesine katılmıştır. Nitekim Cenevre müzakerelerine de varlık göstererek muhalefet ile birliktelik sergilemişlerdir.
Bu süreçte PYD ise karanlık odaklar ile pazarlık sürdürmektedir.
Suriye devrimi sonrası Kürtler arasında yaşanan bu gelişmeler sırasında PYD hep arka planda durmayı yeğlemiştir. Hatta 2012 yılında Barzani’nin girişimi ile PYD’nin de içinde olduğu Kürt Yüksek Komitesi kurulmak istenmiştir. Ancak
emirleri Kandil’den alan ve Esed rejimi ile Kürtlere karşı iş birliği yapan PYD
buna muhalefet etmiştir. Nitekim kimi Suriye Kürtlerinin temsilcileri, tıpkı Türkiye gibi, PYD/YPG’yi Kürtlerin asla temsilcisi olarak görmemektedir. Onlara göre “başından beri PYD, Suriye Kürt hareketini engellemek için Esed ile iş birliği yapmaktadır. Çünkü
PYD’nin Suriye Kürtlerine ilişkin hiçbir planı yoktur
ve farklı çıkarlara hizmet etmektedir.”
Suriyeli Kürt aktivistlerin çoğunluğu “PKK’nın tıpkı Öcalan’ın Cemal Esed tarafından Suriye’ye yerleştirilip, Kürt hareketini zayıflatması ve Türkiye’ye karşı kullanması gibi, şimdi de PYD’nin Kürtlerin başkaları tarafından kullanıldığına” inanmaktadırlar. Zaten son zamanlarda bu durum inancın ötesine geçmiş ve PYD terör örgütü ABD’nin lejyonerleri olduklarını bütün dünyaya göstermişlerdir.
Önce rejim ile iş birliği yapmaları ardından ABD’nin paralı askerlerine dönüşmeleri
bu grubun Suriye Kürtlerini temsil etmediği
ni göstermektedir. Diğer taraftan DAEŞ ile mücadele bahanesi ile temsil kabiliyeti olmayan başka bir terör grubunun
ABD tarafından desteklenmesi dolaylı olarak DAEŞ’in de desteklenmesi
anlamına gelmektedir. Elbette bu iddiaların delilleri ile gün yüzüne çıkması zaman alacaktır. Elbette işin diğer tarafında da
direnci yatmaktadır.
Ancak bugün Türkiye’nin kaybedecek bir zamanı yoktur.
Sınır güvenliği ve bölge istikrarı için acil harekete geçmek zorundadır.
Şu anda ağır silahlar ile donatılan bu terör grubu, Türkiye’nin en gevşek anını yakalamak için pusuya yatmıştır. Türkiye tedbir alamaz ise sadece yorulmayacak çok daha vahim sonuçlar ile karşı karşıya kalacaktır.
#Türkiye
#Suriye
#ABD
#PKK
#Terör