Libya hayat-memat meselesidir!

04:0030/12/2019, Pazartesi
G: 30/12/2019, Pazartesi
Zekeriya Kurşun

Türkiye içe kapanarak sorunlarını çözebilir mi? Daha doğrusuAnadolu ve Trakya’daki toprak varlığını koruyarak ilelebet payidar kalabilir mi?Kimilerine göre evet kalabilir. Onlara göre, içerideki problemlere odaklanan, işsizliği azaltıp, mevcut kaynakların adil dağılımını sağlayan vatandaşlarına daha kaliteli bir hayat standardı sunan Türkiye varlığını sürdürebilir. Kulağa hoş gelen ve mantıki olarak da düzgün duran bu ifadeler, çok cazip görünse de hakikati yansıtmaktan uzaktır. Sadeceelinizdekini

Türkiye içe kapanarak sorunlarını çözebilir mi? Daha doğrusu
Anadolu ve Trakya’daki toprak varlığını koruyarak ilelebet payidar kalabilir mi?
Kimilerine göre evet kalabilir. Onlara göre, içerideki problemlere odaklanan, işsizliği azaltıp, mevcut kaynakların adil dağılımını sağlayan vatandaşlarına daha kaliteli bir hayat standardı sunan Türkiye varlığını sürdürebilir. Kulağa hoş gelen ve mantıki olarak da düzgün duran bu ifadeler, çok cazip görünse de hakikati yansıtmaktan uzaktır. Sadece
elinizdekini koruma gayretiyle iç istikrarı sağlamak ve refahı sürdürülebilir kılmak mümkün değildir.
Bir gözünüz varlığınız üzerinde iken, diğer gözünüz da mutlaka etraftaki gelişmelere, yakın ve uzak tehditlere odaklanmalıdır. Yoksa maazallah, iki göz ile gözetlediğiniz vatanınız ve varlığınız, elinizin altından kolayca kayıp gider.
Sözü yine son yazılarımda olduğu gibi
Libya
’ya getirmek istiyorum. Bu konuda yapılan yorumları, yazılanları, çizilenleri hayretle karşılıyorum. Pek çok konuda olduğu gibi meselenin, iktidar-muhalefet çekişmesine indirgenerek veya konforundan endişe duyan bazı müptezellerin gürültüsüne kurban edilerek özünden uzaklaştırıldığını görüyorum.
Hakikatleri görmek için Herodot’a kadar inmeye gerek yoktur.
Yakın tarihe bakıp dersler çıkarmak için basiret ve firaset sahibi olmak da gerekmemekte
dir. Bunun için asgari düzeyde bir zekaya, sıradan bir öngörüye ve nihayetinde basit bir savunma içgüdüsüne sahip olmak bile yeterlidir.
Libya meselesi bir ihtiras, yayılma, iktidar şımarıklığı, bireysel kahramanlık meselesi değildir
. Doğrudan varlık meselesi ve devlet siyasetidir. Libya meselesi Akdeniz’de kalabilmenin, Güney’den ve Batı’dan emin olabilmenin ve yarım asırdır milli bir dava olarak varlığını sürdüren Kuzey Kıbrıs’ı koruyabilmenin anahtarıdır. Bu yüzden bir gözün sürekli takipte olması gereken coğrafyanın bizzat kendisidir.
Doğu ile Batı arasında dünyanın en büyük köprüsü olan
Türkiye, Antalya açıklarına hapsedilerek jeostratejik öneminden uzaklaştırılıp
içeriye hapsedilirken; sessiz kalmak; gayret gösterenlerin önünü tıkamak, daha da vahimi söz ve yazıyla bu projeye destek vermek, en basit deyimiyle akılsızlık, en ağır ifadeyle de ihanettir.

Türkiye karşısında birleşen güçlerden korkarak Batı’nın meseleye yaklaşımını benimseyip, sahibinin sesi olmaya çalışan düşünce özürlülere bir kere daha tarihi hatırlatmak gerekir.

Siz, On İki Ada’yı duydunuz mu? On İki Ada’nın Libya’nın kaybıyla birlikte gerçekleştiğini okudunuz mu?
Türkiye’yi bir asrı aşkındır prangaya mahkûm eden
en büyük meselelerden birinin On İki Ada meselesi olduğunu biliyor musunuz? Siz Libya’da ne işimiz var derken,
Kıbrıs’tan da vazgeçtiğinizin
çok sevdiğiniz Akdeniz sahillerindeki tatil hayallerinizi de bitirdiğinizin farkında mısınız?
Batı telkinlerine kulaklarını açanlara; Akdeniz’de,
Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail
ve hatta
Mısır
ittifakları karşısında sağır sultana dönenlere bir kere daha hatırlatayım. Eğer geçmişte benzeri hatalar olmasaydı, şimdiki tehdit ve tehlike de olmazdı. Bugün aynı hataları yapmaya devam ederseniz, yarının Türkiye’sine daha büyük tehdit ve tehlikeleri miras bırakacaksınız.

Biraz siyasi tarih okursanız, bütün bunları göreceksiniz. 1878’de bize en yakın medeni (!) Batı’nın temsilcisi Almanya’nın tavrının İtalya’ya Libya’nın yolunu nasıl açtığına bakın. Fransa’nın 1881’de Tunus’u, İngiltere’nin 1882’de Mısır’ı işgal ederek İtalya’ya nasıl yol verdiklerini görün. O tarihin güçlü devleti Avusturya-Macaristan’ın Batı’da Osmanlı toprağı olan Bosna-Hersek’i ilhak etmesinin güneyde İtalya’ya nasıl bir hak verdiğini düşünün.

Bütün bunları okur ve düşünürseniz, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Nitekim bu gelişmeler karşısında İtalya, ilk fırsatta Libya’yı işgal ederek Osmanlı devletine vurduğu
darbenin sesinin önce Akdeniz’deki (şimdi Ege) On İki Ada’dan; sonra Balkanlar’dan geldiğ
ini hayretle göreceksiniz. Bir de, bu sürecin kazandırdığı ve alışkanlık haline getirdiği uyuşukluk ve korkaklık yüzünden ele geçen fırsatların değerlendirilmediğini gözlemleyeceksiniz.
Hülasa; Libya, sadece duygusal bağımızın olduğu bir coğrafya değildir. Libya meselesi, psiko-tarih ataklarımızın terapi aracı hiç değildir. Sahip olduğu kaynaklardan dolayı teröre bulanmış, meşru hükümeti tehdit altına alınmış olan
Libya, Türkiye’nin hayat-memat meselesidir
. Bu bilinçle TBMM, barışı tesis etmek için Türk askerinin Libya topraklarında faaliyet göstermesine izin vermelidir.
#Lbya
#Türkiye
#Batı
#İtalya
#Akdeniz