Macron çark mı etti?

04:002/11/2020, Pazartesi
G: 2/11/2020, Pazartesi
Zekeriya Kurşun

İslam Peygamberi Hz. Muhammed aleyhindeki karikatürler üzerine başlayan ve ajitatif açıklama ve uygulamalarıyla başta Fransa Müslümanları olmak üzere bütün İslam dünyasını huzursuz eden Macron yanlış anlaşıldığını iddia etti. El Cezire’ye yaptığı açıklamayı dikkatlice okudum. Zahiren bütün Müslümanların her kelimesine katılacağı bir açıklamaydı. Kendisinin İslam’a ve Müslümanlara karşı olmadığını, bilakis Müslümanları da hedef alan radikalizme karşı olduğunu söyledi. Bu ifadelerinin yanı sıra, karikatürler

İslam Peygamberi Hz. Muhammed aleyhindeki karikatürler üzerine başlayan ve ajitatif açıklama ve uygulamalarıyla başta Fransa Müslümanları olmak üzere bütün İslam dünyasını huzursuz eden Macron yanlış anlaşıldığını iddia etti. El Cezire’ye yaptığı açıklamayı dikkatlice okudum. Zahiren bütün Müslümanların her kelimesine katılacağı bir açıklamaydı. Kendisinin İslam’a ve Müslümanlara karşı olmadığını, bilakis Müslümanları da hedef alan radikalizme karşı olduğunu söyledi. Bu ifadelerinin yanı sıra, karikatürler konusundaki yaklaşımının da onları desteklemek veya Müslümanları incitmek değil, Fransa’nın savunduğu fikir özgülüğüne bağlılığı çerçevesinde olduğunu iddia etti.

Ben sıradan ve zihniyet sabıkası olmayan herhangi birinin bu açıklamasını kabul edebilirim. Lakin söz konusu Macron olunca doğrusu samimi bulmakta zorlanırım. Zira Macron post-modern jakobenizmin temsilcisidir. Sözü ile davranışı birbirine uymayan bir siyasetçidir. Kaldı ki bu anlayışın, Fransız İhtilali akabinde fikir özgürlüğünü savunma iddiasıyla, bir milyona yakın Fransız’ın kanını emen jakobenleri ürettiğini; ardından özellikle Afrika’da; hatta “özgürlükçü düşünce” bayrağıyla ulaştıkları her yerde milyonlarca Müslümanın kanını akıttıklarını unutmak mümkün mü?

Fransa, ürettiği kavramları, Makyavelci siyasetin yani kendisini hedefe vardıran meşru araçlar olarak kullanmaktadır. Macron’un örnek aldığı Napolyon’a bakarsanız bu dediğimi anlarsınız. Napolyon, tarih boyunca himayesini gördükleri, ticari imtiyazlar ile servetinden palazlandıkları Osmanlı Devleti’nin toprağı olan Mısır’ı işgal ederken bile mertçe davranmamıştır. Fransız Hariciye Nazırı Talleyrand, Osmanlı elçisinin açıkça sorduğu soruya kaçamak cevap verirken –tabii elçinin eşekliği başka-, Napolyon da Mısır halkına, Osmanlı adına bölgede güvenliği sağlamaya geldiğini, Besmele ile başlayan, ‘Kelime-i Tevhid’le devam eden beyannameler neşrederek yalan söylemiştir.

Burada söylediklerim tarihin tescil ettiği hakikatlerdir. Macron, insanlığa özgür düşünce ilham eden Fransız filozoflarını değil, bu istisnai ve yıkıcı kesimi temsil etmektedir. Dolaysısıyla yaptığı açıklama da inandırıcılıktan uzak, tam da tıynetine uygun bir aldatmacadır. Fransız Müslümanları arasında meydana gelen huzursuzluk ve kısa zamanda Fransız mallarına karşı başlatılan boykot, Macron’un lakırdı geliştirmesine sebep olmuştur. Bu yüzden İfadeleri samimi bir itiraf değildir, bilakis iktidarda olduğu süre boyunca hep yaptığı gibi yalana sarılmaktır. Özellikle de “fikir özgürlüğü” savunucusu yalanına.

Burada sadece Macron’a yüklenmek de doğru değildir. Kendi ülkelerinde kendi dinlerinden olanlara bile özgürlük tanımayan liderlerinin varlığı Müslümanların bir başka zaafıdır. İktidarları gasp eden o liderlerin ikiyüzlülüğü, İslam’ın yanlış anlaşılmasına, radikal anlayışların doğmasına ve hatta yayılmasına sebep olmaktadır. Düşünün, bugün bir tarafta, Müslümanları tahrik edip kendi ülkesinde bile cinayetlerin olmasına sebep olan biri; diğer tarafta da uyguladığı baskıdan kaçanları takip ederek öldürten birileri. Birincisi fikir özgürlüğü yalanına tutunup cinayetlere sebep olurken, ikincisi de sözde İslami değerler üzerinden cinayet işletmektedir.

Hiçbir felsefe ve hakiki özgürlük düşüncesi başkasının değerlerinin incinmesine imkan vermeyeceği gibi hiçbir din başka bir dinin değerlerine saldırıyı kabul etmez. Bunun aksi ortaya çıkıyorsa burada anormalliği benimseyen ve hakikatten inhiraf etmiş ikinci bir yol vardır. O da her şeyi kendi zaviyesinden yorumlayan ve hedefine varmak için her şeyi meşru sayan anlayıştır. Nitekim Macron ile Muhammed bin Selman’ı buluşturan bu ikinci yoldur.

Dünya Müslümanları, Macron’un gerçek niyetini, yapmak istediklerini ve kendi Müslüman vatandaşlarının değerlerine bile karşı ön yargılı olduğunu anlayıp tepki gösterirken, Muhammed bin Selman ve takipçileri de, iyiliklerinden başka bir şey istemeyen Türkiye’ye ambargo uygulamaya kalkmıştır. Yaşadığımız dünya ve insanları kısmen eşitleyen tüketim alışkınlıkları ne Fransız ne de Türk mallarına yapılan boykotu başarılı kılmayacaktır. Elbette, hemen ekonomik sonuçları görülen etkileri olacak ama bir süre sonra soğuyacaktır. Nitekim İslam dünyası ile geniş ticareti olan Fransa da bu durumdan şimdiden etkilenmiştir. Lakin bunun asıl tesiri psikolojik olacak ve gelecekte hep zihinlerde yer alacaktır. Fransa’ya boykotun sebebi; sadece Müslümanlara değil, “alemlere rahmet olarak” gönderilen barışı emreden bir Peygamber’e karşı takınılan tavrın sonucu olarak kaydedilirken; Türkiye’ye boykot da Müslüman kardeşinin zulmünü engelleyip onu felaketten koruma prensibine karşı duran ‘Ebu Cehil’ce bir anlayış olarak tarihe geçecektir.

Zor bir zamanda imkânsızlıklar içinde ve üstelik modern dünyayı kuran siyasetçilerin yaşadığı dönemde sultanlık yapan II. Abdülhamid niye akıllarda kaldı biliyor musunuz? Müslümanlara geniş imkânlar sunabildiğinden, onların bütün sıkıntılarını giderdiğinden değil. Savaş yerine, çağının diplomasi araçlarını kullanarak Müslümanların değerlerine sahip çıktığı için. Fransa’da, İngiltere’de İslam aleyhine çıkan yayınları takip ettirdiği; Hz. Peygamber aleyhinde sahnelenmek istenen tiyatro oyunlarını engellediği için.

#Fransa
#Macron
#İslam