Yeni bir dünya kurulacak, burada İslâm kilit rol oynayacak...

04:005/04/2020, Pazar
G: 5/04/2020, Pazar
Yusuf Kaplan

Tarihte görülen ender genel salgınlardan birini yaşıyor insanlık.Virüs salgınından çok, korkusu korkutuyor insanlığı.Büyük salgınlara, savaşlara, âfetlere en dirençli insan tipi Müslüman insan tipidir.Müslüman, havf ve reca, umutla korku arasında yaşayan kişidir.O yüzden Müslüman insan tipi, her şerde hayır, her hayırda şer olabileceği psikolojisiyle yaşar. Bu da onu diri, canlı ve dirençli kılar.İnancınız ne kadar güçlü olursa, direnciniz, zorlukları aşma gücünüz de o kadar güçlü olur.AYARTICI

Tarihte görülen ender genel salgınlardan birini yaşıyor insanlık.

Virüs salgınından çok, korkusu korkutuyor insanlığı.

Büyük salgınlara, savaşlara, âfetlere en dirençli insan tipi Müslüman insan tipidir.

Müslüman, havf ve reca, umutla korku arasında yaşayan kişidir.

O yüzden Müslüman insan tipi, her şerde hayır, her hayırda şer olabileceği psikolojisiyle yaşar. Bu da onu diri, canlı ve dirençli kılar.

İnancınız ne kadar güçlü olursa, direnciniz, zorlukları aşma gücünüz de o kadar güçlü olur.

AYARTICI CEHHENNEM!

Virüsten önce, dünya cehenneme dönmüştü zaten. Ama insan ya umursamıyordu ya da öyle bir dünya kurulmuştu ki, duyargaları yok edilmiş, zihnî, epistemik kölelere dönüştürülmüş, kurulan dromokratik hız, haz ve ayartı düzeni, insanın duyma ve düşünme meleklerini iptal ederek bütün insanlığı yalana teslim etmişti.

Pornografik dromokrasi düzeni yani insanın düşünme ve duyma melekelerini yitirmesi, hızın, hazzın ve ayartının kölesine dönüşmesi, insanı insanî özelliklerinden uzaklaştırıyor, sadece yiyen, içen, tüketen, çiftleşen bir hayvan derekesine düşürüyordu.

İşin içine medyanın karışması, görünenin, sanal olarak, kurmaca yoluyla stüdyoda veya masada üretilen sanal gerçeğin gerçek gerçekten daha gerçek katına yükselmesi, insanı bu kez daha fazla pornografi düzeninin gönüllü kölesi yapıyordu.

ACILARI, PUTLARI,
POSTMODERN LEVIATHAN‘LARI

Yaşadığımız dünya böyle bir dünyaydı.

Birdenbire hayatımızı altüst eden, beklenmedik bir şey oldu: Çin’de bir virüs çıktı ya da çıkarıldı; oradan hızla bütün dünyaya yayıldı.

Hayat durdu. Sokaklar boşaldı. Milyonluk yüzlerce kent ıssız, ıpıssız, hortlağı andıran ürpertici mahlûkata dönüşüverdi bir anda. Onlarca hatta yüzlerce katlık gökdelenler, canavarları andırıyordu.

Tarihî yapılar, gökdelenlerin karşısında ezilen, silinen, geri çekilen o tarihî yapılar gün yüzüne çıkıverdi, kral çıplak dercesine ve intikam alırcasına bu kez: Bugüne bir şey söylemeyen, hiç bir şey söylemeyen hayaletleri andırıyorlardı, hortlak gibi sırıtıyorlardı, insandan, azmanlaşmasından öç alıyorlardı adeta.

İnsanlar evlerine kaçtı. İnsanlara evlerine kapanmaları, evlerinden çıkmamaları söyleniyordu. Dışarda, sokakta, ölüm kol geziyor, deniyordu. Çıkarsanız virüsü kaparsınız, başkalarına da bulaştırırsınız, ölüm fermanınızı elinizde taşırsınız, diye söyleniyordu.

İyi de, insanlar, evlerine kapatılmadan önce, yaşıyorlar mıydı gerçekten yoksa yalan mıydı her şey, yalanı mı yaşıyorlardı? Yaşadıkları hayat mıydı, yoksa cehennemin tam ortasında ayartıcı, baştan çıkarıcı, hız, haz verici, insanın dünyada olup bitenleri görmesini, kavramasını, idrak etmesini ve eyleme geçmesini engelleyici büyük bir “oyun” mu?

Dünyanın dört bir tarafında büyük cinayetler işleniyordu: İslâm dünyası, cehenneme çevrilmişti meselâ... İki asırdır, Osmanlı’yı tarihten silen emperyalistler, Osmanlı coğrafyasına üşüşmüş, onlarca sahte devlet ve uyduruk millet icat etmiş, bu devletlerin başlarına kendilerine köle olacak uşaklar yerleştirmiş, istedikleri gibi karıştırıyorlardı. İstedikleri yeri işgal ediyor, kendilerine itaat etmeyen liderleri tarihten siliyor, bölgenin doğal kaynaklarını, zenginliklerini talan ediyorlardı!

Dünyanın başka mazlum coğrafyalarında, Asya’nın, Afrika’nın içlerindeki halklar, açlığa mahkûm ediliyor, kapitalizmin gökdelenleri Tanrıya meydan okurcasına dünyanın nasıl daha fazla cehenneme çevrileceğinin planlarını, hesaplarını yapan ölüm emirleri verilen vahşî yaratıklara postmodern Leviathan’lara dönüyordu...

Dünya işlenen zulümlere sessiz kalıyor, zulüm altında inleyen halklar da çaresiz, kimsesiz, Allah’a yakarıyorlardı.

CEHENNEMDEN ÇIKIŞ...

Dünyayı ölümle tehdit eden virüs, bir anda zulümlerin durmasına yol açtı, öncelikle.

Sonra, insanların bütün dünyada evlerine kapanmaları, kapanmak zorunda kalmaları, tabiî gibi görünen özgürlüklerini yitirmelerine neden oldu bir anda.

Virüs, bildiğimiz dünyanın sonunu getirecek. Dün işlenen cinayetlerin sorgulanmasına, dünyayı cehenneme çevirenlerden işledikleri cinayetlerin hesabının sorulmasına, daha insanca, daha yaşanabilir bir dünyanın kurulmasına kapı aralayacak...

Bu süreçte en büyük rolü İslâm ve Müslümanlar oynayacak.

En büyük saldırıya, zulme uğrayanlar ama en çok direnenler onlar çünkü.

Haksız, zorba, ruhsuz kapitalist sisteme, sömürü düzenine en fazla direnenler, Japonlar, Çinliler, Hintliler gibi teslim bayrağı çekmek yerine direnmeyi, çileyi, hak uğruna, hakikat uğruna, haysiyetlerini korumak uğruna emperyalistlere direnenler Müslümanlar.

Dahası Hıristiyanlar, Yahudiler gibi kurucu kaynaklarını yitirmeyenler, paçavraya çevirmeyenler, kaynaklarını koruma konusunda hassasiyet gösterenler de Müslümanlar.

Hayır gibi görünende şer olabileceği, şer gibi görünende hayır olabileceği İlâhî yasası, Müslümanların her hal ve şartta diri, canlı kalmalarına, yıkılmamalarına, toparlanıp ayağa kalkmalarına, her şeye silbaştan yeniden başlamalarına imkân tanıyan inanılmaz bir güç kaynağı.

Virüs sonrası dünyanın kurulmasında önümüz açılıyor, yeniden Müslümanlaşmak, İslâm’ı nasıl rencide ettiğimizi, İslâm’ın bütün insanlık için nasıl bir nimet olduğunu idrak ederek çok iyi hazırlanmak zorundayız.

Vesselam.

#Cehennem
#Acılar
#Dünya
#Ölüm