Korona sonrası süreç, ütopyaları veya bilim-kurgu romanlarını aratmayabilir!

04:007/06/2020, Pazar
G: 7/06/2020, Pazar
Yusuf Kaplan

Politik ütopyalar da, bilim-kurgu romanları da, hayal gücüne dayanır, diye düşünürüz. Ama öyle mi gerçekten?Pek öyle sayılmaz, aslına bakarsanız: Hayalin gücünden çok, gücün hayaline dayanır, insana ettiklerine ve hayal ettirdiklerine.KORONA, TABİÎ BİR ÂFET Mİ, MEKANİK BİR İCAT MI?Korona, tabiî bir âfetse, yaşattıkları da ders alınması gereken birer felâket. Korona, tabiî bir âfet değil de, mekanik bir icatsa, yaşattıkları daha fazla ders alınması gereken, Tanrı’yı kıyamete zorlayacak bir başka

Politik ütopyalar da, bilim-kurgu romanları da, hayal gücüne dayanır, diye düşünürüz. Ama öyle mi gerçekten?

Pek öyle sayılmaz, aslına bakarsanız: Hayalin gücünden çok, gücün hayaline dayanır, insana ettiklerine ve hayal ettirdiklerine.

KORONA, TABİÎ BİR ÂFET Mİ, MEKANİK BİR İCAT MI?

Korona, tabiî bir âfetse, yaşattıkları da ders alınması gereken birer felâket. Korona, tabiî bir âfet değil de, mekanik bir icatsa, yaşattıkları daha fazla ders alınması gereken, Tanrı’yı kıyamete zorlayacak bir başka felâket!

Korona’nın ne olduğunu bilmiyoruz henüz. Komplocu açıklamalara itibar etmemek gerek. Ama eğer korona tabiî bir âfet değil de gerçekten mekanik bir icat’sa, o zaman, birilerinin insanlıkla nasıl olup da bu kadar kolayca oynayabildiği, aptal yerine koyabildiği sorusu üzerinde kafa yorulması şart.

Henüz meselenin mahiyeti, içyüzü üzerinde duracak salim bir kafaya sahip değiliz: Kapatılan evlerimizden ne zaman çıkabileceğimiz; yok edilen sosyal mesafeye ne zaman son verebileceğimiz; insanlığın eşiğine sürüklendiği sürreel, absürd durumu nasıl yok edeceğimiz meselelerini bile konuşmaya başlamamışken, korona’nın tabiî âfet mi yoksa mekanik bir icat mı veya biyolojik bir silah mı olduğu meselesini konuşmaya başlayamayışımız bir anlamda normal.

Ama bize dayatılanı kabul etmek zorunda değiliz: Korona eğer mekanik bir icatsa, karşı karşıya kaldığımız aşağılayıcı muamelenin hesabı sorulmalı mutlaka!

Her ne sûretle olursa olsun, birileri insanlığı ne kadar aptallaştırırsa aptallaştırsın, insan aptal değil; yaşadığı bir felâketi enine-boyuna araştırmak, soruşturmak kabiliyetine sahip bir varlık. O yüzden “acaba?” diye sormak en temel insanî hakkımız.

VAZİYETE HÂKİM OLDUKLARINDA NE OLDUĞUNU AÇIKLAYACAKLAR!

Korona’nın mekanik bir icat olup olmadığını tam olarak öğrenmemiz biraz zaman alacak gibi: Eğer birileri, koronayı laboratuvarda mekanik olarak icat eden şer-şeytan insanımsı mekanik varlıklar, barbar yaratıklar, istedikleri sonucu alırlarsa, korona’nın mekanik olarak icat edildiğini bir şekilde ilan ederler.

Nasıl bir sonuç bu, peki?

Dünyaya silbaştan nizam verecek, dünyanın dengelerini alt üst edecek ve yeniden yeni bir dünya / düzen kurma çabasına soyunacak kadar “ipleri” -özellikle teknolojik zihin kodlarını, mekanizmalarını- tam olarak ellerine geçirdiklerine kanaat getirmeleri sonucu bu.

İşte o zaman korona’nın biyolojik bir silah olarak laboratuvarda üretildiğini söylettirirler birilerine!

BİLİM-KURGU ROMANLARI VE ÜTOPYALAR...

Bilim-kurgu romanı veya ütopyalar gibi bir gelecek tasviri oldu bu; ama öyle anlaşılıyor ki, bilim-kurgu romanlarında veya ütopyalarda anlatılanlar şu ya da bu şekilde gerçek olacak...

Romanlar, filmler elbette hayal dünyasının ürünleri. Ütopyalar da, ilk bakışta, hayal dünyasının ürünleri gibi görünebilir bize.

Öyle mi acaba?

Değil elbette. Değil; çünkü ütopyalar, sanıldığının aksine hayalî kurgular veya kuruntular değildir; gerçeklere dayanan umut, ufuk ve yurt arayışlarıdır. Ütopyalar hem bir ağıt hem de daha iyi bir gelecek, daha güzel bir hayat veya daha yaşanabilir bir dünya arayışı yani...

Özetle, bütün ütopyalar, zihin veya düşünce dünyasının beslediği, yeşerttiği hayaller üzerine inşa edilirler. İster politik ütopyalar olsun, isterse edebî, bilim-kurguya dayalı hayaller, fark etmez; ikisi de yaşadığımız dünyanın zihin setleri üzerinden üretilir...

YA BİRİLERİ, DÜNYAYLA “KAFA BULUYORSA” PEKİ?

Zihnimi meşgul eden bir soru var: Ya birileri, yeni bir dünya ve düzen kurmak için gerçekten dünyayla “kafa buluyorsa”, insanlığa meydan okuyorsa?

Bu mümkün mü?

Kesinlikle mümkün!

Hatta birilerinin insanlıkla kafa bulduğuna korona sürecinde kaç kez tanık olduk aslında.

Bazı ülkelerin burnu sürtüldü: Sadece İspanya ve İtalya örneğini zikretmekle yetineyim burada. O yüzden İspanya da, İtalya da Avrupa Birliği’ne ateş püskürdü!

İspanya da, İtalya da korona sonrası süreçte AB’den bunun hesabını çok ağır bir şekilde soracak!

AŞI-İLAÇ ENDÜSTRİSİ TAM BİR FELÂKET!

Asıl kıyamet virüs aşısı’nın bulunması ve piyasaya sürülmesi sürecinde kopacak! Aşı meselesinde emperyalist ülkelerin veya ülkeleri de aşan şirketlerin, Bill Gates gibi şer-şirret insanımsıların daha şimdiden inanılmaz bir savaş içinde oldukları gözleniyor...

İlaç endüstrisi, hastalıkları tedavi eden ilaçların üretildiği bir kutsal endüstri değil, inanılmaz vahşî, barbar savaşların verildiği, tedavi edilmeye muhtaç ruhsuz bir canavarlar dünyası!

Şunu söyleyeceğim: Korona sürecinden çıkmadık henüz. Ama şu an bile özellikle aşı meselesinde kapalı kapılar ardında iğrenç bir savaş yaşandığını bilin. Ekonomik krizlerin, dayanılmaz boyutlar kazandıkça dünyayı adım adım kaosa sürükleme potansiyeli taşıyacak ayaklanmalara yol açacağını bir yere kaydedin.

Bu süreçten en kazançlı çıkacak ülke Türkiye olabilir -eğer bütün bu yaşanabilecek senaryoları iyi hesap edebilir ve toplumu bütünleştirecek kalıcı, köklü adımlar atabilirsek tabii.

Çünkü korona sonrası süreç, ütopyaları veya bilim-kurgu romanlarını aratmayabilir! O yüzden her tür senaryoya karşı hem hazırlıklı hem de dayanıklı olmak zorundayız.

Vesselâm.

#Koronavirüs
#Aşı
#Felaket