Batı uygarlığının modernlikle birlikte geliştirdiği saldırı, sadece toprak işgaliyle, bütün kotaların işgaliyle sınırlı kalmadı.
Aynı zamanda, işgal edilen toplumların kültürleri de tarumâr edildi; aydınları, akademisyenleri, elitleri, düşünen ve yöneten insanları aşağılık kompleksine sürüklendi: Sömürgeci eğitim sistemleri inşa edildi işgal edilen bütün ülkelere, topraklara, coğrafyalara.
Bu yetmedi; fiîlî sömürülerinin hem ekonomik açıdan hem de psikolojik açıdan kendilerine pahalıya patladığı anlaşılınca postkolonyal süreçte emperyalistler fiîlî sömürge biçimlerine son verdiler, zihnî sömürge biçimlerini devreye girdirdiler.
Sömürgeci emperyalistlerin sömürülen ülkelerde fiilen bulunmaları çok ağır yük getiriyordu; iletişim araçlarındaki hızlı gelişmeyle sömürgecilerin yıkımları, katliamları, biyolojik ve kültürel soykırımları açıkça fâş edilebilir hâle geldiği için sömürgeciler fiilen, dışarıdan sömürme biçimlerine son verdiler; masrafsız ve daha etkili sömürü biçimleri geliştirdiler: Sömürdükleri ülkelerden fiilen çekilmeleri, o ülkelerden ellerini ayaklarını çekmeleri anlamına gelmiyordu; tam tersine, bu ülkelere derinlemesine yerleşmeleri, bürokrasiyi, entelijansiyayı, ülkeyi yöneten elitleri zaten zihnen sömürgeleştirerek teslim aldıkları için uzaktan kontrol ve kolonizasyon, hem daha sorunsuz hem daha masrafsız hem de her bakımdan daha kârlı ve kalıcı neticeler veriyordu.
Ülkelerin, toprakların klasik, modern fiîlî, doğrudan sömürgecilik dönemi sona eriyor, hem Batılı kodlar üzerinden silbaştan inşa edilen, sömürgeleşmiş epistemik köleler icat eden eğitim ve kültür kurumları hem de medyalar üzerinden zihinlerin sömürgeleştirilmesine dayanan kültürel, medyatik, dolaylı, postmodern, zihnî sömürgecilik dönemi başlıyordu.
Fakat biz, öldürücü darbeyi dışarıdan yemedik; içeriden yedik, içimizdeki İrlandalılardan!
Türkiye, Batılılar tarafından dışarıdan fiilen sömürgeleştirilmedi; içeriden zihnen sömürgeleştirildi. Kale içeriden ele geçirildi. İslâm, bütün kurumlardan, siyasî, iktisadî, kültürel hayattan tasfiye edildi. Bu ülkenin medeniyet birikimi hem aşağılandı hem de inkâr edildi.
Toplum kültürel intiharın eşiğine sürüklendi. Toplumun tarih bilinci linç edildi; tarihsiz, hafızasız, köksüz bir toplum ve mankurtlaşmış, metamorfoz yemiş bir entelijansiya icat edildi; ülkenin kreması, entelijansiyası celladına âşık edildi.
Bin yıl dünya tarihini yapmamızı mümkün kılan medeniyet dinamiklerimiz dinamitlendi, Müslüman zihni yok edildi, çağdaş hurafeler çöplüğü hâline getirildi.
Müslümanca duyma, düşünme, kavrama, zevk, beğeni melekeleri yok oldu. Müslüman zihni dondu.
Sadece zihnimizi, zihin setlerimizi, anlam dünyamızı yitirmedik. Yerimizi, ayağımızı bastığımız fikrî, irfanî, hikmet yüklü zemini ve onun izdüşümü, yansıması kendi müslüman gökkubbemizi de yitirdik.
Müslümanca yaşayış zeminimiz, davranış, iletişim, âdâb-ı muâşeret biçimlerimiz sırra kadem bastı. Müslümanca yaşama zemininin gök haritasından yansıyan yer haritası, yeryüzü coğrafyamız, yeryüzünde inşa ettiğimiz şiir şehirlerimiz, ruh dolu, hayat dolu, kardeşlik dolu şirin yerleşim birimlerimiz çekildi gitti hayatımızdan, tarih oldu.
Yeryüzünde, yer ile gök atasında, Doğu ile Batı arasında sipsivri ortada kalmış, bir oraya bir buraya sürüklenen bir “çöp”e dönüştürdüler bizi.
Zemin çökünce, yer kayganlaştı, oraya buraya savurmaya başladı bizi: Esen rüzgârların önünde çöp gibi yuvarlanıp duruyoruz yapayalnızca...
Sonra yönümüzü yitirdik, zamanımızı kaybettik, çağımızdan olduk, çağrımızdan olduğumuz için. Çağın dışına atıldık, yönsüz bir hayatın ortasına fırlatıldık. Tam böyle oldu, olan!
Zaman, ben değilim; çünkü zaman ben’de değil; ben, bende’yim; sen, ben o, hepimiz zamanın bendeleriyiz sadece; bize ait olmayan, bizim olmayan bir zamanın / çağın köleleri; gönüllü köleleri üstelik de!
Müslüman zamanı durdu. Müslüman saati durdu. Müslüman hayatı soldu. Müslüman medeniyeti nefes alamaz oldu...
Çıkış yolu ne, peki?
Çıkış yolunu dünkü yazımda yazdım açık açık.
Sadece şu kadarını söyleyeyim burada: Çıkış yolu, Müslümanca duyma, kavrama ve düşünme melekeleri gelişmiş, bütün disiplinleri, silbaştan yeniden inşa edecek uzun soluklu bir medeniyet tasavvuru yolculuğuna soyunacak, bunun için zihnini müslümanlaştıracak, zihnini çağdaş hurafeler çöplüğünden arındırarak ümmîleşecek, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, çağrısı çağını kuracak, bütün çağlara ve çağrılarına açılacak, şafak yağmurları işlevi görecek, ilim / bilme, irfan / bulma ve hikmet / olma yolculuklarına çıkacak bir öncü kuşak yetiştirmek.
Bu öncü kuşağı yetiştiremezsek, bu topraklar bize, İslâm’a mezar olabilir -Allah muhafaza.
Öyleyse... Uyku haram bize... Önümüzü açacak bu öncü kuşağı yetiştirinceye, en azından tohumlarını ekineye kadar...
Vesselâm.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.