Müslüman, farklı kesimler için de bir “güven adası”dır.
Eğer bunu başaramıyorsa, Müslümanın, ya İslâm anlayışında ya da İslâm'ı yaşayışında (yani Müslümanlığında) bir sorun var demektir ve bu sorunu halletmekle mükelleftir.
Dikkat ederseniz, “İslâm” demedim, “Müslüman” dedim.
Niçin?
Rahmet Elçisi
(sav), “
diye buyurduğu için.
İslâm, yaşanmak içindir. İslâm'ı yaşayan kişinin adıdır Müslüman. O yüzden
Burada ince ama sonuç itibariyle önemli bir ayırım var; üzerinde mutlaka düşünmemiz gereken.
Eğer birileri “güven adası” olan İslâm'dır, diye itiraz edecek olurlarsa, hayâtî bir noktayı kaçırmış olurlar: Bütün insanlık ve varlıklar için “güven adası” sunan elbette ki, İslâm'dır; ama hayatı “güven adası”na dönüştüren, hayatı “güven adası”na dönüştürmesi istenen, Müslüman'dır.
O yüzden Müslüman bizatihî kendisi “güven adası” değilse, olamıyorsa, o zaman İslâm'ı, hayata aktarılamayan, sadece retorikten ibaret bir “şey”e dönüştürüyor demektir; ki, bu, İslâm'ın hayat dini, hayat rehberi olma özelliğine gölge düşürür.
İslâm'ın Müslümanda tezahür etmesi, hayat hâline gelmesi, Müslüman'ı “güven adası” yapar.
Peygamberimizin bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmesi, rahmet elçisi olarak görevlendirilmesi nedeniyle, onun ümmetinin de “güven adası” olması gerekir.
Unutmayalım: Allah (cc), insana “emanet”i vermiştir. Emanetle mükellef kılınan kişinin adı, mü'mindir.
Buradan şöyle bir ilke çıkıyor:
(hadiste belirdiği üzere “hem kendisine güvenilen hem de başkasına güven veren kişi” olmakla) mükelleftir.
Dün neredeyse bütün bir İslâm tarihi boyunca, Müslümanlar, dolayısıyla Müslümanların coğrafyaları “güven adası”ydı farklı dinlerin, kültürlerin ve medeniyetlerin müntesipleri için.
Hem İslâm Yurdu (
), hem Selâm / Barış Yurdu (
) ve / veya Emniyet Yurdu (
) hem de İnsanlık Yurdu (
) olmuştu herkes için.
Özetle dün, Müslümanlar olarak insanlığın güven adası olmayı başardık biz, bugün ve yarın da başarmakla mükellefiz.
Bunun çarpıcı, güzel örneklerini de veriyoruz: Üç milyondan fazla Suriyeli mazluma kol kanat germemiz, bunu bölgesel ve dolayısıyla küresel ölçekte başardığımızın çok iyi bir göstergesi. Üstelik de burası laik bir ülke olmasına rağmen.
Türkiye'yi, Suriyeli mazlumlar için “güven adası” hâline getirmeyi bu ülkenin Müslüman halkı başardı; Türkiye'nin bazı seküler kesimleri bu evrensel hakikati kavrayabilecek duyarlıklardan, ne yazık ki, yoksunlar.
Türkiye'de hükümet etme sisteminde önemli bir değişiklik yapılıyor. Bugüne kadar
Yaşadığımız değişiklik,
, belki de
Burada tek derdi hakikat olan bir yazar olarak şunu hatırlatmak istiyorum:
“Cumhurbaşkanlığı sistemi”, Türkiye'nin hızlı ve bağımsız karar almasını kolaylaştıracaktır. Türkiye'nin kaybedecek vakti yok çünkü.
Ayrıca güçlü bir lider var.
Bunu gözardı edemeyiz. Saplantılarımızı, önyargılarımızı bir kenara koymak zorundayız.
Tam bu noktada, hem Erdoğan'ın aldığı kararların toplumda karşılık bulması için hem de dünyaya -geçici de olsa- yeni bir başkanlık modeli sunabilmemiz için anayasa değişikliğinde mutlaka dikkat etmemiz gereken iki nokta var:
Bu mesele biraz önce de dikkat çektiğim gibi iki açıdan önemlidir:
.
Bunu,
, söyleyen biri olarak hatırlatıyorum.
Türkiye'nin içerden ve dışardan büyük saldırılarla karşı karşıya olduğu bir zaman diliminde,
Yeni dönem, hem farklı kesimlerin endişelerinin giderilebileceği ve toplumun kenetlenebileceği hem de bu Müslüman toplumun rahmet peygamberinin ümmeti olduğu bilinciyle hareket ederek Türkiye'nin bölgemiz için güven adası olacağı bağımsızlaşma ve ayağa kalkma sürecinin başlangıcı olur inşallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.