Tarihin yapıldığı anlar vardır. İlk gençlik yıllarımda zihnimi meşgul eden en sarsıcı sorulardan biri, “tarihi yapan şey nedir? İnsanteki tarihi nasıl yapar? Ve tarihin yapılışına nasıl şahitlik eder?” sorusuydu.RÜYA GİBİ BİR GÜNDÜ!Kimler yapar’dı tarihi? Kimler yatar’dı anlayamaz’dı, kaçırır’dı tarihi?Adım adım, sayha sayha tarihin önünüzde canlı bir varlık gibi aktığını hissettiniz mi hiç?Ben hissettim... Hem de bir kaç defa...Ama bu kadarını, bu denli arı-duru akıp gidenini, müştereken gerçekleştirdiğimiz
Tarihin yapıldığı anlar vardır. İlk gençlik yıllarımda zihnimi meşgul eden en sarsıcı sorulardan biri, “tarihi yapan şey nedir? İnsanteki tarihi nasıl yapar? Ve tarihin yapılışına nasıl şahitlik eder?” sorusuydu.
Adım adım, sayha sayha tarihin önünüzde canlı bir varlık gibi aktığını hissettiniz mi hiç?
Ben hissettim... Hem de bir kaç defa...
Ama bu kadarını, bu denli arı-duru akıp gidenini, müştereken gerçekleştirdiğimiz bir yürüyüşün tadını, lezzetini, geleceği getiren kokusunu, rayihasını hücrelerime kadar bu kadar ilk defa hissettim Cumartesi günü.
İlk ders günümüzdü.
Ne gündü ama!
Bunu anlatabilmeliyim bu ülkenin insanına, diye ahdediyorum her seferinde kendi kendime.
Neden Batı’da kendini, kendi dünyasını yaşama coşkusu var da, bizde yok peki?
Tarihi sürükleyen biz değiliz çünkü.
Değiliz; çünkü tarihin dışındayız; tarihi biz yapmıyoruz, bizim çağrımızın kurduğu bir çağda yaşamıyoruz; başkalarının çağrılarının kurduğu bir ağ’da yuvarlanıyoruz sadece oraya buraya... Rüzgâr nereden eserse oraya...
İşte Cumartesi, rüzgârın, tarihin akış yönünün değiştirildiğine, bunu bu ülkenin çocukları olarak bizzat bizim yapabildiğimize tanık oldum.
Büyük laf etmek istemiyorum. Ama olanı da görüyorum, yapışımızı, yaptığımızı, tarihi önümüze katıp akıttığımızı görüyorum...
Nihayet!
Şükürler olsun Rabbime.
Biz O’na yürüyoruz... O’na yürüdüğümüzün şuuruna erdikçe şiarlarımızın bizi hakikat şiirine gebe bırakacağının bilinciyle nefeslerimizi alıp veriyoruz.
İstisnasız herkesin, büyük bir heyecanla “hazırız” dediğini gördüm.
Üç yıllık bir program bu ama üç yılda bitmeyecek, devam edecek, ilimde, fikirde, sanatta ön açacak isimlerin, ülkemizin, coğrafyamızın makus talihini yenmesini sağlayacak parlak âlim, düşünür ve sanat erbabının yetişeceği, keşfedilmemiş kıtaları keşfe koyulacak zorlu, uzun ve leziz bir yolculuk bu.
İnsanlar sağlam Arapça ve İngilizce öğrenecekler. İhtisas alanlarına kayınca Farsça, Latince, Grekçe, İbranice ... öğrenecekler.
Allah (cc) utandırmasın. Dualarınızı bekleriz.