iranlı yönetmen Mecid Mecîdî'nin filmi, estetik açıdan ne kadar güçlü, içerik açısındansa ne kadar etkileyici olursa olsun, akîdevî, kültürel ve siyasî sonuçları bakımından çok tehlikeli büyük bir oluşumun kilometre taşlarından biridir.
Öncelikli olarak, Hz. Peygamber'in bir trilojiden oluşan bu filmden itibaren yavaş yavaş bir oyuncu tarafından canlandırılması akîdevî açıdan
bu açıdan çok dikkat çekicidir.
Aklımızı başımıza devşirmezsek, çok büyük bir felâketin önünü kendi ellerimizle açmış olacağımızı göremiyoruz bile!
İşte bu ürpertici!
Oryantalistlerin İslâm dünyasında uygulanmak üzere son iki yüzyılda geliştirdikleri
var:
Bu üçünün de buluştuğu çok önemli bir nokta var: Üçü de
.
Gazâlî, yaklaşmakta olan birinci medeniyet krizini göğüsleyecek ve püskürtecek Ehl-i Sünnet omurgayı muhkemleştirecek üç büyük sütun dikti:
Gazâlî'nin diktiği bu üç sütun,
çabalarıyla
Bin yıl İslâm dünyası bu nedenle bütün saldırıları püskürttü; İslâm dünyasını sarsılmaz bir şekilde bin yıl diri tuttu, ayakta tuttu.
Son çeyrek asırdır, üçüncü projeyi hayata geçirmeye çalışıyorlar adım adım.
O yüzden Hz. Peygamber'in konumunu sarsmaya, bunun için de akîdeyi, mezhepleri ve hadisleri tartışmaya açmaya çalışıyorlar. Ama Müslümanlar burada zokayı yutmaya çoktan teşne durumdalar, ne yazık ki.
Sonra, sıra Kur'ân'a gelecek. Bu nedenle, peygamberimize saldırıyorlar.
Peygamberimiz, İslâm'ı, Kur'ân'ın bütün insanlığa, bütün âlemlere, hayatın her alanına hitabeden (ama) bütünlüklü söylemini, bizzat hayata aktaran, nasıl aktarılabileceği konusunda fiilen örneklik eden, kılavuzluk yapan bir insan ve bir peygamber.
İşte bu nokta, İslâm'ı, içi/özü boşaltılmış, başkalaştırılmış, aslî dinamikleri aşındırılmış diğer muharref dinlerden, dünya görüşlerinden ayıran; şartlar ne olursa olsun, tarihin farklı dilimlerinde yaşayan bütün
Tam bu noktada, Müslümanlara düşen şey, insan ve elçi olarak Peygamberimiz'le, Peygamberimiz'in “kişisel tarihi”yle özetlenen, örneklenen, İslâm'ın özüne, değişik zamanlarda ve mekanlarda bihakkın nüfûz ederek yeniden-hayata geçirmek ve yepyeni şekillerde hayatiyet kazandırmaktır.
İslâm, aynı anda hem beşerî hem ilahî olanı; hem fizikseli, hem fizikötesini; hem burayı ve şimdiyi, hem de ''öte''yi aynı anda mezceden, kucaklayan, ihata eden bir din, bir tasavvur, bir hayat anlayışıdır.
Bu durum,
Bu nedenledir ki, bu, İslam'ın, bir din, bir tasavvur, bir hayat anlayışı olarak, insanı da, hayatı da, toplumu da, kâinâtı da parçalamasını, parçalı olarak algılamasını, dolayısıyla bir Müslümanın hangi şartlar altında ve hangi zaman diliminde yaşarsa yaşasın,
Böylelikle, bura ile öte, fizik ile fizikötesi, “din” ile dünya arasında münbit, imajinatif bir irtibat kurulduğu için, Müslüman, bir yandan kendisini, eşyayı, dünyayı tanrılaştırmaya, putlaştırmaya aslâ kalkışamaz; öte yandan da bir Müslümanın tabiatı, diğer insanları, diğer âlemleri ve kültürleri kontrol etmeye, kendi süflî çıkarları için kullanmaya veya tahrip etmeye ya da yok etmeye kalkışması imkânsızlaşır.
Bu teorik arkaplanın pratiğe nasıl aktarılabileceği konusunda ise Peygamberimiz'in “kişisel tarihi” bize örneklik teşkil eder.
Peygamberimiz'in “kişisel tarihi”, İslâm'ın salt zamanlar ve mekanlar üstü bir veçheye değil, aynı zamanda zamansal ve mekansal bir veçheye sahip olduğunu da gösterir: Kur'ân'ın aynı zamanda, peyderpey, 23 yıllık bir zamana yayılarak vahyedilmesi, bu açıdan çok önemlidir.
İşte bu, İslâm'ın fiilî durumlara uygulanması gereken bir mesajı ve niteliği olduğunu ortaya kayar. Bu süreçte Peygamberimiz, sadece Kur'ân'ı aktarmakla kalmaz; aynı zamanda gerek yaşadığı coğrafyada, gerekse komşu coğrafyalarda hâkim olan kültürlerle de ilişkiye geçerek İslâm'ın mesajını hayata geçirir.
İşte Peygamberimiz'in kendi kişisel tarihi boyunca, değişenle değişmeyen, görünür olanla görünür olmayan, ilahî olanla beşerî olan arasında kurduğu bu özgün ilişki ve iletişim biçimi, biz
.
Bu durum, aynı zamanda, İslâm'ın, kendine özgü bir dinamizme sahip olduğunu, bu dinamizmin her hâl ve şartta yeniden harekete geçirilebileceğini kendiliğinden ortaya koyar. Yeter ki biz, sahip olduğumuz idraki müdrik olalım.
O yüzden, şunu söylüyorum: Peygambersiz, din anlaşılmaz. İyice anlaşılmaz hâle gelir.
Peygamberi devre dışı bırakan bir dinin kısa devre yapması ve hayattan çekilmesi mukadderdir. Tarihe bakın göreceksiniz bu gerçeği.
O yüzden Hz Peygamber'e saldırı konusunda çok müteyakkız olmak zorunda olduğumuz tehlikeli bir zaman diliminin eşiğinden geçiyoruz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.