Önce denge stratejisi izleyeceğiz, sonra dengeleri biz belirleyeceğiz...

04:0012/08/2016, пятница
G: 13/09/2019, пятница
Yusuf Kaplan

“Rusya'yla ilişki kopmaz, Rusya aks / eksen ülkesidir. Yarın Batı'yla başımız belâya girdiğinde yapayalnız kalmamak için Türkiye, düşmanlarını azaltmak, müttefiklerini çoğaltmak, bunun için de denge stratejisi izlemek zorunda” dediğimde topa tutulmuştum.



Oysa Suriye de, Türk cumhuriyetleri de, ne yazık ki,

Rusya'nın arka bah
ç
esidir

. Bu nedenle, Suriye'de de, Türk cumhuriyetlerinde de

Rusya'nın nüf
û
zu

tahmin ettiğimizden de fazla ve derindir.



O yüzden ancak bundan sonraki süreçte

Suriye meselesi çözülecek

... Türk cumhuriyetlerini düşürmek üzere olan

FETÖ şebekesi çökertilecek

...



Ve

Türkiye'nin önü açılacak...

Nihayet!



İLK BÜYÜK İSLÂM BİRLİĞİ, SELÇUKLU-OSMANLI'YLA EHL-İ SÜNNET ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞTİRİLDİ


Türkiye'nin uzun vadeli projesi, elbette ki,

İslâm Birliği projesi

olmak zorundadır. İslâm Birliği, şu ân hayal gibi gözükebilir ama sadece

ülkemizin ve bölgemizin değil bütün dünyanın

sulha, sükûna, huzura kavuşabilmesinin

yegâne anahtarı İslâm Birliği'dir.


Bu, bir ezber değil. Aksine tarihî gerçekler bunun en müşahhas göstergesidir:

Melikşah'ın

liderliğinde, veziri

Nizamülmülk'ün

ferasetiyle ve

Gazâlî'nin öncü kişiliğiyle

çeyrek asırda ekilen tohumlar sayesinde, üç kıtada, merkezinde bizim bulunduğumuz coğrafyada tarihte benzerine rastlanmamış kalıcılıkta, çapta ve ufukta İslâm Birliği gerçekleştirilmişti.



Selçuklular, Gazneliler ve Eyyûbîlerin

üç kıtanın dört bir köşesinde müştereken gerçekleştirdikleri bu muazzam bütünleşme,

tarihteki en büyük, en uzun süreli bütünleşmenin

temellerini atmıştı.



EHL-İ SÜNNET OMURGA'NIN KURULMASI İNSANLIK TARİHİNİ DEĞİŞTİRDİ


Bu, kısaca,

Selçuklu'nun mayasını kardığı, Osmanlı'nın ruha dönüştürdüğü Ehl-i Sünnet Omurga'nın

hayata geçirilmesiyle gerçekleştirilen, sadece

İslâm tarihinin değil insanlık tarihinin akışını değiştiren büyük medeniyet atılımıdır.


Selçuklu'nun başlattığı, Osmanlı'nın zirveye ulaştırdığı

bu büyük medeniyet atılımı, tarihte ilk ve son defa bin yıl gibi uzunca bir süre üç kıtaya gerçek anlamda barışı, huzuru armağan etti.

En önemlisi de farklı

dinleri, kültürleri, medeniyetleri Batılılar gibi yok etme ilkelliğine soyunmadan

nasıl bir arada, birbirlerinden beslenerek yaşatabileceğini gösteren

henüz anlaşılamamış ve aşılamamış

büyük bir atılım gerçekleştirdi.



Bugün bize farklı kültürleri, inançları bir arada yaşatabilmenin tek yolunun

laiklik

olduğunu söyleyen, zihni çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüşen, tarih bilinci linç edilmiş sözümona aydınlarımıza bu bin yıllık muazzez medeniyet tecrübesini dizlerini büküp adam gibi incelemeyi tavsiye ediyorum.



LAİKLİK TASMADIR, MEDİNE'DEN SÜT EMEN BİR RUH ATILIMI GEREK BİZE...


Özünü, özsuyunu Peygamberimizin (sav) Medine modelinden alan,

Medine'den süt emen

bu bin yıllık medeniyet tecrübesini

Roma

tecrübesinden de,

Çin

,

Hint

medeniyet tecrübelerinden de ve nihayet dört asırdır dünyaya hükmeden, dünyanın kanını emen,

bütün medeniyetlerin kökünü kazıyan seküler Batı uygarlığı tecrübesinden de ayıran en önemli yanı

herkese hayat hakkı tanıyan, bütün medeniyetlerden beslenen ve hepsini besleyen

muazzam bir ruh atılımı

olmasıdır.



O yüzden kimse bize “

farklılıkları korumak için laikliğe ihtiyacımız var, laiklik olmazsa olmaz,” diye dayatmasın

. Yeniden keşfedilmeyi, yenilenerek geliştirilmeyi bekleyen bu muazzam ruh atılımına enlemesine ve boylamasına derinden bakılsın.



Ve şu aslâ unutulmasın:

Laiklik, bu toplumun bin yıllık bu ruh atılımını durdurmayı amaçlayan, boynumuza geçirilmiş bir tasmadır.


Laiklikle biz bir yere gidemeyiz

: Laiklikte ısrar edersek bu toplumun varlık nedenini oluşturan, tarih yapmasını mümkün kılan İslâm'ın sunduğu ruhunu yok etmekten, ruh köklerini kurutmaktan başka bir şey yapmış olmayız. Sonuçta bu toplumda yapay sorunlar icat edip bu toplumun tarihî bir yürüyüşe soyunmasının önüne takoz dikmiş oluruz.



Laiklik

, bize ait bir tecrübe değildir. Dışardan devşirilmiş, bu topraklarda hiç bir karşılığı olmayan, Batı'da da kıyasıya tartışılan ithal bir projedir.

İthal projelerle tarih yapıldığını gösteren bir örnek yok tarihte.


Ö
NCE DALGA-KIRILACAK
...
SONRA DALGA-KURULACAK...


Ancak

basiretli

olmak gerekiyor: İki asırdır

İslâm dünyası, bağımsız değil, Batılıların kölesi

. Önce

Türkiye'nin tarihî yörüngesini bulması

ve İslâm dünyasının bağımsızlığına kavuşması gerekiyor.



Türkiye'nin yörüngesini bulmasını, maddî ve manevî bakımdan güçlenmesini ve İslâm dünyasının bağımsızlığına kavuşmasını sağlayacak kısa, orta ve uzun vadeli stratejileri adım adım hayata geçirmemiz gerekiyor...



Soru şu burada: Peki, ne yapılması, nasıl hareket edilmesi gerekiyor öyleyse, bu geçiş sürecinde?



Yapılması gereken şeyi kısaca şöyle özetleyeyim:



Köklü ve evrensel bir tarih felsefesi geliştirilmesi gerekiyor

öncelikle.

Sünnetullah'ı ve Sünnet-i Ras
û
lullah'ı eksene alarak

geliştirdiğim böylesi bir tarih felsefesinin ilkesi şu:



***


Ö
nce, dalga-k
ırılacak,
ç
akıl taşları temizlenecek: Mekke sürecidir bu.


Sonra dalga-kurulacak, yapı taşları döşenecek: Bu da, Medine sürecidir.


Ancak iki yolculuk tamamlandıktan sonra bir

medeniyet atılımı

gerçekleştirebilmemiz ve İslâm dünyasının birleşmesini sağlayacak adımları hayata geçirmemiz mümkün olabilir.



***


DENGE STRATEJ
İSİ DEHASI SULTAN ABD
Ü
LHAMİ
D MANDACI MIYDI?


Rusya'ya da, Batılılara da, sonuna kadar güvenilmez

, elbette. Ama Rusya'yla ilişkiyi mandacılık olarak görmek basiretsizliktir.



Sultan Abdü
lhamid
,
mandac
ı mıydı
?


Denge dehasıydı!



Basiret ve feraset, diyorum! Aklımızı başımıza devşirelim lütfen!



***


Türkiye, laik bir ülkedir. Altını çizerek tekrarlıyorum:

Laiklik bir tasmadır.

O yüzden bir asırdır bu milletin burnundan getiriyorlar!



Yine o yüzden istiklal ve istikbal mücadelesi veriyoruz. Her türlü tasma'dan kurtulabilmek için.



Türkiye, İslâmî bir yörüngeye oturuncaya ve her bakımdan güçleninceye kadar denge stratejisi izlemek zorundadır.


O yüzden Rusya'yla denge stratejisi üzerinden yeniden kurulan ilişkiler, bizim orta ve uzun vadede bölgemizin ve dünyanın tarihini şekillendirecek

dengeleri kuracak bir konuma

ulaşmamıza imkân tanıyacaktır.



***


Özetle burada anlattıklarıma kör kütük

karşı çıkan “aydın” olamaz, bu ülkenin önünü tıkayan “karanlık bir takoz” olur

yalnızca.






#FETÖ
#Laiklik
#İslam alemi