Çağdaş insan, unuttu: Yaratıcı'yı unuttu. Kendini unuttu. Hayatı unuttu.
Üstelik de bütün ekonomik, kültürel, entelektüel sınırların ortadan kalktığı, her şeyin küre ölçeğinde cereyan ettiği bir zaman diliminde
; yer'ini de, kendini de unuttu.
Sonunda hız, haz ve gelip-geçici arzuların
ayartıcı, baştan çıkarıcı bir işlev gördüğü
Bütün bunlar, insan, Hakikati yitirdiği için oldu.
İyi de, Hakikati niçin yitirdi modern insan?
Hayata, dünyaya, “eşya”ya bölmeli, parçalı bakan, bütüncül bakamayan modern insan, seküler insan, hayatı sadece bu dünyadan ibaret gördüğü, o yüzden de dünyayı ele geçirme kavgası verdiği için yitirdi hakikati.
Oysa yakıcı gerçek şuydu ama bilemedi insan:
.
Bu şaşmaz, kaçınılmaz gerçekti. Ve insanlığı büyük katliamların, savaşların, çıkmaz sokakların eşiğine sürükleyen
Ey İnsan!
Ne'yi yitirdiğini hatırla, öyleyse!
Hatırlamak,
etmektir: “
” diye, önce kişinin kendisini sigaya çekme melekelerini devreye girdirmek...
En zor iş bu! Ama asıl iş de bu yine.
Önce kendini bulacaksın, kendin olacaksın ki, ey insan, insanlığa insanca yaşayabileceği bir hayat sunma hakkına ve hakikatine kavuşman mümkün olabilsin.
Öyleyse, kendini nasıl bulacaksın ve nasıl kendin olacak, kendini aşacak bir yolculuğa çıkacaksın?
Ne'yi yitirdiğini hatırlama zorlu çabasına soyunarak elbette...
Hatırlamak,
devreye girdirmektir (=
).
o yüzden:
Arapça'da “
”, yürümek demektir.
Aynı kökten gelen, bizi gök-ekini kök'e, ve asıl kaynağı gök'e yönelten “
”, başkasıyla birlikte ayakları üzerinde seyr etmek, yürümek, yol almak demek.
Yakıcı soru şu burada: Ne demek “başkasıyla birlikte yürümek”?
Daha da önemlisi, kim bu “başkası” peki?
“
”,
meselesi, derin bir mesele. Etraflıca kafa patlatılması gerekiyor o yüzden.
Burada şu kadarını söylemekle yetineyim sadece:
, kişinin kafasını, kafa tasını kaldırıp havaya, etrafa, sağa sola, dış dünyaya bakması değildir.
, kişinin kendine bakması, kendine akması, kendine ulaşması ve kendini aşması, kendinden taşarak coşması, gürül gürül, çağlaya çağlaya yol alması,
(= arınarak dirilme) yolculuğuna çıkması; sözün özü,
Unutma!
Bir basar vardır, bir de basiret.
Bunu en iyi, malzemesi görsellik olan, ilk bakışta göze hitap eden
sanatçılar, sanat tarihçileri ve sanat felsefecileri bilirler.
Sözgelişi, çağımızın en büyük sanat tarihçisi
der, tam da bu nedenle.
Çıplak göz, hasarları görür sadece; eşyanın hakikatine nüfûz edemez; onun için başka bir göze, görünenin ötesini görebilen ve gösterebilen bambaşka bir göze ihtiyaç vardır.
Rahman, rahmet sahibidir ve bu görünenin ötesini gösteren gözü de lûtfetmiştir bize:
bu:
;
dirilen ve bizi de dirilten
Özetle:
Görüldüğü gibi, bunun bedeli çok ağır oldu insanlığa: İnsan kendini unuttu. Tanrı'yı unuttu. Hakikati yitirdi.
Dünyayı orman kanunlarının hâkim olduğu, insanın araçların ve dünyanın kölesine dönüştüğü ürpertici bir cehennemin ortasına fırlattı.
Ey İnsan!
Emanet nedir, bilemedin ve yitirdin.
Emniyetini, tabiî ki kaybedecektin...
Kaybettin de nitekim.
Ey İnsan!
Nasıl peki?
“Okuyarak...”
Okumak'tan kastım,
Ne'yi yitirdiğini hatırlama, emaneti yeniden üstlenebilme soylu yolculuğuna çıkma faaliyeti...
Evet mesele, okumak değildir.
Mesele, yaratılış sınırını okuma melekeleri kazanmak, kelimeleri ruha dönüştürebilmektir...
Ancak o zaman, toprak meyveye durur; insana ne olduğunu, nerede durduğunu, emaneti nasıl olup da yitirdiğini hatırlatan bir
olur...
Okuma faslında şunu mutlaka hatırlatmakta fayda var:
Çağımızı kirleten, düşünme melekelerimizi öldüren, insanı sığlığa ve sıradanlığa mahkûm eden yakıcı ve yıkıcı bir olgu var:
.
İnsanın hatırlamasının, yaratılış sırrını okuma yolculuğuna çıkmasının önündeki en büyük duvar bu.
Unutma!
Öyleyse
Ve hayatı, eşyayı, dünyayı ama ille de kendini, dolayısıyla yaratılış sırrını okuyarak...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.