NATO’nun açılımı ne? “Kuzey Atlantik İttifakı” mı?Acaba?NATO’nun açılımı, (açıklanmayan ve aslâ açıklanamayacak karşılığı) şu:İngiliz sinsi diplomatik zekâsı ile Yahudi paranoid-şizoid gücü arasında imzalanan saldırmazlık paktı!NATO, kapitalist dünya sisteminin küresel jandarması, mazlumların kanını akıtanruhsuz ölüm makinası!NATO’NUN GİZEMLİ ŞATOSU VE D/İKİ/Z KULESİ!NATO, bir askerî ve diplomatik savunma paktı.Neyi savunuyor NATO’yla Batı aklı?Art arda yaşanandünya savaşlarına benzer bir yıkımın
NATO’nun açılımı ne? “Kuzey Atlantik İttifakı” mı?
NATO’nun açılımı, (açıklanmayan ve aslâ açıklanamayacak karşılığı) şu:
İngiliz sinsi diplomatik zekâsı ile Yahudi paranoid-şizoid gücü arasında imzalanan saldırmazlık paktı!
NATO, kapitalist dünya sisteminin küresel jandarması, mazlumların kanını akıtan
NATO’NUN GİZEMLİ ŞATOSU VE D/İKİ/Z KULESİ!
NATO, bir askerî ve diplomatik savunma paktı.
Neyi savunuyor NATO’yla Batı aklı?
Art arda yaşanan
dünya savaşlarına benzer bir yıkımın bir daha tekrarlanmaması ilkesini.
Öncelikle, Batı ittifakı içinde yeniden dünya savaşlarına yol açacak büyük ölçekli çatışmalara izin vermeme gücünü ve iradesini temsil ediyor NATO.
İkinci olarak, her ne sûretle olursa, izleri bile kalmayacak, çocukları bile kendisine düşman edilecek kadar acımasızca tarihten uzaklaştırılan
Osmanlı’dan sonra Türkiye’nin de tarih yapan bir aktör olmaya kalkışmasına, Osmanlı tarih şuuru ve medeniyet ruhu ile donanmasına aslâ izin verilmemesi
kaygısını temsil ediyor ayrıca.
O yüzden, Türkiye, Osmanlı ruhunu hatırladığı zaman, “neo-Osmanlıcılık hortladı!” diye manşet artıracaksınız Türkiye’nin celladına âşık tasmalı çekirgelerine!
NATO, Soğuk Savaş düzeninin örgütü ve
NATO’nun (İngilizler ve Yahudilerden oluşan) iki görünmeyen gücünün k
üre ölçeğindeki örgütleyici gücü.
NATO, bu örgütleyici gücünü postkolonyal süreçte
kurarak hayata geçirdi…
Soğuk Savaş, iki gerekçeyle icat edilmişti:
Birincisi, İngilizlerin iki dünya savaşından sonra kapitalist sisteme el koyan, İngilizleri Amerika’dan kovarak Amerika’ya da el koyan Yahudilerin gücünü kabul etmesinin ilanıydı ve örtük kuruluş gayesi,
Yahudi egemenlik alanıyla İngiliz egemenlik alanı arasında İngilizlerle Yahudileri karşı karşıya getirecek büyük ölçekli bir üçüncü dünya savaşının çıkmasına engel olmaktı.
İkinci gerekçesi de, dünyayı jeopolitik, jeostratejik ve teopolitik olarak parselleyen, kaynaklarını kontrol eden, postkolonyal süreçte açık açık “kanat”, “cephe” ülkesi olarak adlandırılan uydularının, iki savaş sonrasında özellikle İngilizlerin Ortadoğu›sunda, Osmanlı›nınsa üç kıtaya yayılan medeniyet coğrafyasında yapay olarak icat edilen kanton, tampon, karton devletleri ve emirerlerinin
NATO’nun iki görünmeyen gücü İngilizlerle Yahudilerin çıkarlarına hizmet etmelerini sağlamak için icat edilmişti.
Soğuk Savaş’ın talimnamesi olarak niteleyeceğim bu iki gerekçe, NATO’nun varlık nedeninin dayanakları.
NATO’NUN VARLIK NEDENİ: TÜRKİYE’NİN KONTROL EDİLMESİ
NATO’nun temel varlık nedeni, ittifakın görünen güçleri arasında veya daha çok da görünmeyen gizli iki kurucu gücü arasında bir dünya savaşına yol açacak herhangi bir çatışmanın patlak vermesinin önlenmesidir, dedim.
Postkolonyal süreçte kurulan dünya düzeni, ancak bu şekilde küresel hegemonyasını sürdürülebilirdi.
Küresel güçler, dünyanın kaynaklarını sömürmeye ancak bu şekilde devam edebilirdi.
Soğuk Savaş sürecinde icat edilen devletler ancak bu şekilde çok kapsamlı ve çok amaçlı kaygılarla kontrol altında tutulabilirdi.
Ve
en önemlisi de, Türkiye’nin tarih kurucu bir aktör olarak yeniden toparlanması, ancak bu şekilde ve NATO üyesi yapılarak garanti altına alınabilirdi.
Evet,
NATO’nun en önemli kuruluş gerekçelerinden biri, Türkiye’nin durdurulması ve Osmanlı ruhu ile tarih-yapıcı, medeniyet-kurucu bir medeniyet yolculuğuna soyunmaya kalkışmasının önlenmesidir.
Bunu NATO’nun açık ve gizli aktörlerinin önemli isimlerinden ABD eski Devlet Başkanı
“karanlıklar prensi”
Richard Perle, Wolfowitz,
Almanya Şansölyesi -üstelik Sosyal Demokrat (!)
, İngiltere Başbakanı T
hatcher, “Türkiye aslâ kendi hâline bırakılmamalıdır”
diyerek açıkça ifade ermişlerdi, değişik vesilelerle ve aynı cümlelerle!
NATO’NUN TÜRKİYE’SİNDEN TÜRKİYE’NİN “NATO”SUNA…
Türkiye’nin NATO üyesi olması, Türkiye’nin elini kolunu bağladı, Türkiye’yi yarı-bağımsız bir ülke yaptı.
Türkiye’nin NATO üyesi olması, Türkiye’nin NATO üyesi olmaması durumunda NATO tarafından bir şekilde (Saddam gibi diktatör ilan ederek) çeşitli bahanelerle saldırıya uğrayıp yok edilmesini önledi ama NATO üyeliği bizim tam bağımsızlığımızın önüne de set çekti.
Türkiye’yi NATO’dan çıkaramıyorlar; Türkiye’nin yeni bir yörünge oluşturmaya kalkışmasını önlemek için NATO’da tutmak zorundalar Türkiye’yi!
Ama Türkiye’nin eli de nal toplamıyor: Türkiye, neden NATO içinde tutulduğunu ve olduğunu biliyor fakat kendi medeniyet dinamikleri doğrultusunda yeni bir yörünge oluşturma mücadelesinden de aslâ vazgeçmiyor!
Türkiye er ya da geç kendi
medeniyet yürüyüşüne soyunacak ve kendi NATO’sunu oluşturarak NATO’dan çıkacak ama şu aşamada Türkiye’nin NATO’dan çıkması, büyük hata olur.
Türkiye’yi vururlar bir bahane üreterek!
Kaldı ki
, Türkiye’yi NATO üyesi iken bile askerî darbelerle “terbiye” etmekten çekinmiyorlar!
Bütün askerî darbelerin gerisinde NATO vardır ve gerekçesi de, “laikliğin korunması, Türkiye’nin NATO›ya bağlılığının ilan edilmesi”dir! Askerî darbe açıklamaları böyle oldu hep!
Bütün darbeler NATO tarafından yapılmıştır ve NATO darbeleri laiklik adına ve irticayı önlemek (siz bunu İslâm’ın her bakımdan yükselişini engellemek olarak okuyun) adına yapılmıştır.
Hem NATO üyesiyiz hem de NATO’dan darbe üstüne darbe yiyoruz! E
n son 15 Temmuz darbesini itiraf etmişti açık açık NATO generali!
Biz kendimize gelip kendi hikâyemizi inşa edinceye, kendi medeniyet yürüyüşümüze soyununcaya ve kendi NATO’muzu hayata geçirinceye kadar NATO üyeliği, Türkiye’nin lehinedir. Bir zillet hâlidir bu ama izzetimize ve gerçek istiklalimize kavuşuncaya kadar böyle gitmelidir.
#NATO
#15 Temmuz
#Bill Clinton
#Thatcher