Eski kavramlarla, eskimiş, bayatlamış bakış açılarıyla, değişen dünyanın yeni sorunlarını ne anlayabiliriz ne de açıklayabiliriz.DEMOKRASİ KRİZİBütün dünyadaköklü bir demokrasi kriziyaşanıyor. Demokrasi krizinin en yoğun olarak yaşandığı dünya, Batı dünyası. Özellikle Batı dünyasındaki ulus-devlet demokrasileri.Ulus devlet demokrasileri, modernitenin çocuğu: Modernitenin iflah olmaz çocuğu hem de. Ömürleri, modernite ile sınırlı.Soğuk Savaş sonrası süreç, modernitenin bütün kavram ve kurumlarıyla
Eski kavramlarla, eskimiş, bayatlamış bakış açılarıyla, değişen dünyanın yeni sorunlarını ne anlayabiliriz ne de açıklayabiliriz.
Bütün dünyada
köklü bir demokrasi krizi
yaşanıyor. Demokrasi krizinin en yoğun olarak yaşandığı dünya, Batı dünyası. Özellikle Batı dünyasındaki ulus-devlet demokrasileri.
Ulus devlet demokrasileri, modernitenin çocuğu: Modernitenin iflah olmaz çocuğu hem de. Ömürleri, modernite ile sınırlı.
Soğuk Savaş sonrası süreç, modernitenin bütün kavram ve kurumlarıyla işlevsizleştiği,
anlamını ve değerini yitirdiği, yeni, belirsiz ve kaotik bir dünyanın eşine fırlattı insanlığı:
Postmodernitenin sınır tanımayan, bütün sınırları anlamsızlaştıran,
bütün değerleri değersizleştiren,
çıkarmaya çalışan, hayatı, insanı ve hakikati izafileştiren, modernitenin tanrılaştırdığı insanı araçların kölesi haline getiren bir
Bu belirsiz postmodern süreçte
modern ulus-devlet imparatorluklarının yerini aklı çarmıha geren meta-jeofizik medya imparatorlukları aldı.
MEDYANIN İKTİDARI, HUKUKUN İNTİHARI
Medyanın hükümranlığı, insanın hükümranlığını tahtından etti.
Medya, insanı nesneleştirdi, kendisini de özne konumuna yerleştirdi.
İşte demokrasinin anlam ve temsil krizi bundan sonraki süreçte devreye girdi.
Çağımızda kitleler demokratik seçimlerde özgür iradelerini kullanarak geleceklerini kendilerinin belirlediklerini düşünedursunlar, atı alan Üsküdar’ı geçti.
Medyatik tercihlerle gerçekleştirilen operasyonların algı imparatorlukları, insanın özgür iradesini ipotek altına aldı; demokrasileri işlevsizleştirdi ve algı operasyonları tarafından çarmıha gerildi.
Özetle, modern imparatorlukların ulus-devletlerini tarih dışına itti. Bütün insanlığı insansız bir dünyanın eşiğine sürükledi:
İradesiz, tercihsiz ve çaresiz bıraktı insanı…
Günümüzde
sosyal medya, iradesiz kitleler adına yapılan algı operasyonlarıyla hem suçlu hem de güçlü
bir yer işgal ediyor hayatımızda. Sosyal medyanın hayatımıza hâkim olduğu bir dünyada hukuk işlevsizleşti;
sosyal medya hem sanık hem tanık hem de savcı artık. Hukuk da sosyal medyaya bakarak hüküm vermeye başladı: Hukukun intiharı bu!
Hukukun olmadığı yerde hak da olmaz, hakikat de.
Medya’nın insanın iradesini yok etmesi, hukuku çarmıha germesi, demokrasilerin büyük bir kriz yaşamasına yol açıyor.
Medyatik imparatorlukların algı üzerinden aklı çarmıha germelerine, hayatın her alanına sirayet eden, postmodern popüler kültürün hem yüzeyi hem de yüzü ve “yüzsüzlüğü” (imajlarla sürekli kimlik değiştirme eylemlerini) kutsayan, insanı hız, haz ve ayartı ile hedonizmin uyuşturucu dromokratik düzeninin kucağına atan bir dünyada
sosyal medya, tek yaşama, otorite ve meşrûiyet alanına dönüşüyor.
Akıl duruyor, demokrasi donuyor, insan sosyal medyanın hedonistik dünyasına kaçmak için can atıyor
ve sosyal medya labirentinde oraya buraya savruluyor…
Meta-jeofizik muhalefetin ayak sesleri bu…
META-JEOFİZİK MUHALEFETİN GELİŞİ…
Modernitenin aklının (rasyonalite’nin), insanı ve hayatı makinalaştıran aşırılıklarına kurban etmesi, dünyayı, postmodern dünyaya hükmeden akıldışının (irrasyonalite’nin) aşırılıklarına ve araçların tahakkümünün insafına terketti.
Akıldışının aşırılıklarının zirve noktası,
insanın düşünme melekelerini iptal eden bilimin de sınır-bilim’e veya tekno-bilim’e dönüşmesi, insanın hayatı ve insanı yok edecek
sibernetik ve genetik aşırılıklara sapması,
bunun kaçınılmaz sonucu olarak da araçların (hem narkoz etkisi yapan medyanın hem de hedonizmin -hazcılığın-) kölesi hâline gelmesidir.
Sosyal medya, bütün bu sapmaların, aşırılıkların arenası gibi sanki.
Sosyal medyanın son yıllarda başka bir aşırılığa çanak tuttuğunu görüyoruz
: Emperyalist ülkelerin, müdahale etmek ve iktidarı dönüştürmek istedikleri ülkelerdeki sosyal medyalara fonlarla çeki düzen vermeye kalkışmaları. Bunun en son ve bizi de ilgilendiren
ürpertici örneği, Tunus'ta BAE tarafından fonlanan güdümlü bir siyasî oluşumun ülkenin meşrû hükümetine askerî darbe yapmasına yol açan içerden çökertilen süreci adım adım inşa etmesi!
Demokrasiyi çarmıha geren, coğrafyayı bitiren, insanı küre yüzeyinde yaşamasına rağmen yersizleştiren postmodern sosyal medya algılar dünyasının hükümranlığı yani.
Aşırılık bu: Çünkü başka bir kıtadan ülkelerin siyasî ve kültürel yapılarını dönüştürmeye dönük bir operasyon söz konusu burada.
Fonlarla beslenen ve büyütülen siyasî, sosyal ve entelektüel meta-jeofizik muhalefet, ülkelerdeki siyasî muhalefetlerin yerine geçiyor ve iktidarları değiştirecek bir rol üstleniyor.
Artık modern ulus devletlerdeki parlamenter rejimler de, siyasî muhalefet de buharlaştı. Muhalefeti, partiler değil sosyal medyada örgütlenen
meta-jeofizik sosyal hareketler, STK’lar
, her tür cemaatler, dışarıdan fonlanan etkili kişi, grup ve çeteler üstleniyor…
#Demokrasi
#Batı
#Postmodernite
#Medya
#Hukuk