İnsanı şizofren hatta paranoyak yapan bir hayat bizimkisi, bütün dünyalılar olarak yaşadığımızı sandığımız “şey”.
Bir ayağımız çukurda, bir ayağımızsa çamurda bu “şeyleşen”, bizi de kendine benzeterek şeyleştiren, çölleştiren hayatta: “Çukur” dünya, “çamur” sosyal medya!
Hayatımız simülatifleşti; simülatif (yani “sığ, sahte ve yüzeysel”), insanı ve dünyayı, esir aldı, kölesi yaptı ve ruhsuzluğa mahkûm etti!
Baudrillard’ın -“mış gibi”leri bizi, hepimizi, nasıl da uyuttu mışıl mışıl, bu ruhsuz dünyaya nasıl da uyumlulaştırdı!
Nasıl da kolay oldu her şey, çabucak buharlaştı katı olan ve kaskatılaştı insan! Öyle değil mi Marx’a nazire yapan Marshall Berman!
Nasıl da çöktü, nasıl da kolayca çöküyor, çatırdayan her şey yerle bir oluveriyor hemen!
Korona süreci, çöküş süreci -pek çok açıdan ve pek çok alanda...
Bildik eğitim sistemleri ve biçimleri çöktü evvelâ, meselâ.
Korona-egemen dünyada insanlar birbirine temas etmeden, birbirinden uzak durarak sağlıklı bir hayat (!) yaşayabilecekleri için doğrudan, birebir, yüzyüze, gözgöze temasa dayanan eğitim sistemi veya biçimi bir anda tarih oldu (ve tabii yerini buldu!).
Eğitimde dünya ölçeğinde büyük bir kriz yaşanıyor...
Sosyal, zihnî, manevî temasa dayanan sosyal hayatta da küçümsenmeyecek ölçekte bir kriz hükümfermâ, her tarafta...
Yine eşyayla ve insanla temasla gerçekleştirilen, yürüyen, yürüyebilen iktisadî hayatta büyük bir küresel krizin ayak sesleri duyuluyor bütün şiddetiyle, hiddetiyle hatta tedirgin ediciliğiyle...
Hayat, medyalar üzerinden yürüyor...
Araçlarla ve araçlar üzerinde/n nefes alıp veriyor robotlaşmış insan bu dünyada...
Araçların mutlak hükümranlığını ilan ettiği bir hayat, insanın ve insanî davranış, duyuş, temas biçimlerinin aradan çekildiği hayat, hayat değil, bayatlamış, çölleşmiş mekanik bir durum sadece!
Korona sürecinden sonra artık hayat tam anlamıyla eskisi gibi olmayacak. Kaldı ki, eski hayatın da matah bir tarafı yoktu, korona sürecini hazırlamıştı popüler, vulger, pornografik kültürü, yegâne zevk, yegâne beğeni, yegâne hayat tarzı derekesine indirgeyerek zaten!
Burada esas itibariyle eğitim meselesi üzerinde durmak zorundayız. Eğitim sistemlerinin ve biçimlerinin sorgulanması gereken kritik eşikte duruyoruz tam da zira!
Eğitim sorununu, dijital uygarlığın siren seslerini daha gür hissettiğimiz bir vasatta, sadece eğitim meseleleri üzerinde yoğunlaşarak çözemeyiz. Kültür dünyasını ve medya rejimini, özellikle de hayatımıza davetsizce dalıveren, bizi esir hâline getiren sosyal medyayı da işin içine dâhil ederek eğitim sorunu üzerinde kafa yoramazsak, eğitimi daha üretken, verimli kılacak dijital devrim yapamazsak eğitimde (vay be lâfa bak; nasıl olacaksa bu artık!) eğitimin kangrene dönüşen sorunlarını aslâ çözemez, halledemeyiz!
Sadece şu kadarını söyleyerek yazıya noktayı koymak istiyorum: Sosyal medya çağında, eğitim kurumları izâfîleşmeye başladı çoktan, kısa devre yaptı... Artık çocuklarımızın zihin, ruh ve davranış dünyalarını şekillendiren öğretmenleri, okullardaki öğretmenleri değil!
Ne, peki?
A-sosyal medya!
Daha da vahimi, sadece çocuklarımız için geçerli değil bu ürpertici gerçek. Öğretmenlerimizin öğretmenleri de ceplerinde veya ellerinde taşıdıkları telefonlarla daldıkları, her zaman girip çıktıkları, aslında hayatlarının azımsanamayacak bir bölümünü orada (esir olarak!) yaşadıkları ve hayatlarının orada yaşamadıkları bölümünü de oradan aldıkları mesajlarla, verilerle, görüntülerle, imajlarla vesaire yapılandırdıkları, sürdürdükleri, sürüklendikleri a-sosyal medyalar!
Öğretmenini göster bana, sadece kim olduğunu değil, başına ne gelebileceğini de söyleyeyim sana!
Vesselâm.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.