Gazze’de modern tarihin en büyük ve en ürpertici soykırım cinayetlerinden biri işleniyor ama dünyanın kılı kıpırdamıyor!
Bununla kalsa yine iyi! ABD’sinden Almanya’sına, İngiltere’sinden İtalya’sına, Çin’inden Hindistan’ına kadar dünyanın Doğulu-Batılı “kapitalist ağababaları”, İsrail’in arkasında hizaya diziliyorlar, İsrail’i desteklediklerini ilan ediyorlar İlk günden itibaren utanmadan, sıkılmadan, dünyanın gözü önünde insanlığın gözünün içine baka baka…
Batı uygarlığı ahlâkî olarak Gazze’de çökmüştür. Felsefî olarak da, hukûkî olarak da.
Söyleyecek sözü olmadığını ispat etmiştir bütün dünyaya!
Batı, Gazze’de batmıştır!
Buraya kadar resmettiğim tablo, hepimizin bildiği bir tablo.
Bilinmeyen bir tablo veya oyun daha sahneleniyordu sahnenin gerisinde başlangıçta. Ama o oyun, şimdi bir iki aydır daha fazla sahnenin önüne çekilmeye çalışıldı. Son birkaç haftadır Gazze katliamını değil Fars’ların farsa dönüşecek kirli oyunlarını izliyoruz hep birlikte.
İsrail, Şam’da İran Büyükelçiliği’ni bombalıyor.
İran’a “gel gel!” yapıyor, sahneye alıyor! İran’la İsrail arasında danışıklı dövüş’ün ilk perdesi sahnelenmeye başlanıyor!
İsrail’in İran’ın Suriye’deki elçiliğini vurması, İran’ın Gazze’ye doğrudan mü’dâhil edilmesi anlamına geliyor: İran burada bir taşla birkaç kuş birden vurmuş olacak…
Öncelikle, İran hem İsrail’in hem de Amerika’nın hedefi yapılarak, bizâtihî İran’ın kendisi mazlum ülke durumuna düşürülmüş olacak.
İkincisi, İran, Gazze’deki varlığından ötürü vurulduğu için, Gazze’nin ve bütün mazlumların yegâne savunucusu İran olarak sunulmuş olacak bütün dünyaya.
Üçüncüsü, Fars emperyalizminin ve Şiî yayılmacılığının önü alabildiğine açılmış olacak. İran’ın İsrail’den ya da Batı’dan gelen bütün saldırılara tabiî olarak savunma hakkı doğacak, böylelikle İran’ın Arabistan Yarımadası’na adım adım yerleşmesi sağlanacak…
Dördüncü olarak, Türkiye’nin İslâm âleminin lideri olma girişimlerine büyük darbe vurulacak…
Beşinci olarak, İran, İslâm dünyasının en güçlü lideri konumuna getirilecek. Böylelikle İslâm dünyasının neredeyse %90’ını oluşturan Ehl-i Sünnet Omurga çökertilecek, Şiilik bütün İslâm dünyasında hızla yayılacak… Böyle giderse, sadece bir asırda Şiiliğin oranı %30’ları bulabilir hatta geçebilir!
Bütün bunlarla yapılmak istenen şey, gelecek birkaç yüzyılı, belki de bin yılı belirleyecek şekilde İslâm dünyasının akîdevî haritalarını ters yüz ederek siyasî ve kültürel haritalarını yeniden çizmek.
Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, yapılmak istenen şey, Ehl-i Sünnet’in bin yıldır hem kurucu hem koruyucu aktörü olan Türkiye’nin yeniden tarih-yapıcı bir medeniyet yolculuğuna çıkmasının önünü tıkamak, İran’ı her bakımdan güçlendirerek (nükleer güç yaparak, bütün Ortadoğu’ya yerleştirerek, Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan etki ajanlarıyla, paralı uşaklarıyla kuşatarak) İslâm dünyasının en güçlü temsilcisi konumuna çıkarmak, böylelikle Şia’nın tarihte olmadığı kadar hızla yayılmasının önünü sonuna kadar açmak her alanda ve her bakımdan…
Bütün bunların hızla ve kolayca mümkün olabiliyor olmasının tek güçlü sebebi ve kaynağı var: Şia’nın devleti var ama Sünnîlerin devleti yok. Sünnî toplumların devletleri ya Batılıların kölesi ya da Türkiye gibi laiklikle içeriden durdurulan böylelikle tarihî yörüngesinden çıkarılan ve tarihten uzaklaştırılan uydu devletler!
Uluslararası ilişkiler teorisi ile uğraşan Türkiye’nin beyni sulanmış uzmanları, Kissenger’ların veya Brzezinski’lerin Türkiye şubesinin gönüllü acentaları bize yakın tarihin itici gücünün jeo-ekonomik dinamik olduğu “kazığını” attılar!
Halbuki jeo-ekonomik dinamik, sebep değil sonuçtur. Nietzsche ne kadar büyük düşünürmüş şimdi daha iyi anlıyor olmalısınız, sanırım. Ne demişti büyük düşünür: Modernler, sebeplerle sonuçları birbirine karıştırırlar ve sonuçları sebep olarak konumlandırırlar; böylelikle hiçbir hâdiseyi derinlemesine, bütün boyutlarıyla okuyamazlar.
Bizim akademisyenlerimiz modernlerin karikatürü sadece.
Emperyalistlerin İslâm dünyasının modern dönemde tarihi yapmalarını sağlayan itici dinamik, jeo-ekonomi değil teo-politik’tir. Önce akîdevî haritaları tarumar ettiler, sonra siyasî ve coğrafî haritaları silbaştan çizmek -hem de cetvelle yapmak bunu- çok kolaylaşmış oldu!
İsrail’den sonra İslâm dünyasının başına ikinci belâ, çıbanbaşı olarak İran’ı yerleştiriyor, İran’ın önünü alabildiğine açıyorlar!
Türkiye’ye de her bakımdan sızdığını görüyoruz Şia’nın gizli ve açık paralı askerleriyle!
Yarın da İran’ı yazacağım ve Gazze olayını alabildiğine sömüren İran, Çin’de Doğu Türkistan’da inanılmaz Müslüman katliamı yapılırken neden gık bile demiyor, aksine Çin’le derin stratejik ve askerî ilişkiler kuruyor, sorusunun izini süreceğim…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.