Çağımızın cins düşünürlerinden Deleuze, postmodern durumun "insan coğrafyası"nı çok güzel resmeden bir tanımlamada bulunmuştu: Artık bütün sınırlar ortadan kalktı: Herkes "nomad"laştı / göçebeleşti.
Postmodern zamanların en belirgin antropolojisi, bildik antropoloji paradigmasını yerle bir etmeye yetti: İnsan, küreselleşmeyle, dolayısıyla sınırların ortadan kalkmasıyla birlikte, yersizleşti: Yeryüzü, insanlık coğrafyası artık!
Sınırların ortadan kalkması, insanın varoluş coğrafyasının bütün bir küre sathına yayılması, ne kadar muazzam bir şey olurdu, değil mi?
Görünüşte, insan, sadece tek bir coğrafyanın, yerküre coğrafyasının çocuğu. Ama gerçekte, böyle bir şey yok. Yok; çünkü "coğrafya" veya "yer" ya da ülke-bağımlılığından kurtulması, çağdaş insanın yaşadığı ontolojik evsizlik sorununu örtbas etmeye yarıyor yalnızca!
Biraz daha anlaşılır bir dille söylemek gerekirse, küreselleşmeyle birlikte insanın hareket ve hayat alanı bütün bir yeryüzü coğrafyasına yayıldı ama sınırların ortadan kalkması, hiç beklenmedik bir ontolojik felâketin eşiğine fırlattı çağdaş insanı.
Küresel ölçüde ölçek büyüdü ama insanın ufku daraldı. Hem de hiç olmadığı kadar darlaştı, sığlaştı insanın ufku ve algılama yetileri: Çağdaş insan, yalnızca hızın ve hazın, ayartının ve cinsel saplantılarının peşinde koşturuyor: Hedonizm, nihilizm ve izâfileşme, çağın insanının peşinde koşturduğu hızın, hazın, fetişlerinin, cinsel saplantılarının kölesi olmasına yol açıyor sadece: Yeni-paganizm çağı bu.
İnsanın ufkunu açan, zihnini geliştiren, varoluş yolculuğunu zenginleştiren bir çağ"dan değil, insanı kıskacına alarak yutan, uyutan ve uyuşturan bir ağ"dan sözediyorum: Algı kapılarının kapanması olarak tarif ettiğim "pornografi"nin ayartısından, ayartarak insanı insanlığından uzaklaştırmasından, düşünme melekelerini yerle bir etmesinden, insanın yere düşmesinden, her şeyi yerinden etmesinden...
Tanrı fikrinin, hakikat fikrinin yitirilmesiyle birlikte, insanın ontolojik evsizleşme çıkmazına sürüklenmesinden, ardından yersiz"leşmesinden, biricik bir ülkenin, özgün bir kültürün çocuğu olma imkânını yitirmesinden, bütün farklı kültürlerin, tektipleştirici, bütün kültürleri silindir gibi ezerek düzleştirici postmodern saldırıyla ontolojik bir yokoluş felâketinin eşiğine sürüklenmesinden sözediyorum.
Geldiğimiz nokta, insanlığın geleceğinin tehlike sinyalleri vermeye başladığı, Maffesolli"nin deyişiyle "yeni kabileler zamanı".
Sayısız "postmodern kabile", yerküre üzerinde oradan oraya göçedip duruyor. Niçin? Tek bir şey için: Hızın, hazın ve ayartının izini sürebilmek için.
Daha fazla hız, daha fazla adrenalin demek; daha fazla adrenalin, daha fazla haz demek; daha fazla haz, daha fazla kaçış demek çünkü...
Ağ"daş insan, artık hayattan kaçarak hayata tutunmaya çalışıyor: Kendinden benine ve bencilliklerine, gerçeklerden hayâlî ve ayartıcı hazlara, fantazyalara ve algı kapılarını kapatan "pornografi"nin kucağına kaçıyor!
Bu, hayat değil: Hayatın çölleşmesi, insanın tükenmesi, dünyanın ruhsuzklaşması bu: Yeni-paganizm işte bu!
Bildiğimiz klasik sömürgecilik dönemi çoktan tarih oldu. Ülkeler öncelikle zihnen işgal ediliyor artık!
Eğitimi, medyası, kültürü bozuluyor; çocukları yabancılaştırılıyor; ruhkökleri kurutuluyor; özgüvenleri yok ediliyor! Böylelikle, fiîlî işgalden önce zihnî işgâlle ülkeler dolaylı yollarla teslim alınıyor!
Çağımızın insanı hızın, hazın ve cinselliğin kölesi olmayı özgürlük sanıyor!
Oysa köleleşmeyi özgürlük sanmak kölelerin işi olabilir ancak!
Buradan geleceğim nokta, insanlığın geleceği açısından son derece kritik, hayatî bir nokta: Adına Erasmus projesi denen, uluslararası öğrenci değişim projesinin, özellikle de toplumların kremasını oluşturan parlak genç kuşaklarının entelektüel yetilerini geliştirmek yerine, hedonizmin, nihilizmin ve bütün değerleri değersizleştiren izâfîleşmenin kölelerine dönüştürdüğü gerçeği...
Erasmus, "rezalet" bir iş demiştim, bir zamanlar. Erasmus bursu alan öğrenciler arasındaki gayr-ı meşrû ilişkiden bir milyon (!) çocuk doğmuş!
Skandal bu!
Rakam"ın bir milyon olması bir yerden sonra o kadar önemli değil. Projenin kendisi rezalet bir şey çünkü! 100 bin de olsa rezalettir bu proje!
"Erasmus kuşağı" geliyor! Ülkesine, insanına, ruhköklerine yabanlaşmış, mankurtlaşmış ve "ahmaklaştırılan" bir kuşak bu!
Erasmus"a bazı Avrupalı öğrenciler ORgasmus adı verirler.
Durum bu kadar vahim yani!
Erasmus projesi, eğitim projesi değil, yozlaşma, cinselliği putlaştırma, cinsellik peşinde koşturan "ahmaklar sürüsü" yetiştirme projesidir!
Evet, "Erasmus kardeşliği" geliyor! Ülkelerin kremasını, elit kadrolarını yetiştiren, yersiz, yurtsuz, ruhsuz, ülkesiz, melez ama tektipleşmiş, tek kutsalı cinsellik olan insanaltı yaratıklar icat eden bu pagan proje, bütün dünyanın parlak çocuklarını yutuyor, uyutuyor ve uyuşturuyor!
Özetle... Erasmus projesi, bir eğitim projesi değil, soysuz, yoz, ahmaklaşmış küresel pagan bir kuşak yetiştirme projesidir. O yüzden, bu proje üzerinde ikinci kez düşünelim, diyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.