Tarihin silbaştan yeniden yapıldığı zorlu bir süreçten geçiyoruz.
Bütün büyük doğumlar büyük sancıların çocuğudur.
Tarihi, fikir, oluş ve varoluş çilesi çekmeyi göze alan, bedel ödemekten kaçınmayan toplumlar yapar.
Anadolu, işte böylesi bir çileyle yoğruldu.
O yüzden Anadolu'ya ekilen Selçuklu mayası tuttu.
O yüzden Anadolu'da yeşertilen, hakikatten süt emen, Hakikat'in “çocukları” Mekke'den ve Medine'den beslenen, esinlenen, kendini her şeyden önce Devlet-i Âliyye-i Muhammediye olarak gören, hâdimü'l-harameyn olarak nefes alıp veren Osmanlı ruhu, Anadolu'da hayat buldu, Anadolu'da hayat oldu ve dünyaya Anadolu'dan hayat sundu.
Dünyada
Özetle Selçuklu'nun ve Selahaddin'in çocuklarının ektiği tohumlar, Osmanlı'yla meyveye durdu: Üç kıta, işte ancak o zaman tam altı asır, küresel ölçekte huzura ve sükûna kavuştu. Bu, tarihte ilk ve son defa küresel ölçekte sözkonusu oldu.
Sadece bu gerçek bile, geleceği, geleceğin tarihini kimin, ne'yin, hangi ilkelerin ve ne tür bir medeniyet fikrinin belirleyebileceğini göstermeye çok iyi yetiyor olsa gerek.
İşte tam da bu nedenle, dün Osmanlı'yı durduran ve dünyayı bir asırda -üstelik de özgürlükler, insan hakları ve demokrasi retoriğiyle- cehenneme çevirenler, aynı gerekçelerle çeyrek asırdır Türkiye'yi kuşatıyor, etrafını ateş çemberine çeviriyor, ülkede mezhepleri, hadisleri, Efendimiz'in (sav) konumunu tartışmaya açarak bu Müslüman Omurga'yı birbirine düşürmeye ve içerden çökertmeye çalışıyorlar.
Burada yalnızca Batılıların değil, içerideki Sünnet-i Seniyye ve mezhepleri tartışmaya açan,
bazı çapsızların ve aymazların da aynı ölçüde sorumlu olduklarını hatırlatmama bile gerek yok.
Ama asıl kavranması gereken mesele şu: İslâm'a karşı İslâm savaşı stratejisini Batılılar geliştirdiler. İslâm'ın terörle özdeşleştirilmesi, “
”, “
” gibi nitelemeleri ve projeleri yine bizzat Batılılar geliştirdiler.
Hadisleri tartışmaya açarak,
önce iki asır evvelinden Batılı akademide, sonra da medya üzerinden bütün dünya ölçeğinde Batılılar bir proje olarak yine Batılılar geliştirdiler.
Mezheplerin tartışmaya açılması projesi de yine önce Batılı akademyanın, sonra da Batılı medyanın ve siyasanın geliştirdiği bir projedir.
Hedef: İslâm akîdesini sarsmak, önce Müslüman entelijansiyasının, sonra da Müslüman halkın zihnini çağdaş hurafelerle doldurmak ve yıkmak, böylelikle Müslüman kitlelerin İslâm inançlarını tarumâr etmek!
Tam bin yıl önce Selçuk çocukları Haçlılarla, Selahaddin çocukları da daha çok Mısır'dan Tunus'a kadar fitneci Şia'yla savaştı.
Burada Şia'yla savaşta, mesele, mezhep meselesi değil, iktidar meselesiydi. Üstelik de Moğol ve Haçlı saldırılarıyla boğuşulurken, Müslümanların birliğinin, dirliğinin önünde takoz gibi duran Şia / Fars tehdidiyle ve fitnesiyle savaşılmak zorunda kalınmıştı.
Ayrıca İslâm tarihinde mezhep savaşı gibi görünen çatışmalar, aslında, temelde, siyasiydi ve iktidar çatışmalarıydı.
Kritik soru şu: İslâm dünyası, Şia üzerinden birleştirilebilir miydi? En fazla % 10 oranında olan bir aktör, İslâm dünyasını elbette birleştiremezdi!
O yüzden ana Omurga'nın güçlendirilmesi gerekiyordu: İşte Ehl-i Sünnet Omurga, bu hem tarihî hem de akîdevî gerekçelerle tahkim edilmek zorundaydı.
tam da bunu yaptılar: Bin yıl önce, İslâm dünyasını Ehl-i Sünnet Omurga üzerinden akîdevî, fikrî ve siyasî olarak birleştirecek
diktiler. İşte
.
Bugün de bin yıl sonra yaşadığımız ikinci büyük medeniyet krizinde benzer sorunların yaşanıyor olması oldukça dikkat çekici.
Bin yıl önceki gibi 100 yıldır, Batılıların kuşatması altında İslâm dünyası.
Yine bin yıl önceki gibi,
.
Hz. Peygamber'in konumunu sarsacak tartışmalar da, mezhepleri yoksayan tartışmalar da akîdeyi, fikrî temelleri ve siyasî bütünleşme zeminini yerle bir etmekle sonuçlanacak tehlikeli tartışmalar.
Mezhepleri kaldırıp atarsanız, mezhepsizlik tek din olur: Ortaya kelle sayısı kadar Kur'ân, kelle sayısı kadar İslâm çıkar!
. Protestanlığın tarihine bakın göreceksiniz bu ürpertici gerçeği.
Şunu üç temel gerçeği iyi bileceksiniz:
. Dolayısıyla tarihin yeniden yapıldığı bir süreçte, Müslümanların tarihin yapılmasında kilit rol oynamaları aslâ mümkün olamaz.
Elbette ki, mezhepçilik yapmayalım. Ama mezhepsizliğin tek mezhep hatta kaçınılmaz olarak din katına yükseltilmesine de aslâ gözyummayalım. Yoksa
ve
. Benden uyarması...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.