Rand Corporation’ın 270 küsûr sayfalık Türkiye Raporu, geçiştirilecek cinsten değil! Elbette, bu rapora bakıp kara kara düşünmek gibi bir absürtlüğe sürüklenmeyeceğiz. Elbette, gece gündüz darbeyle yatıp darbeyle kalkacak değiliz.Elbette, milleti darbe korkusuna garketmeyeceğiz.Ama bu raporu didik didik edeceğiz,raporda söylenen her şeyi ciddiyetle irdeleyeceğiz devlet olarak,devletin ilgili kurumları olarak.Raporun ülkemizi karıştırmak, ülkemizdeki bazı dengeleri sarsmak, özellikle de Türk siyasetini
Rand Corporation’ın 270 küsûr sayfalık Türkiye Raporu, geçiştirilecek cinsten değil! Elbette, bu rapora bakıp kara kara düşünmek gibi bir absürtlüğe sürüklenmeyeceğiz. Elbette, gece gündüz darbeyle yatıp darbeyle kalkacak değiliz.
Elbette, milleti darbe korkusuna garketmeyeceğiz.
Ama bu raporu didik didik edeceğiz,
raporda söylenen her şeyi ciddiyetle irdeleyeceğiz devlet olarak,
devletin ilgili kurumları olarak.
Raporun ülkemizi karıştırmak, ülkemizdeki bazı dengeleri sarsmak, özellikle de Türk siyasetini dizayn etmek için hazırlandığı o kadar aşikâr ki!
Ve raporun
FETÖ’nün hâin elemanlarıyla CIA’in Graham Fuller gibi iğrenç adamlarının ortaklaşa çabalarıyla
yazıldığı da o kadar açık ki!
Bu raporla ilgili son olarak şunu söylemek istiyorum.
Bu rapor dolayısıyla
Türkiye’de hangi çevrelerin ne tür bir darbe hevesi içinde olduklarını deşifre etmiş, böylelikle bir darbe oyununu bozmuş oldum âcizâne.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları,
mesajın alındığını ve gerekenin yapıldığını gösteriyor.
Evet... Mesaj alındı. Gerekli açıklamalar yapıldı, gerekli uyarılar da yapıldı devletin en üst kademeleri tarafından.
Ve
darbe heveslisi şebekeler, öbeklenmeler, oluşumlar kıskaca alındı.
Gözden kaçan, fark edilemeyen veya şimdiye kadar önemsemeyen ve göz ardı edilen şebekelerin ve yuvalanmaların da bundan böyle süratle kıskaca alınıp etkisiz hale getirileceğini tahmin ediyorum.
DİRENÇ NOKTALARIMIZ CEMAATLERİ KORUYAMAZSAK, İSLÂM’IN HAYATIMIZDAN ÇEKİP GİTMESİNİ ÖNLEYEMEYİZ
Burada özellikle vurgulamakta yarar gördüğüm hayatî mesele şu:
Türkiye’nin entelektüel yapısının ve sosyal dokusunun kurucu ve koruyucu kaynağı cemaatlerin, tarikatların, vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının şeytanlaştırılması,
zamanla nefes alamayacak hâle gelecek kadar zayıflatılması, bu
toplumun hayat damlarının kurumasına, nefes borularının tıkanmasına yol açacak
tehlikeli bir gelişmedir.
Elbette ki,
cemaatlerin ve tarikatların İslâmî ilkelere göre yapılanmaları, faaliyetlerini gözden geçirmeleri, bu ülkenin önünü açacak çaplı insanlar yetiştirmeye odaklanmaları gerekiyor.
Cemaatler, özellikle de tasavvufî cemaatler bu konuda sorumluluklarını tam anlamıyla ve fazlasıyla yerine getiremezlerse, bunun vebalini ödeyemezler.
AKİDENİN, AİLENİN, TOPLUMUN SİGORTASI CEMAATLER!
Ailenin çöktüğü, toplumun yapılarının çatırdadığı bir zaman diliminde, aileyi de, toplumu da ayakta tutacak ve yeniden güçlendirecek yegâne kaynak cemaatlerdir.
Cemaatleri korursanız, akideyi de, aileyi de, toplumu da, ülkeyi de korursunuz.
Cemaatlerin bombardımana tabi tutulması, bunun bir de 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte yapılıyor olması, son derece manidar ve düşündürücüdür.
Zokayı yuttuğumuzun göstergesidir. Cemaatlerin hayattan çekilmesi, bu ülkede ne kaç kuşaklık zaman dilimi içinde İslâm’ın bu toplumun hayatından çekilmesiyle sonuçlanacaktır.
Cemaatlerle FETÖ’yü aynı kefeye koymak tam bir akıl tutulmasıdır ve geleceğimiz açısından son derece tehlikelidir.
İslâm’ın kilisesi yok. O yüzden İslâm’a yapılacak bir saldırıda İslâm’ın belini doğrultabilmesi, Müslüman toplumların omurgalarını koruyabilmeleri çok zordur.
Devleti kutsamayalım. Bu devlet laik bir devlet. Yarın bir iktidar değişikliğinde perperişan olabilir bu toplum. O yüzden laik devleti kutsamayalım, laik devletin sopasına karşı direnç noktalarımızı, sosyal, kültürel, entelektüel ve manevî korunaklı alanlarımızı güçlü, sarsılmaz bir şekilde inşa etmeye bakalım.
Önümüzdeki 25-50 yıllık süreçte, Müslüman toplumlar hızla kentleşecek, sekülerleşecek ve İslâm’ı hızla terk etmeye başlayacaklar!
Avrupa’da yaşanan yüz yıllık, hatta iki yüzyıllık Protestanlaşma, dolayısıyla dinin sekülerleştirilmesi felâketi yeni yaşanmaya başlandı İslâm dünyasında.
Bizi ancak İslâmî ilkelere, zihin kalıplarına, davranış biçimlerine, usullere, adap erkânâ riayet eden cemaatler bu sekülerleşme felâketinden kurtarabilir ve direnç noktalarımızı tahkim ederek geleceği inşa etme yolculuğuna soyunmamıza zemin hazırlayabilir.