Anayasa, toplumsal sözleşmedir. Bir toplumun anayasası, o toplumun ruh köklerini, tarihî derinliğini, anlam haritalarını ve medeniyet iddialarını yansıtır.
Bizim böyle bir anayasamız olmadı bir asırdır!
Bu topluma Fransız, İsviçre, faşist İtalya'dan ithal edilen anayasalar dayatıldı.
İyi de neden?
*
Bugün, burada daha önce yayımlanan bir yazımı anayasa tartışmalarına katkı sunması bakımından gözden geçirerek, güncelleyerek yeniden yayımlıyorum.
Bu topluma anayasa yaptırmak istemiyorlar hâlâ!
Türkiye'de en temel sorunlarımızdan biri, bir meseleyi olduğu gibi değil de, tersinden, takla atarak, anlamak ve tartışmak. Siz buna ikiyüzlülük de diyebilirsiniz, münafıklık da, yerine göre.
Yakıcı sorun şu, anayasa faslında: Türkiye'de
, birbirini çeken bir ilişki yoktur; aksine, birbirini iten ters bir ilişki/ ilişkisizlik vardır.
Eğer bu meseleyi gözardı etmeye devam edersek, bu toplumun sorunları, daha katmerlenir ve kontrolden çıkar.
Mesela
bazı çevreleri.
Neden?
Çünkü hemen zorba, iki yüzlü oportünistler, tastamam
hastalığından muzdarip yazarlar,
“Vay, sen misin, bunu söyleyen?” diyerek haber yapıp, hatta manşet yapıp ilkel bir saldırı başlatabilirler. Çünkü
, anayasa ile İslâm kelimelerini birlikte kullanmak, bazılarının, “Sırası mı şimdi? Bir çuval inciri berbat etmeyelim,” şeklinde bir
kaygısıyla hareket etmelerine yol açabilir.
Ama böyle yapmakla bu insanlar, Türkiye'deki temel sorunu, Türkiye'nin İslâm'ı ne yapacağı,
verdiğimiz sorununu bir kez daha ertelemiş olurlar, olacaklar.
Oysa yeni bir anayasanın yapıldığı bir zaman diliminde,
, niçin koptuğu açıklanmayan bu hayatî
şimdi konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız?
“
bu ülkede hep
kişilerdir.
Anayasa yapılmadan önce
, kendi taleplerini, duyarlıklarını, önceliklerini dillendirmeli, elbette.
Ancak bizim bu ülkede atladığımız, asıl yakıcı gerçek şu: Anayasayı toplum yapar.
Peki, Türkiye'de böyle midir?
Hayır.
Türkiye'de yapılan
, bu ülkede İslâm'la ilişkisi sürgit problemli, tarihsiz, medeniyet bilinci yok edilmiş, ufku daraltılmış, nevzuhûr, köksüz, “soysuzlaştırılmaya çalışılan” bir toplum icat edilmeye çalışılmıştır.
Şu soru bu yakıcı gerçeği anlamak için kâfi: Gelinen noktada, geliştirilen kültür,
Bu konuda kısmen başarılı olunmuştur ama
Bu toplum müslümanlığını hatırlamış, İslâm'ın bu ülkenin hayatının her alanından sömürgeci Batılıların yapamayacağı bir hızla ve cesaretle uzaklaştırıldığını görünce bu duruma “dur” demiş, müdahale etmeye başlamıştır. Ama bu müdahale ne kadar anlamlı ve etkili bir müdahaledir, bunu söylemek çok zor.
Fakat şurası kesin:
,
: Başörtüsü yasağı bunun en berbat, en aşağılık, en ilkel örneğiydi. Bir ülke, kendi çocuklarına bu kadar zulmedebildi, değil mi?
Anlaşılır ve hazmedilir bir şey değil bu. Bir
. Başka türlüsü millete zulümdür. Ülkenin önünün kesilmesi demektir.
tanınamaz, tuhaf, Batılıların karikatürü, komedyası, kompleksli bir toplum hâline getirmeye çalıştı.
Bu tam bir
biçimidir. Dışardan sömürgeleştirilemeyen bir toplumun içerden teslim alınması, kendi kendini sömürgeleştirme aymazlığına soyunmasıdır!
Bu durum böyle gitmez. Hele de 15 Temmuz'dan sonra aslâ böyle gidemez:
Özetle:
, vesselâm.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.