Geçen hafta MTO Talebesi ve yönetim ekibi kardeşlerimizle birlikte Azerbaycan’a güzel bir ziyaret gerçekleştirdik. Muharrem Kartancı, Nuri Gür, Yusuf Karakuş, Büşra Uçur ve eşim Gökçen Hoca ile gerçekleştirdiğimiz ve son derece verimli ve kardeşlik dolu, ruh dolu bir atmosferde geçen ziyaretimizi MTO Bursa temsilcimiz Nuri Gür Bey kardeşimin derinleşen, akıcı ve leziz bir nitelik kazanan kalemiyle paylaşıyorum sizlerle. Nuri Gür Bey iş adamı. Önceden kitap okumak nedir bilmeyen Nuri Bey kardeşim, MTO talebesi olduktan sonra zehir gibi bir zihni ve kaleme kavuştu.
Güzel bir pazar yazısı bu. Keyifli ve zihin açıcı okumalar.
Bakü müşavirliğimizden ayrıldıktan sonra, yeniden Türk Şehitliği’ne yöneldik. Bu kez, yanımızda müşavirimiz, eski Mardin ve Sakarya müftümüz İhsan Hoca da vardı. Şehitlik, tarih boyunca Azerbaycan ve Türkiye’nin kaderlerinin nasıl birleştiğini gösteren sessiz bir tanıktı. Burada yatan askerler, Osmanlı’nın Azerbaycan’daki bağımsızlık mücadelesine ne kadar değer verdiğinin birer simgesiydi. Şehitlikte sessizce yürürken, mezar taşlarındaki isimleri okumak bir yanıyla hüzün, diğer yanıyla gurur veriyordu. İçimden sürekli şu dua geçiyordu: “Rabb’im, bu topraklarda canlarını feda eden şehitlerimize rahmet eylesin, onları en yüce mertebelerde ağırlasın.”
Burada gördüklerim, beni derin bir tefekküre sevk etti. Nuri Paşa’nın liderliğinde Osmanlı askerlerinin Azerbaycan’ın bağımsızlığı için yaptığı fedakârlıkları düşünürken, kulaklarımda bir ses yankılandı: “Şehitler, ümmetin birliğinin harcıdır.” Her taş, Osmanlı ve Azerbaycan halklarının kardeşliğinin kanıtıydı.
Şehitlik ziyaretinden sonra, Bakü’nün sahil kıyısına doğru yöneldik. Hazar Denizi’nin mavi sularına baktığımda, içimde derin bir huzur hissettim. Denizin enginliği, tıpkı İslâm coğrafyasının genişliği gibiydi; sınırları, farklılıkları ve engelleri aşan bir birliktelik barındırıyordu. Sahildeki modern yapıların arasında dolaşırken, Bakü’nün geçmiş ile geleceği nasıl harmanladığını düşündüm. Flame Towers’ın modern ihtişamı, bir yanda İçeri Şeher’in tarihî taş duvarlarıyla zıt bir uyum içindeydi.
Bir sonraki durağımız, Rus valisi tarafından oluşturulan ve tarihî bir estetik taşıyan Filarmoni Parkı oldu. Bu parkın her köşesi, farklı bir hikâye anlatıyordu. Rus İmparatorluğu döneminde her gelen geminin buraya toprak taşıdığı ve bu parkı oluşturduğu bilgisi beni düşündürdü. Modernleşmenin tarihî izlerle nasıl harmanlandığını görmek, Bakü’nün bir sentez şehri olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Son olarak, Minyatür Kitaplar Müzesi’ni ziyaret ettik. Bu müze, Bakü’nün kültürel zenginliğini ve İslam’ın bilgiye verdiği önemi bir kez daha gözler önüne serdi. Burada sergilenen Kur’an nüshaları, İslam dünyasının sanata ve ilme verdiği değerin birer yansımasıydı. Dünyanın en küçük Kur’an-ı Kerim’i, müzedeki diğer eserlerle birlikte, Bakü’nün kültürel ve dini mirasını anlamamıza yardımcı oldu.
Müzedeki bir rehberin anlattıkları, içimde derin bir iz bıraktı: “Bu kitaplar sadece birer eser değil, bir medeniyetin ruhudur. İslam’ın ilme verdiği değer, bu kitaplarda yaşamaya devam ediyor.” Bu sözler, bizi ilimle yükselmeye davet eden İslam düşüncesinin özünü bir kez daha hatırlattı.
Bakü’de geçirdiğimiz bir gün boyunca, her durak, her mekân ve her an, kardeşlik duygularını derinleştiren birer ilham kaynağıydı. Vedalaşma zamanı geldiğinde, içimde derin bir hüzün vardı. Bu şehir, yalnızca bir coğrafya değil, bir ruhaniyet ve bir medeniyet sembolüydü. Hazar Denizi’nin kıyısından bakarken, Bakü’nün sonsuz ufkunda yitmek istedim. Yunus Emre’nin şu dizeleri, bu yolculuğun özünü özetliyordu:
“Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”
Bu seyahat, bize yalnızca bir şehri değil, aynı zamanda İslam kardeşliğinin, tarihî bağların ve maneviyatın ne denli güçlü olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bakü, sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir ruhun aynasıydı.
Bakü yolculuğum, beni tarihin derinliklerine ve maneviyatın zirvesine taşıdı. Osmanlı’nın izlerinden Şirvanşahlar’ın ihtişamına, Hazar’ın rüzgârından modern Bakü’nün ışıklarına kadar her şey, bu şehrin bir medeniyet mozaiği olduğunu gösterdi. Bu seyahatten yalnızca anılarla değil, aynı zamanda gönül coğrafyamda derin bir iz bırakmış bir kardeşlik duygusuyla döndüm.
Evliya Çelebi’nin şu sözleriyle bu seyahatnameyi tamamlamak istiyorum: “Bir yerin ruhu, orada gördüklerinizden çok, hissettiklerinizle anlam kazanır.” Bakü, bana hem gördüklerimle hem de hissettiklerimle unutulmaz bir iz bıraktı. Bu kardeşlik bağlarını Rabb’im daim kılsın, bu şehirde hissettiğim huzuru tüm İslam coğrafyasına nasip eylesin..
Amin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.