Ayasofya Camii, bu toplumun özgürlüğünün ve ruhunun tapusudur

04:0026/07/2020, Pazar
G: 26/07/2020, Pazar
Yusuf Kaplan

Ayasofya secdeye durdu Cuma günü...Nihayet.86 yıl aradan sonra özgürlüğüne kavuştu...24 Temmuz 2020 milat olarak tarihe geçti.24 Temmuz bayram günü, düğün günü, vuslat günü oldu.Türkiye’nin dört bir köşesinden yüreği özgürlük ateşiyle atan, kalbi, zihni ve ruhu hakikat aşkıyla çarpan yüzbinlerce Müslüman Ayasofya’ya akın etti...Hasret bitti.Cuma’ya Ayasofya Camii’ne gelebilenler ayrı bayram etti, gelemeyenler ayrı...Yaşanan coşku, heyecan, neşe anlatılacak gibi değildi; yaşamak gerekiyordu. Tarih

Ayasofya secdeye durdu Cuma günü...

Nihayet.

86 yıl aradan sonra özgürlüğüne kavuştu...

24 Temmuz 2020 milat olarak tarihe geçti.

24 Temmuz bayram günü, düğün günü, vuslat günü oldu.

Türkiye’nin dört bir köşesinden yüreği özgürlük ateşiyle atan, kalbi, zihni ve ruhu hakikat aşkıyla çarpan yüzbinlerce Müslüman Ayasofya’ya akın etti...

Hasret bitti.

Cuma’ya Ayasofya Camii’ne gelebilenler ayrı bayram etti, gelemeyenler ayrı...

Yaşanan coşku, heyecan, neşe anlatılacak gibi değildi; yaşamak gerekiyordu. Tarih yapılıyordu çünkü. Tarihin yapıldığı anlar anlatılmaz, yaşanır ancak. Yaşandığında anlaşılır hakkıyla.

Cuma’da yaklaşık yarım saate yakın mukabelelerle, farklı makamlarda ezanlar okundu; ruhlar kanatlandı uçtu; insanlar mest oldu; hüzün ve coşkuyla doldu taştı Ayasofya o bugün.

Parya olmak nedir, Hür olmak nedir o ân orada hissettim iliklerime kadar ilk defa...

Bu toprakların bağımsızlığının fiilen değil zihnen elinden alındığını, bu toprakların çocuklarının fiilen değil zihnen köleleştirildiğini, celladına âşık edildiğini ilk defa ürpererek yaşadım bütün hücrelerimle.

Hür olmanın ne demek olduğunu, Ayasofya’nın hürriyetine kavuştuğu bugün ilk defa bu kadar aşikâr bir şekilde anladım, ilk defa bu kadar açıkça yaşadım.

Ağladım, ağladım, hüzün ve sevinç gözyaşlarına boğuldum.

Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felâket, başına ne geldiğini bilememesidir, deyip duruyordum.

İşte bunu, burada, Ayasofya’da kavradım tam anlamıyla.

Ayasofya’nın nasıl da parya muamelesi gördüğünü, bu toprakların çocuklarının, ruhlarının nasıl yok edilerek paryalara dönüştürüldüğünü duydum bütün hücrelerimle...

Bu ülke fiilen sömürgeleştirilmemişti; ama zihnen sömürgeleştirilmiş ve sömürgecilere, celladına âşık edilmişti.

Eminim herkes benim yaşadıklarımı yaşıyordu Ayasofya Camii’nin içinde ve dışında...

Hüzün ve sevinç gözyaşları sel olup akıyordu...

Ayasofya’nın zincirleri kırıldı. Ayasofya’nın zincirleri, bizim de zihnimizin prangalı olduğunu gösteriyordu...

Ayasofya’nın özgürlüğüne kavuşmasından kim rahatsız olabilir?

Ama bu da oldu.

Ayasofya, yeniden cami olarak açıldı, Yunanistan yas ilan etti.

Bunu anlarım.

Ama içimizdeki türedilerin Ayasofya’nın açılmasından ötürü çılgına dönmelerini anlayamam!

Sahi, siz bu ülkenin çocukları değil misiniz?

Bu nasıl bir şizofrenidir! Bu nasıl bir patolojidir!

Ayasofya Camii, bu toprakları vatan yapan, bütün dünyaya adalet ve hakkaniyet sancağını dalgalandırmamıza imkân tanıyan, medeniyet iddialarımızın sembolik anlam haritalarının tapusudur.

Ayasofya Camii, bu toprakları vatan yapan ruhun, bu toprakların çilekeş ruhunun tapusudur.

Ayasofya Camii, bu toprakların darülislam yapılışının tapusudur; darülislamın yani herkese hayat hakkı tanıyan medeniyet fikrinin ve hükümranlık uygulamasının sigortası hem de tapusudur.

Ayasofya Camii, Müslümanların birliğinin, dirliğinin, yeniden dirilişinin ve Türkiye’nin liderliğinin hem sembolü hem de tapusudur.

Ayasofya Camii, herkese, bütün farklı dinlere, kültürlere, medeniyetlere hayat hakkı tanıyan tek medeniyetin, İslâm medeniyetinin en son ve en sofistike temsilcisi Osmanlı medeniyet ruhunun ve iddialarının bütün insanlığa yeniden adalet, barış ve hakkaniyet armağan edecek en muhkem, en güçlü, en sarsılmaz kapısıdır.

Sözün özü: Göklerden gelen bir karar, bir ayar vardır!

Ya Rab!

Sana ne kadar şükretsek azdır!

Vesselâm.

#​Ayasofya
#Cuma