Artık hâriçten gazel okumayan bir Türk hâriciyesi’ne doğru...

04:0012/05/2019, Pazar
G: 12/05/2019, Pazar
Yusuf Kaplan

Hâriciyemiz bir âlem, yaklaşık iki asırdır...“İşgal edilmiş, kurtarılmış alan” gibi sözümona Türk hâriciyesi. Hep belli aileler, çocukları, torunları cirit atıyor. Ya da belli bir zihniyet, Batı’ya göbekten bağımlı,Batıperest bir “şebeke” hâkim hâlâ Türk hâriciyesine!HÂRİÇTEN GAZEL OKUYAN HÂRİCİYEOLUR MU?Hâriciye, bir ülkenin dışa açılan kapısıdır, bağımsızlığının anahtarıdır.Ama bizim hâriciyemiz, hâriçten gazel okuma yapısıdır,Türkiye’nin gerçek anlamda bağımsız ol-a-madığının ispatıdır.Oysa gerçekte

Hâriciyemiz bir âlem, yaklaşık iki asırdır...

“İşgal edilmiş, kurtarılmış alan” gibi sözümona Türk hâriciyesi. Hep belli aileler, çocukları, torunları cirit atıyor. Ya da belli bir zihniyet, Batı’ya göbekten bağımlı,
Batıperest bir “şebeke” hâkim hâlâ Türk hâriciyesine!

HÂRİÇTEN GAZEL OKUYAN HÂRİCİYE
OLUR MU?
Hâriciye, bir ülkenin dışa açılan kapısıdır, bağımsızlığının anahtarıdır.
Ama bizim hâriciyemiz, hâriçten gazel okuma yapısıdır,
Türkiye’nin gerçek anlamda bağımsız ol-a-madığının ispatıdır.
Oysa gerçekte bir
hâriciye hem ülkeyi temsil eder; hem ülkenin dışarıyla ilişkilerini düzenler; hem de dünyaya sunabileceği ufku, iddiayı aktarır;
bütün yönleriyle aktarır ve anlatır o ülkenin medeniyet iddialarını ve ufkunu.
Bizim hâriciyemizin iki asırlık tarihi,
hâriciye üzerinden ülkenin teslim edilme tarihidir; temsil edilme yeri değil, ne yazık ki!

Türkiye Cumhuriyeti kuruldu, hâriciyeye monşerler her bakımdan kuruldu!

Monşerler, hâriciyeye önceden de, Osmanlı’nın son yüzyılında da hâkimdi; ama Osmanlı’nın medeniyet iddialarının ve ufkunun temsilcisi olduklarının bilincindeydiler.

Elleri mahkûmdu.

Koskoca bir medeniyetin kavramlarını ve kurumlarını üreten, dünyaya armağan eden bir
emperyal devletin memurlarıydılar. İpler, ellerinde değildi. Cumhuriyet’le birlikte ipleri ele geçirdiler, memur konumundan “âmir” konuma yerleştiler!

Çok güçlüler her yerde. O yüzden bu yazı üzerinden saldırıya geçeceklerdir bana karşı. Tecrübeyle sâbittir bu. Ötekileştirdiğimi filan söylemeye kalkışacaklardır.

Düşünsenize... Ben bu ülkenin ruhunun nasıl yok edildiğini, ruh köklerinin ve medeniyet iddialarının nasıl inkâr edildiğini söylüyorum; ülkenin ve milletin kaderiyle nasıl oynandığını hatırlatıyorum.

Onlar, onların adamları, yazdıklarımı “ötekileştirici bu!” diye mahkûm edecek ve ettirecekler!

Böyleler işte!

Bu ülkede gerçek iktidar’lar!

Sözgelişi
medya ve sanat dünyasında, bu şebekeden (sabetay şebekesinden) habersiz yaprak kımıldamaz. Baksanıza, bir el, “her şey güzel olacak” dedi, bütün şebeke sürü hâlinde harekete geçti!

Böyleler bunlar.

Bunlarla daha çok işimiz var...

Kendimize çeki düzen verirsek, bunlarla daha kalıcı ve verimli bir şekilde mücadele edebiliriz.

Sorun bizde... Kendimize çeki düzen verecek bir psikolojide değiliz hâlâ!
Akparti, AKP’nin esiri çünkü.

Gerçek anlamda bir Türk hâriciyesi olmadı henüz.

Hâriçten gazel okuyan
, bu ülkenin medeniyet iddiasını ve ufkunu dünyaya aktarmak şöyle dursun, bizim medeniyet iddiamızın ve ufkumuzun olmadığını,
Türkiye’nin medeniyet değiştirdiğini, Batı’nın bir parçası olduğunu anlatan yani ayağımıza kurşun sıkan yabancı, yabancılaşmış bir hâriciye
dış dünyada temsil etti bu ülkeyi, en az bir asırdır, iyi mi!

Özellikle Özal’lı yıllardan itibaren çok gayret gösterildi bu durumun tersine çevrilmesi yönünde; ama hâriciye hâriçten gazel okuyan bir yer olmaya devam ediyor hâlâ büyük ölçüde.

Bunları ezbere yazmıyorum, takdir edersiniz ki; teorik ilgilerini pratikte sınamayı, araziyi tanımayı düşünerek dünyayı gezen bir yazar olarak yazıyorum.

O yüzden
Batı’da herhangi bir ülkede sefirlik
yapan biri, genelde,
eziklik duygusu
taşıyor; Batı’yı olduğundan fazla bir yere koyuyor, yüceltiyor; üstelik de Batılıların bile şaşkınlıkla ama bıyık altından gülerek karşıladıkları bir
köle psikolojisi
sergiliyor!

12 yıl Londra’da yaşamış biri olarak bütün ürperticiliğiyle tanık oldum bu psikolojiye yakından...

Batı’da değil de Batı dışında bir yerde sefirlik yapan biri ise, o ülkelere, o ülkelerin dünyasına, kültürlerine, insanlarına tepeden, aşağılayarak bakıyor; o ülkelerin -nezaketen de olsa minimum ölçüde anlaşacak kadar olsun- dillerini öğrenme inceliği göstermiyor!

HÂRİCİYE’DE DEVRİM OLMADAN ASLÂ!
Hâriciye’de devrim yapılmadı;
yapılamadı belki de! Çok güçlüler adamlar hâlâ!

Hâriciye düzeltilememişse, bilin ki, dâhiliyenin düzeltilmesi de zaman alacaktır.

Hâriciye düzeltildiğini zaman, dâhiliyenin, dâhilde düzeltilmesi gereken temel şeylerin düzeltildiğine de hükmedebileceğiz.

Bileşik kaplar gibidir hâriciye ve dâhiliye meseleleri.

Bu söylediklerim, elbette genel gözlemler ama somut tecrübelere dayanarak yaptığım tespitler. Bunların istisnaları var; son yıllarda bu istisnalar artmaya da başladı -nihayet yani!

Bazı Afrika ve Asya ülkelerine son yıllarda atanan büyükelçilerimiz bunun örnekleri. Sözgelişi Özbekistan bunun güzel bir örneği. Müstesna bir örnek.

Özbekistan büyükelçimiz Süreyya Er’e, çalışmalarına, güzel ideallerime getireceğim sözü.

O da yarınki yazıya artık.

Vesselâm.

#Türkiye
#Özbekistan