Amerika’nın kısa bir anlam tarihi: Kanla yazılan karanlık tarih!

04:009/11/2020, Monday
G: 9/11/2020, Monday
Yusuf Kaplan

Amerika’da seçim filan olmadı.Medya darbesi oldu.MEDYA DARBESİ: DİJİTAL ENGİZİSYON!Medya, medyayı kullanan güç odaklarının darbesine aracılık etti. Müesses nizamın istemediği adamı alaşağı etti, istediği adamı Amerika’nın başına dikti!Mesele budur!Ve bu, sadece Amerika’nın geleceği açısından değil, insanlığın geleceği açısından da ürpertici bir tablodur!Amerikan Başkan’ının sosyal medya hesabının bile dünyanın gözü önünde açıkça sansürlendiği dijital bir engizisyon bu; sadece Amerika’yı değil dünyayı

Amerika’da seçim filan olmadı.

Medya darbesi oldu.

MEDYA DARBESİ: DİJİTAL ENGİZİSYON!

Medya, medyayı kullanan güç odaklarının darbesine aracılık etti. Müesses nizamın istemediği adamı alaşağı etti, istediği adamı Amerika’nın başına dikti!

Mesele budur!

Ve bu, sadece Amerika’nın geleceği açısından değil, insanlığın geleceği açısından da ürpertici bir tablodur!

Amerikan Başkan’ının sosyal medya hesabının bile dünyanın gözü önünde açıkça sansürlendiği dijital bir engizisyon bu; sadece Amerika’yı değil dünyayı bekleyen kıyamet senaryosunun işaret fişeği bence, medya darbesinin bir uzantısı olarak elbette.

AMERİKA: AVRUPA’NIN HAYAL PERDESİ

Amerika üzerine düşündükçe, kaçınılmaz olarak Amerika’nın yansıması, gölgesi, karikatürü olduğu, köklerini oluşturan Avrupa üzerinde de düşünmüş oluyoruz aynı zamanda.

Avrupa’sız Amerika düşünülemez. Avrupa, Amerika’nın alteregosu. Amerika ise Avrupa’nın suya düşen, hayalete dönüşen hayali, belki de daha iyi bir ifadeyle, hayal perdesi: Oraya bakarak kendine çeki düzen veriyor...

ÖZGÜRLÜK YOLCULUĞU, ANLAMSIZLIKLA SONUÇLANDI!

Avrupa da, Amerika da özgürlük hayaliyle çıktılar yola...

Avrupa dünyayı köleleştirdi; Amerika’ysa kendini. Özgürlüğün kölesine dönüştü. Özünü yitirmiş insanlar gezegeni nasıl olur da özgürlüğün kalesi olarak sunabilirlerdi ki kendilerini! Bu ancak özgürlüğü yanlış anlamakla, köleleşmeyi özgürlük zannetmekle mümkün olabilirdi! Tüketimin, egoizmlerinin, bencilliklerinin köleleri, özgürlüğün kalesi olarak nasıl görebilirdi ki Amerika’yı. Bu sorunun cevabını Goethe vermişti, iki asır önce: En iyi köleler, kendilerini özgür zanneden kişilerdir, diyerek...

Modernlik, Avrupa’nın bilinci ve bilincinin tarihi. Postmodernlik, Amerika’nın yazdığı ve oynadığı filmin hikâyesi.

Şunu demek istiyorum: Modernlik, gerçek. Postmodernlik simülasyon, yani gerçek şakası, sahte gerçek, görüntüler imparatorluğu!

Avrupa bilinci, modernlikle inşa edildi. Avrupa, dünyaya modernlikle hükmetme gücüne erişti.

Modernlik ne? Dünyaya, tabiata, insana ve nihayetinde Tanrı’ya hükmetme!

Postmodernlik ise, dünyayı, tabiatı, insanı ve tanrıyı terk etme! Dünyaya, tabiata, insana ve tanrıya hükmetmek için hükmetme!

Modernlik, insanın tanrısız bir anlam arayışı.

Postmodernlik, anlamsızlık.

KANLA YAZILAN TARİH...

Kanla yazıldı Amerika’ların tarihi.

Kıta, Avrupalı haydutlar arasında paylaşıldı. Güney, Avrupa’nın güneyinden gelen haydutlara, Portekiz ve İspanyollara verildi. Kuzey, Avrupa’nın kuzeyinden gelen İngiliz, İskoç, İrlandalı, Hollandalı ve Fransız haydutlara!

Amerika, Avrupa’nın hayalinin hayalete dönüşmesi!

Amerika, her şeyden önce, püritenlerin ülkesi: Hıristiyanlığı, Avrupa’daki ağır kilise tasallutundan kurtararak, din’i, özüne daha uygun, havarilerin anlayışına daha yakın, daha sade bir kavrayışla hayata aktarma, Hıristiyan bir dünya kurma mücadelesi verilen bir kıta.

Püritenlerin yani en köktenci Protestanların sözümona beyaz sayfası!

Güya!

Karanlıklar dünyası oldu ama!

Haydutlar ülkesi!

Özellikle de Avrupa’daki haydutların (outcasts) kıtanın yeraltı zenginliklerine üşüştükleri bir fırsatlar coğrafyası!

Kıtaya ilk gelenler, kıtayı parsellediler. Kıtada kendi kiliselerini, kendi mahkemelerini, kendi dünyalarını kurdular.

Sonra orada durmadılar: Kudurdular! Kıtanın yeraltı zenginliklerini keşfettikçe, kontrolden çıktılar: Kıtanın yerli halkına katliam üstüne katliam yaptılar!

Püritenlerden sonra haydutlar, kaçkınlar, maceraperestler de üşüşünce kıtaya, kıtada esen bahar havası bir anda kışa dönüştü; dondurucu bir kışa! Kıta kana boyandı. İnsanın kanının donduran katliamlara, tarihin en ürpertici soykırımlarına tanık oldu koskoca kıta! Kıpkırmızı kızıl derili kanıyla sulandı Amerika’nın toprakları, ovaları...

Kan kustu Amerika yüzyıllarca... Masum yerli kanı. Masum insanların topraklarının işgal edilmesine, zenginliklerinin yağmalanmasına, kültürlerinin yerle bir edilmesine isyan etmeleri beyaz haydutların azmasına, kudurmasına, katliam üstüne katliam yapmasına, koskoca kıtayı kızılderili kanına, kızıla boyamasına yetti!

İşgal. Hırsızlık. Tecavüz. Ve Kan. Amerika’yı özetleyen dört kavram.

Özgürlükler kıtasıymış!

Kanla sulanan topraklarda özgürlük yeşermez: Ruhsuzluk yeşerir sadece.

Amerika’nın kanlı tarihi yazılmadı.

Avrupa’nın kanlı tarihi çok az yazıldı.

Kanla hükümran oldu Batılılar dünyaya.

Kanla hâkim oldu eşkıya dünyaya.

Kanla. Katliamla. Kılıçla. Açgözlülükle. Hırsızlıkla. Tecavüzle. Haksızlıkla. Haydutlukla.

Kan fışkırıyor topraktan. Kızıl kan!

Kızılderilinin kanı!

Kızılderilinin canı! Binlerce yıllık medeniyetler çöp oldu, silinip süpürüldü!

Ne adına? Uygarlık adına!

Barbarlıktı yaşanan oysa!

İnsanlığın tanık olmadığı ölçekte ürpertici bir barbarlık.

Hemen kıtanın insanlarının katledildiği sürüler hâlinde hem de medeniyet birikimlerinin yerle bir edildiği, tarihten silindiği insanlık cinayeti, hakikat cinayeti!

Bütün bunlar gün gibi ortadayken, bir de Amerika’ya tapanlar var! Amerika’yı göklere çıkaranlar!

Allah, akıl, fikir ve basiret versin bu celladına âşık tasmalı çekirgelere!

#Amerika