Ekonomi politikasının etkileri temmuz işsizlik verisiyle görülmeye başlanmıştı. Ağustos verilerinin ekonomik yavaşlamayı daha belirgin hissettireceği de anlaşılıyordu. Fakat II. çeyrek büyüme verileri açıklanınca görüldü ki sanayi bırakın yavaşlamayı, çoktan daralmış. Yani ekonomide yanlış vida sıkılmış. Yanlış vida sıkılırsa ne olur, malum. Hizmetler tarafının sıkılması gerekiyordu fakat imalat tarafı sıkıldı. Böyle olunca arızalı motor gibi kapak yağ kaçırır. İsterse conta sağlam olsun, doğru
Ekonomi politikasının etkileri temmuz işsizlik verisiyle görülmeye başlanmıştı. Ağustos verilerinin ekonomik yavaşlamayı daha belirgin hissettireceği de anlaşılıyordu.
Fakat II. çeyrek büyüme verileri açıklanınca görüldü ki sanayi bırakın yavaşlamayı, çoktan daralmış.
Yani ekonomide yanlış vida sıkılmış.
Yanlış vida sıkılırsa ne olur, malum.
İsterse conta sağlam olsun, doğru vidalar sıkılmazsa yağ kaçağı olur. Yağ kaçağı sürerse en sonunda motor yatak sarar.
Rektifiye gerekir.
Sanayi tarafının hizmetler tarafından her hâlükârda daha fazla sıkılacağı düşünülüyor yahut böyle gerekli görülüyorsa tekrar düşünmek için tam zamanı. Tam zamanı çünkü OVP tadil edilecek.
Buna rağmen “maliye politikası, para politikasını desteklemiyor,” diye ekabir laflar edenlere şaşmaktan başka elimizde ne var? Aleyhte gitmek için işine gelince ortodoks işine gelmeyince heterodoks olan çevrelere şaşırmak da gereksiz.
O yüzden de sanayi tarafına şimdi vade gerekiyor.
Dikkat buyurun; ABD politika faizini sıkarken merkezi hükümetin borcu tarihi seviyelere çıktı. Halen daha çıkıyor.
Türkiye’nin yüksek borçlu olması hiç sempatik gelmiyor, evet. Sanayiye vade gerekiyor tezimin arkasında da bu sevimsiz duruma düşmemek var.
Bankacı arkadaşlar Merkez Bankası’nın son adımları üzerine pazar günkü köşemde yazdıklarımdan hareketle kendilerine etkisi üzerine sorular sordu. Cevaplarımı sizinle de paylaşayım.
O kadar büyük bir mesele olmadığını söyledim; döviz hesaplarının bilanço rakamını belirleyen kurdaki değerlenme çok yavaş, TL mevduatlar ise yüksek faiz tahakkuklarıyla güçlü gelişiyor.
TL-Döviz hesapları dengesi bu denklemde hafif dolarizasyon karşısında dahi hedef olarak verilen %0,8’lik aylık düzeltmeyi fazladan gayret göstermeden bile yapar.
Çünkü döviz hesapların değerlemesi (sene başından bu yana %15 civarı) TL hesapların faizle büyümesinin (%50 civarı) çok gerisinde kalıyor. TL hesaplar yüksek faiz tahakkuklarıyla büyürken döviz cinsi hesapların yeniden değerlemesi daha yavaş seyrediyor.
Anlaşılacağı üzere hedef düzeltmeye ulaşmak için gerçekten çok da bir fazladan gayret gerekmiyor. Mudiler şiddetli biçimde dövize kaçmasın yeter hatta.
Yani bankalar, hedef mevduat kompozisyonuna ulaşmak için mevduat faizini artırma, artırmama veya düşürme matematiğini; aylık TL faiz tahakkuklarını döviz değerlenmesinin bir miktar önünde tutarak yapabilirler.
Merkezin adımlarını mevduat faizinde uçan kaçan artışlar olacak şeklinde yorumlayanların meseleye uzak olduğu da böylece anlaşılır.
Diğer taraftan Merkez, KKM’den dönüşü desteklediği adımının hemen ardına KKM’ye dönüş adımı attı. Kafası karışık bir ilişki gibi görülebilir. Aslında aşırı dolarizasyon hassasiyetinden olduğunu düşünüyorum.
Aslında KKM’ye yeniden ihtiyaç duyulmasındaki amaç yukarıdaki matematikten anlaşılacağı üzere döviz cinsi hesaplar da değil.
Üstelik altın tutan müşteri yatırımına sadıktır. Altına endeksli hesaplardan veya Altın KKM’den başkasına kolay kolay dönmezler.
Kısaca altın hesabı yüklü olan bankaların altından TL hesaplara dönenlerle dövizden TL hesaplara dönenlere uygulayacağı tarife farklı olacaktır.