Prof. Dr. Yusuf Dinç, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsünden doktora derecesini aldı. Duke Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve Trakya Üniversitesi’nde akademik görev yaptı. Jeoekonomi, jeofinans, İslami ekonomisi, finans, bankacılık, sigortacılık ve gölge bankacılık gibi konular araştırma alanı olup çok sayıda kitap, makale ve yayını bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Örgütü ve birçok ulusal ve uluslararası kurumla finans alanında ulusal, uluslararası ve uluslarüstü projelerin yürütücülüğünü gerçekleştirmiştir. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyeliği, Borsa İstanbul Grubu Merkezi Kayıt Kuruluşu yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Dinç, halen İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesidir. İslam Kalkınma Bankası Enstitüsü Smart Economy Lab ödülü sahibidir. Evli ve iki kız babasıdır, İngilizce bilmektedir.
Tren vicdan istasyonunda böylece durunca Erguvan’ın kavram üzerine herkes için bir düşünce bahçesi ikram ettiğini gördüm.
Eserinde Yılmazer, vicdanı bir mahkeme salonundaki serzenişten çekip getiriyordu. Mahkeme ile vicdan bağının varlığını sorguluyor. Vicdan temalı bir eser bulunmayışına ve vicdanın genel kapsamdan çıkarılmasına sadece şaşırmıyor içerliyordu. Vicdanın, mealen, sivil ve müstakil ve evrensel bir anayasa olduğunu ifade etmesiyse çarpıcıydı.
Evet kapitalizmde bu böyledir. Kapitalizmin olayı budur; yasa yaparken vicdansızlığa alan bırakmayayım derken vicdanı söküp atar.
Payot şöyle söylüyor;
“…. Fransa’da ilk defa metafiziği psikolojiden söküp atma şerefini taşıyan girişimci insanı diğerlerinden ayrı tutmak boynumuzun borcuydu. Mösyö Ribot ilk olarak vicdan olgusunun tabiatının araştırılmasını kararlılıkla bir kenara bırakmıştır.”
Payot aslında bu ifadesiyle kapitalizmin sırrını açık ediyor.
Biz de kapitalist olmaya zorlandık. Cumhuriyete geçiş Türklerin kapitalizme girişinin vücut bulmuş halidir. Süreç Islahat Fermanıyla başlamıştır lakin vücut bulduğu hali rejim değişikliğidir.
Cumhuriyete geçişle kapitalist yasa ve düzenleme mantığını benimsedik. Kadimi yok etmeye azmettik. Benimsediğimizi de bünyeye uyduramadığımızdan İtalya’dan, Almanya’dan, Fransa’dan derledik topladık.
Böylece ruhu bedenden çeker gibi vicdanı toplumdan çekip çıkarmaya başladık.
Nihayet “batıyoruz” temalı reklam yapan dükkanlara yağma için üşüşen kişiler olduk?
Yılmazer’in şaşkınlığının nedeni kapitalizmin bu evrensel dayatmasıdır. O evrensel anayasa olarak vicdanı ele alırken kapitalizm tam aksi istikamette gitmiştir. Kapitalizmin ürünü (kimi “sonucu” der) olan pozitivizmin şartı vicdanıyla, ruhuyla, namusuyla değerleri reddetmektir. Ya da buna pozitivizm değil, Turan Koç hocanın ifadesiyle mantıksız pozitivizm demeli. Ve kapitalizmin şartı olan seküler hukuk, tam da böyle pozitiftir.
“Pekala, herkes kapitalist, ama bizdeki vicdansızlık onlar da (Batıyı kastederek) görülmüyor, buna ne demeli,” diye soruluyor.
İlk hatasında mahvolacağını bilmekle korkutulur.
Yüzüncü hatasında hala affedilen kapitalistten korkun.
Kapitalistin korkmadığı yerde sizler korkmalısınız. Çünkü kapitalist motivasyon işlerken başkasıyla beraber kendine de zarar verebileceğini dahi fark edemez.
Mustafa Kartoğlu’nun ifadesinden mealen söyleyeceğim; yanlış ve hukuksuzluk yaparak menfaat umanlar affolmayı değil, mahvolmayı beklemelidir.
Her nefis kapitalisttir. Nefisini bastıran derviş olur, nefsine teslim olan azgın (kapitalist) olur, dengeyi bulan insan olur. Bunların üçü de toplumda vardır. Bu yüzden Rabbimiz korkuyu sisteminin bir parçası yapmıştır. Ama tövbeyle beraber…
Hasılı, Osmanlı’dan bu tarafa geçerken kapitalistin kimseden korkmadığı bir ortam ürettik. Anonim şirketlerle vatandaşı baş başa bıraktık. Bazen kırılgan hükümetleri anonim şirketlerle baş başa bıraktık. Osmanlı’nın araya koyduğu bariyeri “sivil toplumu-maşeri vicdanı” yok ettik. Yerine korkuyu koyamadık. Kapitalistler de vicdan korunu para yelpazesiyle soğuta soğuta söndürdü.
Şimdi diyeceğim şudur; ya Türk milletine uymayan kapitalizm gömleğini çıkarıp atacak ve vicdanı ilişkilerimizin düzenleyicisi olarak yeniden tanımlayacağız yahut kapitalistsek yanlış yapan tir tir titreyecek, korkudan ödü sıdacak.
Bunun başka yolu yok. Kapitalizmin nimetinden faydalananlar külfetine de katlanacak. Kapitalistiz ama değiliz gibi yaparak varacağımız bir yer yok. Bu ancak ‘besle kargayı oysun gözünü’ye götürür bizi. Ve fakat çözümü sunanla sorunu üreten aynı şeydir; kapitalizm. Ya devlet başa ya kuzgun leşe işte budur. Devlet bireylerine ayrılıp yalnızlaştırılmamış, vicdanıyla, namusuyla değerleri olan toplumdur.
Kartalkaya’daki otel faciasından bu yana tek konuştuğumuz vicdan oldu. Toplumun vicdan talebi var.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Hocam merhaba, Üçüncü kez okudum ve gerçekten çok besleyici buldum. Ticari hayatımda, kapitalistler ile vicdan sahibi insanları — ve sizin tabirinizle iş birlikçileri — ayırt etmek en önemli önceliklerimden biri. Bu ayrımı yapmadan yola çıkmamaya özen gösteriyorum. Tabi ki bazen yanılabiliyoruz. Kapitalistler genellikle “money is king” (para kraldır) anlayışıyla hareket ediyor ve bu yaklaşımı üstün zeka göstergesi olarak görüyorlar. Ancak bu bakış açısının kimseye uzun vadede bir fayda sağlamadığını düşünüyorum. Kapitalisti oyun dışı mı bırakmalıyız, yoksa anlayacağı dilden konuşarak onu kullanmak mı gerekir? Ya da terbiye etmeye mi çalışmalıyız? Bu noktada kararsız kalıyorum. Vardığım sonuç ise Onları belirli bir fayda ve hedef doğrultusunda yönlendirmek daha akılcı görünüyor, çünkü yeterli zaman yok. Saygılarımla, iyi ki varsınız.
"izm ler bize zorla giydirilmiş deli gömleği"... demiş merhum Cemil Meriç...bu mübarek gece nin yüzü suyu hürmetine rahmet diliyorum... şahsen batı nın hakiki yüzünü merhum un eserlerinden öğrendim... doğu nun ihtişamı nı da ha keza gene merhum dan ...
Aslında toplum vicdan istemiyor. Tam kapitalist olarak suçu kendinden atmak istiyor. Bunun yolu da kapitalistlerin mes'uliyetlerini Devlet'e yüklemek için uydurdukları Sosyal devlet fikridir. Kapitalizm sebebiyle oluşan her sorunda çözümü sosyal devlet bulmalı diyip kendini kenara koyar.Toplum da aynıdır. Toplum olarak devletin çoğu şeye karışmamasını vergi dahi almaması istenirken devletin işin işinden çıktığından oluşan sorunda da neden müdahil olmadığını, neden çözüm sunmadığını ortaya koyup kendi kabahatinden sıyrılır. Aslında vicdan falan değil tam olarak kapitalist korkudur. Korkup kendi kazanımlarını kendi iç huzurunu bozmadan suçu atabileceği sun'i bir varlık arar. O da devlettir.
Çok ufuk açıcı bir tasvir, varolun Yusuf Bey
merhaba Yusuf Bey
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.