Küresel gündemi son dönemde meşgul eden konulardan birisi Uganda ile Dünya Bankası arasındaki gelişmelerdi.
Uganda, Mayıs ayında homoseksüelliği ve homoseksüelliği özendiren faaliyetleri yasalarla ceza konusu olarak belirlemişti. Buna karşın Biden, Ugandalı devlet yetkililerinin vizelerini iptal etmiş, ülkesi tarafından Uganda’ya yapılan “insani” yardımların gözden geçirilmesi talimatını vermişti.
Dünya Bankası da geçen hafta Uganda ile yeni proje finansmanı yapmayacağını duyurdu. Finansal olarak Uganda’yı izole ederek dara düşürmek ve bu sayede yolundan çevirmek istedikleri zannedilebilir.
Gerçekteyse Uganda üzerinden tüm diğer ülkelere benzer bir aksiyona girmemeleri için mesaj verdikleri yeterince anlaşılmaktadır. Çünkü Dünya Bankası’nın bu kararından Uganda’da varsa homoseksüeller de etkilenmektedir. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali.
Bu gidişatla yakında çoğu ülke ve işletme benzer muamelelere maruz kalacak gibi görünüyor. Bir arkadaşım geçtiğimiz ay ABD’de bir işletme kurdu. İşletme profilini arama motoru google üzerinden incelemek istediğimizde “LGBTQ+ Dostu İşletme” etiketiyle etiketlendiğini gördük. Arama motoru tarafından bu hususa özel sekme ayrılmıştı. Şaşırdık. Hangi karşı aksiyon alınabilir, o da belli değil.
Konunun bir diğer yönü de mali bağımsızlığını ele alamamanın maliyeti olduğunun gözükmesidir. Muhatapların yaptırımları Uganda’nın iç işlerine karışmaktır. Mali olarak bağımsız değilseniz yahut esir düşürülmüşseniz böyle müdahalelere uğrayabilirsiniz.
Oysa Uganda yasayla kendi değerlerini korumak yanında HIV (AIDS) ile mücadele etmeyi amaçladığını beyan ediyor. Şimdi yüksek derecede bağımlı olduğu kaynaklardan mahrum bırakıldı.
Uganda’dakine benzer bir ekonomik atak da Çin’e karşı gerçekleşiyor. Daha önce kuantum bilgisayarlar, mikro-elektronikler, iletkenler ve yapay zekâ gibi yüksek teknolojilerin Çin’e ihracı kısıtlanmıştı. Şimdi de Amerikan girişim sermayesi fonlarına Çinli teknoloji şirketlerine savunma sanayi ürünü geliştirebilecekleri endişesiyle gene Biden tarafından yatırım yasağı getirilmesi planlanıyor. Buna diğer yatırımların Amerikan hükümetinin bilgisi dâhiline alınması da ekleniyor.
Tabii girişim sermayelerinin bu başlıkta kısıtlanması Çin’i etkilemez. Çünkü Çin teknoloji alanındaki yatırımlarını kendisi karşılayabilir. Ama bu tür haberlerin diğer sektörler üzerinde yan etkileri var.
Çin’de herhangi stratejik olmayan bir alanda dahi yatırım yapacak bütün dış fonlar ürkmüş durumda. Doğrudan yabancı yatırımcı ilgisi Çin’den gitgide uzaklaşıyor. Çin bu atağa karşı kendisini nasıl koruyacak, her olayda olduğu gibi bu seferde mi sessiz kalacak, göreceğiz.
Çin ya zamanını bekliyor yahut da tepkisiz kalarak gerilimi önlemek, fincancı katırlarını ürkütmemek gibi kadim bir stratejisi var. Herkes Çin’in zamanını beklediğini düşünüyor ama tepkisizlik eğer esas stratejiyse bekleyiş sonsuza dek sürebilir.
Çin’e gidecek yatırımların ise alternatif görebileceği çok fazla yer yok; Hindistan, Endonezya, Nijerya ve Türkiye. (Dikkat edilirse Batı’da bir alternatif söz konusu değil, ABD dışında.)
Bu arada sadece Çin’e gidecek doğrudan yabancı yatırımlar değil, Çinli şirketler de bu alternatif coğrafyalara açılmayı benimseyebilir. Türkiye hangi ilgiyi cezbedecek yakında anlaşılır.
Fakat bu gelişmelerden elde edilecek çıkarımlar var. Bunlardan birincisi Uganda ve Çin örneğinden de anlaşılacağı üzere “yerlilik ve millilik” konseptinin kendi önemini her yerden gösterdiğidir.
Serbest sermaye akımı esas kabul edilip ekonomiler buna göre tasarlandıktan sonra akışın bahanelerle kesilmesi bir top namlusu gibi ekonomiler üzerine çevrilebiliyor.
Bu örneklerden anlaşılması gereken bir diğer önemli çıkarım da küresel sermaye akımlarının her an yön değiştirebileceğini bilerek ekonomi için vizyon kurmaktır. Bu örnekteki konular göz ardı edilemez ama bambaşka konu ve gerekçelerin de sermaye akımlarına bağımlı olan ekonomilere namlunun ucunu çevrilmesinde kullanılabileceği unutulmamalıdır.
Türkiye zaten benzer ekonomik atakları deneyimledi. Refleksleri yeterince güçlendi. Ama tam konsolide olduğu da söylenemez.
Küresel sermayeyi özellikle de portföy yatırımlarını (sıcak para) merkeze almamak konusunda fikir birliği oluşmalı. Fon akışları bir taraftan gelip geçecek ama merkezde “Türkiye’nin kendi ve kendine katılanların varlığıyla kendi vizyonunu gerçekleştirmesi,” olacak. Süreç inişli çıkışlı olsa da vizyondan şaşmamalı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.