İlişkilerimizin 101. yılında Macaristan Büyükelçisi Viktor Mátis ile Yeni Şafak okurları için özel bir mülakat yaptım. 101. yıl derken ilişkilerimizin Cumhuriyetin yaşına denk olduğuna dikkat çekmek isterim. Cumhuriyetin ilk uluslararası anlaşmasının (18 Aralık 1923) tarafı Macaristan ve ilişkilerin kıstası olarak bu anlaşmanın tarihi seçiliyor. Mohaç (1526) ile Sovyetler Birliğinin dağılmasına (1989) kadarki kurulan yapı gereği ve geçen süre Macarların sahnenin geri planında kaldığı bir dönem olarak
İlişkilerimizin 101. yılında Macaristan Büyükelçisi Viktor Mátis ile Yeni Şafak okurları için özel bir mülakat yaptım. 101. yıl derken ilişkilerimizin Cumhuriyetin yaşına denk olduğuna dikkat çekmek isterim. Cumhuriyetin ilk uluslararası anlaşmasının (18 Aralık 1923) tarafı Macaristan ve ilişkilerin kıstası olarak bu anlaşmanın tarihi seçiliyor.
Mohaç (1526) ile Sovyetler Birliğinin dağılmasına (1989) kadarki kurulan yapı gereği ve geçen süre Macarların sahnenin geri planında kaldığı bir dönem olarak ele alınıyor. Zaten Macarların kendilerini son yıllarda daha iyi ifade edebildiği dikkate alınırsa da bu durum analiz edilebilir. Şimdi artık Macarlar sahnede…
Macaristan 1999 yılında NATO üyesi olurken Türkiye’nin desteği önemli olmuş. 2004 yılında AB üyeliği ile beraber ülke, doğrudan yatırımlar bakımından ilk sıraya yerleşmiş. Mesela daha büyük ve kalabalık bir ekonomi olan Polonya’dan daha fazla miktarda yatırım Macaristan’a yönlenmiş.
Vergi politikalarının bu anlamda önemli olduğunu vurguluyor Sn Mátis. Macaristan’da doğrudan yabancı yatırımlar için kurumlar vergisi %9 olarak uygulanıyor ve çeşitli kriterler sağlanabilirse ödenen verginin %80’i geri alınabiliyor.
Bugüne kadar Türkiye hep Batı’nın bakış açısını anlamaya çalıştı. Sanırım artık Batı’nın da Türkiye’nin bakış açısını anlamak durumunda olacağı bir dönem yaklaşıyor.
Macaristan’ın Avrupa Birliği dönem başkanlığı programında Türkiye’nin üyelik sürecinin yeniden canlandırılması önemli bir hedef olarak ele alınıyor. Doğrusu Macaristan bunu başarmanın AB’ye önemli bir katkı olacağının farkında. Dahası geliştirdiği diğer ilişkilerin de AB için bir kaldıraç olabileceği düşünülebilir.
Macaristan’ın, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerine vermek istediği katkıya asıl enerjinin ise Trump’ın seçilmesi halinde sağlanacağını düşünüyorum. Bu düşünceye ulaşmamda aynı Ankara ziyaretim kapsamında AK Partili Milletvekili Sn Oğuz Üçüncü ile görüşmemin katkısı olduğunu söylemeliyim. (Sanırım doğru planlanmış bir ziyaret programı yaptım.)
Önceki döneminde verdiği ipuçlarına bakılırsa büyük ihtimalle Trump, Avrupa’ya silah desteği verip Rusya ile baş başa bırakacak ve Avro-Atlantik yerine, Asya- Pasifik’e odaklanacak. İşte o gün geldiğinde Macaristan’ın gayretleri (geniş bağlamda) ve Türkiye’nin konumu Avrupa için daha önemli olacak. Seyir içinde Türkiye-Macaristan ilişkileri de daha belirleyici olmaya doğru ilerleyecek. O gün geldiğinde diğer AB üyelerinin Macaristan dönem başkanlığına karşı başlattığı aceleci protestonun da yersiz olduğu anlaşılacaktır, diye düşünüyorum.
Türkiye, Macaristan ile ilişkilerinin siyasi yönü üzerinde duruyor. Ancak Macaristan ekonomik yönleri ihmal etmiyor. Zaten Macaristan’ın dış âlemle ilişkileri çok açılı. Ve hiçbir şey rasgele değil, her şey fevkalade sistematik. (Hatta Sn Mátis okuma planını, bir yılda kaç gazeteci ile görüşebileceğini dahi matematikle yapıyor. Gerçi iki ülke arasındaki geliştirilmiş stratejik seviyedeki ilişkiler, başkanlar ve bakanlar seviyesinde inanılmaz bir hızla gelişen trafik de bunu gerektiriyor.)
Bu yoğunluğa rağmen ilişkilerin ekonomik yönünün ihmal edilmemesi çarpıcı... Misyon yöneticileriyle beraber 20 kişilik bir ekip ve iki ajansla ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için Macarlar sahada çalışıyor. Türkiye ile dış ticarette artı verir durumdalar.
Gümrük Birliği, Çevre ve Göç gibi AB meseleleri de gündemde. Macaristan, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirdiği hususlarda adaletin sağlanmasından diğer AB üyelerinin kaçınamayacakları bir tavırla süreçleri takip etmeyi planlıyor. Bir süredir atıl kalan Ortaklık Konseyini Eylül’de Brüksel’de yeniden canlandırmayı planladıklarını ifade etti Sn Büyükelçi. Başlık başlık ilgili Bakan ve AB büyükelçilerini buluşturdukları bir diplomasi trafiğini de üstlenmiş büyükelçilik. Ticaret Bakanı Sn Ömer Bolat ile başlattıkları diplomasi atağının yaz sonrası hız kazanacağını değerlendiriyorlar.
Ağırlık verdikleri hususlardan birisi de vize serbestisi konusu. Yükümlülüklerin eksik kalması halinde dahi en kötü ihtimalle Schengen genelinde vize kolaylığı sağlanması hususunu kotarmayı hedefliyor Macaristan.
Mevcut durumda Macaristan misyonlarının vize hususunda adil davranmakta ısrar ettiklerini ifade ediyor Sn Mátis. Ancak tabi oldukları AB vize başvurusu değerlendirme ölçütlerinin delinmeye çalışıldığını anladıkları durumda reddetmek zorunda olduklarının başvuranlarca dikkate alınmadığını ekliyor.
Aslında Macaristan vize kısıtı nedeniyle Türkiye’den hak ettiği yatırımı alamıyor. Arnavutluk’ta Türk yatırımlarının artması buna karine olarak görülebilir.
Bugün, BYD yatırımlarını paylaşan iki ülke olarak bir şeylerin tüm dünya için değiştiği ve bu iki ülkenin coğrafi gereklilikler ve ortak menfaatler için yakınlaşacağı bir dönemin başladığı söylenebilir.
Belki Çin, Vietnam gibi doğu yatırımlarının Batı’dan göreceği baskıyı Türkiye ve Macaristan birlikte göğüsleyecek.
Eko-politik başka hiçbir iki ülke için bu denli benzeşemez, sanırım. Takip etmeye devam edeceğim.
Bu iki ülke önümüzdeki yıllarda sadece kendi kaderlerini değil, Doğu ve Batı ekonomilerinin kaderini ve en çok da Balkan coğrafyasının hikâyesini yeniden şekillendirecek gibi görünüyor.