Prof. Dr. Yusuf Dinç, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsünden doktora derecesini aldı. Duke Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve Trakya Üniversitesi’nde akademik görev yaptı. Jeoekonomi, jeofinans, İslami ekonomisi, finans, bankacılık, sigortacılık ve gölge bankacılık gibi konular araştırma alanı olup çok sayıda kitap, makale ve yayını bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Örgütü ve birçok ulusal ve uluslararası kurumla finans alanında ulusal, uluslararası ve uluslarüstü projelerin yürütücülüğünü gerçekleştirmiştir. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyeliği, Borsa İstanbul Grubu Merkezi Kayıt Kuruluşu yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Dinç, halen İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesidir. İslam Kalkınma Bankası Enstitüsü Smart Economy Lab ödülü sahibidir. Evli ve iki kız babasıdır, İngilizce bilmektedir.
Kırkpınar’da er meydanı 661. kez kuruldu. Bu meydanlardan ismini bildiğimiz veya bilmediğimiz nice pehlivanlar geçti. Her biri onları besleyip büyüten toprağın, çayırın ve güneşin hakkını, yiğitliklerinin zekâtını verdi bu meydanlarda. Toprağın bereketi vurgulandı yağlar dökülürken. Öyle ya her coğrafyanın harcı mı yağı dökmek...
Ama tecrübenin yadsınamaz bir rolü varken gençlerin üstünlüğünü gerçekten tartışmaya değer buldum. Dünya her anlamda dönüşürken olağan bir gelişme gibi okudum.
Türkiye, dış âlemle iktisadi olarak da siyasi ve askeri ilişkilerinin kalitesi bakımından da kurumsal olarak bir değişime girmeyi tercih etmiştir. Bu tercih her yönüyle ancak ve sadece genç nesillerin menfaatine odaklanmaktadır. Fakat onlar benimsemeden bu değişimi taşımak ve amaçlara ulaşmak mümkün değildir. Çünkü değişime direnenler her zaman olduğu gibi bugün de var ve diri diri toprağa gömer gibi gençlerin aleyhine çalışmaktalar.
Genç kuşaklar üzerine sorumluluk almaktan uzak durdukları gibi bir eleştiri getiriliyor. Ben bu eleştiriyi yerinde bulmuyorum. Gençler kendi sorumluluklarını pekâlâ alıyorlar. Hatta kendi sorumluluklarını başkalarına havale etmeyi yanlış kabul ettiklerini anlıyorum. Belki başkalarının sorumluluğunu almaktan hoşlanmıyorlardır. (Onlar kendi sorumluluklarını alırlarsa diğerlerine karşı sorumluluklar da yönetilir zaten.) Gençler için sorumluluk almayıp gençler sorumluluk almıyor demek de haksızlık zaten.
Bugün ulaşılmak istenen hedeflerin, arzulanan atılımın onların yararına odaklandığını doğru anlatmak lazım… Kayıtsız kalmayacaklardır. Sahip de çıkacaklardır. Hem iktisadiyatta ve uluslararası muvazenelerde yeni düşüncelerin kapısının aralanmaya çalışıldığını öğrenmeleri de en tabii haklarıdır. Çoklarının yaptığı gibi amaçlar göz ardı edilip adımları amaçlardan bağımsız eleştirmek -her zaman yeni politika setleri belirlenmesi mümkünken- amaçların karşısında olmaya benzer. Böylece de ortaya şimdi sayacağım örneklerde olduğu gibi “lehte görünümlü gerçekte aleyhte” bir gelecek kuşak mağduriyeti hikâyesi ortaya çıkar.
Dövizi yatırım aracı görmek genç nesillerin aleyhine çalışmaktadır. Kâr amaçlı finansal aracılık gene onların aleyhine çalışmaktadır. Faizin oranı değil, kendisi onların aleyhine çalışmaktadır. Kredi çekip döviz alanlar onların aleyhine çalışmaktadır. Mülteciye göre iş üretip Türk gencine göre siyaset yaptığını sananlar onların aleyhine çalışmaktadır. Stratejik yatırımların karşısında durup (gerçi duramıyor hafife alıyorlar) daha fazlasını istemeyenler onların aleyhine çalışmaktadır. Atalete ve fiyatlardaki fırsatçılığa enflasyon bağlamında dokunmayıp ücretler söz konusu olunca enflasyon kaygılarını dile getirenler onların aleyhine çalışmaktadır. Teröre destek verenlerin, uluslararası anlaşmaları ihlal edenlerin karşısında söz edemeyenler onların aleyhine çalışmaktadır. Bu liste böyle uzayıp gider. Fakat fotoğraf başka gözükmekte veya gösterilmektedir.
Sanırım gençler için bugünün en büyük krizi samimiyet krizidir. Samimi olanlar samimiyetlerini ifade edemediği gibi samimi olmayanlar samimi davranmaktadır.
Samimiyet krizi var diye samimiyetlerini ifade etmekte zaafa düşenlerin varsa hataları kulak arkası edilecek değildir elbet, samimi olmadıkları halde samimiymiş gibi davrananlarınsa suiistimal alanlarını açık bırakmak makul değildir.
Bu sorudan hareketle Türkiye’nin bugün çokça tartışıldığı gibi bir politika iletişimi krizi değil, dönüşüm etrafındaki bir samimiyet krizinden muzdarip olduğunu düşünüyorum.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.