İki yarımada tek ülke: Türkiye

04:001/01/2025, Çarşamba
G: 3/01/2025, Cuma
Yusuf Dinç

“Bayanlar ve baylar, bu gece kutlama yapıyoruz. Yeni yüzyıl, yeni bir milenyumun doğuşu artık sadece birkaç dakika uzakta. Geçmişle övünüyoruz. Amerika’nın 20. yüzyıldaki olağanüstü başarıları, mücadeleleri ve zaferleriyle onurlandık. Şimdi, daha da olağanüstü bir yüzyıl olarak 21. yüzyılı hayal ederken geleceği kutluyoruz. Son yüz yılın değişimlerine hayran kalırken, sonraki yüz yılın ve sonraki bin yılın neler getireceğini hayal ediyoruz. Hatıralarımız ne kadar güçlü olursa olsun, hayallerimiz

“Bayanlar ve baylar, bu gece kutlama yapıyoruz. Yeni yüzyıl, yeni bir milenyumun doğuşu artık sadece birkaç dakika uzakta. Geçmişle övünüyoruz. Amerika’nın 20. yüzyıldaki olağanüstü başarıları, mücadeleleri ve zaferleriyle onurlandık. Şimdi, daha da olağanüstü bir yüzyıl olarak 21. yüzyılı hayal ederken geleceği kutluyoruz.

Son yüz yılın değişimlerine hayran kalırken, sonraki yüz yılın ve sonraki bin yılın neler getireceğini hayal ediyoruz.
Hatıralarımız ne kadar güçlü olursa olsun, hayallerimiz onlardan daha güçlü olmalıdır. Çünkü hatıralarımıza olan özlem hayallerimize karşı duyduğumuz tutkuyu aşarsa yaşlanırız
ve Amerika’nın ebedi kaderi her zaman genç kalmak, her zaman ötesine ulaşmak, her zaman daha mükemmel bir birlik olmak için, kurucularımızın taahhüt ettiği gibi, kendini geliştirmektir. Bu yüzden biz Amerikalılar
değişimden korkmamalıyız
. Bilakis değişimi karşılamalı, kucaklamalı ve belirlemeliyiz.

***

Eğer 20. yüzyılın asıl hikayesi özgürlüğün zaferiyse, 21. yüzyılın hikayesi nedir? 21. Yüzyılın hikayesi
özgürlüğün bilgece kullanımıdır.
Farklılıklarımıza ve ortak değerlerimize saygı duyduğumuz barış içinde bir dünyaya için...”

***

Çevremize daha iyi bakmamız gerekecek. Bilim ve teknolojide daha fazla atılım yapmamız gerekecek; korkunç hastalıkları tedavi etmek, yaralı bedenleri iyileştirmek, ömrü uzatmak gerekecek; iklim değişikliğinden evrendeki kara deliklere kadar sırları açığa çıkarmak gerekecek. Ve belki de en önemlisi,
küreselleşmenin ekonomik yararlarını; demokrasinin ve insan haklarının siyasi yararlarını
; internetten genetik ansiklopedilere kadar modern buluşların, güneş sistemimizin ötesindeki gizemlerin keşfinin eğitime ve sağlığa yararlarını; giderek artan oranda vatandaşlarımızla ve dünyayla paylaşmamız gerekecek.

***

Küreselleşmenin tüm olumsuzluklarını
ortadan kaldıramayabiliriz, ancak iletişim kurarak, seyahat ederek ve ticaret yaparak, dünyanın her yerindeki çalışan sıradan ailelerin yaşamlarını ve küresel çevremizin kalitesini artırabiliriz.
Hükümetlerin ve
uluslararası kurumların tüm başarısızlıklarını
ortadan kaldıramayabiliriz, ancak
demokrasiyi güçlendirerek
çocukların 21. yüzyılın dünyasına hazırlanmasını ve çetin olabilecek yan etkilerinden korunmalarını sağlayabiliriz. Hep birlikte çalışarak, işbirliği yaparak, evimiz dediğimiz bu
küçük gezegenimizdeki
sorunları çözebilir ve fırsatları yönetebiliriz. Hasılı, 21. yüzyılın hikayesini yazmak istiyorsak
insanlığa ve ortak kaderimize
sahip çıkmalıyız.”

Bu yazıma, tutarlılığının değerlendirmesini okurlarıma bıraktığım, önemli dersler barındıran ve tarihte en çok alkışla kesilen konuşmadan kesitlerle başlamak istedim. Bu konuşma parçaları Clinton’ın milenyum hitabındandır. ABD’nin aslında 11 Eylül 2011’de gireceğini henüz bilmediği ve yeni bir yüzyıla girdiğini sandığı geceden... 2002’de Türkiye’nin girdiği yüzyılı kastediyorum. Rusya’nın, Çin’in, Brezilya’nın, sonraları Katar’ın, Suudi Arabistan’ın, Afrika’nın, Macaristan’ın, Arnavutluk’un, Türk Devletlerinin, Hindistan’ın ve en son İtalya’nın girdiği yüzyılı kastediyorum.

Trump yeniden seçilene kadar Avrupa’nın bihaber olduğu, Güney Kore’nin rüyasından uyanmak istemediği, Gürcistan’ın bedelini ödediği, Mozambik’in ne duruyoruz davranalım dediği, Japonya Eski Başbakanı Shinzo Abe’nin suikaste uğramadan önceki son sözüyle Japonları davet ettiği yüzyıldan bahsediyorum. “Japonya artık tabularını yıkmalı ve nükleer silahlara ev sahipliği yapmayı düşünmeli…” Evet, Abe’nin bu çağrısı belki Clinton’ınkinden daha doğru bir yüzyıl okumasıydı.

2000 yılına dünyanın girişini hatırlıyorum. Çok şaşaalı ve gerçekten bol mesajlıydı. Hakikaten takvim değiştiği anda bir şeyler olacağına inanan çok fazla insan vardı. Hiçbir yılbaşında olmadığı kadar çok insan…

Dünya o gün milenyumun başlangıcını coşkuyla kutladığına bugün ne denli memnundur, bilmiyorum. Ama Türkiye memnun. Yüzyılın gelişini okudu.

Yüzyılın geldiğini okuyanlar denize girip çoktan kulaç atmaya başladı. Ama diğerlerinden bazıları çivilemesine, bazısı balıklama, Avrupa gibi bazısı da itilerek bu yeni çağın suyuna girecek. Kim yüzer kim batar göreceğiz. Fakat herkesin kıyıya ulaşamayacağı kesin. Bu denizde arkadan çekmek, dirsek atmak, birbirini boğmak serbest.

Küreselleşme sona erdi. Eski tip kapitalizmin meşruiyeti kalmadı. Kuralları ve kurumları iğdiş edildi. Varın siz yıkıldı deyin.

20 Ocak belki de yeni çağın ilk günü olarak anılacak. Trump o gün ABD başkanlığını geri devralacak. Öylesine gelmiyor. Dünyayı dönüştürmek istiyor. Kaçınılmaz değişimin belirleyicisi, sahibi olmak istiyor. Elinde de bir rehber var; jeoekonomi.

Ve bu dünyada en başat jeoekonomik ve jeoefinansal denklemlerin kesişim kümesinde, ihtiyaçları ve dinamikleri farklı iki kıta arasında doğal
iki yarımadadan oluşan tek ülke, Türkiye
var. Trump ile Türkiye’nin neden anlam ve öneminin arttığını anlayamayanlar için sır bu cümlede gizli.

Yeni yüzyılda Türkiye için AB ile 50 yılın telafisi ne ki? Türk devletleri ile Ankara Savaşından bu yana geçen 600 yıl telafi ediliyor. Halep ile Basra ile 100 yıl telafi ediliyor. Dünyanın en önemli enerji ülkesi olan Osmanlı ile fark enerji merkeziyle telafi ediliyor.

Türkiye yeni yüzyıl için 2002’den bu yana tüm kurumsal yapısını hazırladı. Şimdi sadece çevresinin güvenliğini sağlamak, kurumsal yapısının bileğini kuvvetlendirip zekâsını keskinleştirmek, jeoekonomi ve jeofinans çalışıp uygulamak kaldı.

Terör, Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkarıldığı gün gayrisafi yurtiçi hasılayı bugünkünün iki katı kadar hesaplayın. Nasıl mı olacak; jeoekonomi ve jeofinansla. Yani enerjiyle, savunmayla, tedarik zincirinin kontrolüyle ve İslami finansla…

#politika
#küreselleşme
#Türkiye