EDISYON:

Demokrasi mi piyasaları bozuyor, piyasalar mı demokrasiyi?

04:008/09/2024, Pazar
G: 8/09/2024, Pazar
Yusuf Dinç

Türkiye’de bir kesimin liyakat kriterinin batıcılık tan ibaret olduğunu düşündüğümü daha önce yazmıştım. Yapısal reformdan birçoklarının sadece yüzünü batıya dönme yi anladığını düşündüğümü de söylemişimdir. Bugün de uzun zamandır da çokları; “Türkiye’de demokrasi olmadığı için yatırım gelmiyor,” tezini savunuyor. Daha doğrusu yalnızca bu tezi savunuyor. Bunların da birçoğu yatırımı sıcak para zannetmekle yetiniyor. Demokrasi-piyasa ilişkisine dair bu kavrayış, temel düzey kapitalizmin iyi anlaşılmış


Türkiye’de bir kesimin liyakat kriterinin
batıcılık
tan ibaret olduğunu düşündüğümü daha önce yazmıştım. Yapısal reformdan birçoklarının sadece
yüzünü batıya dönme
yi anladığını düşündüğümü de söylemişimdir.

Bugün de uzun zamandır da çokları; “Türkiye’de demokrasi olmadığı için yatırım gelmiyor,” tezini savunuyor. Daha doğrusu yalnızca bu tezi savunuyor. Bunların da birçoğu yatırımı sıcak para zannetmekle yetiniyor.

Demokrasi-piyasa ilişkisine dair bu kavrayış, temel düzey kapitalizmin iyi anlaşılmış olduğunu gösterir, önce bunu söyleyeyim.

Şimdi ileri düzey kapitalizme geçelim. Yani demokrasi hakkında kuşkucu olmaktan piyasalar hakkında kuşkucu olmaya…

Türkiye’ye demokrasi eleştirisi yapanlar eş anlı olarak ekonomi politikasına IMF politikası eleştirisi getiriyor. Bu cümle yoğun ironi barındırır, bilesiniz. Çünkü iki eleştiriyi arka arkaya getirenler çelişkiye düşüyor.

IMF programı demokratik olmadığı için Türkiye kaderinden IMF’i çıkarmış olmalıdır. Çünkü IMF karşıtlığının evrensel karakteri budur.

Evet, en az Birleşmiş Milletler gibi küresel siyasal yönetişim kurumlarının sorgulandığı kadar küresel finansal yönetişim kurumlarının da sorgulanması gerektiğini, reform yapılmasını gerektiğini, yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünüyorum.

Neyse Türkiye IMF’i kaderinden çıkardı ama kaderin çıkaramayacağı kendi piyasalarının anti-demokratik yüzünü de gördü.

Temel düzey kapitalizm bilgisine göre anti-demokratik eylem ve tavırlar piyasayı bozar, doğrudur. İleri düzey kapitalizm bilgisine göreyse piyasaların devletlerin demokratik tavrını bozabileceği ihtimal dışı değildir. Yani piyasa-demokrasi ilişkisi hep demokrasiden piyasaya doğru çalışmaz. Bazen de piyasadan demokrasiye doğru çalışır.

IMF gitti yerine,

Trump’ın Dünya Bankası’na Türkiye’ye kredi vermeyin talimatları;

Türkiye ekonomisini bertaraf edeceği sataşmaları;

küresel fonların ucuz analistlerinin tehditleri;

şarap fabrikalarından başını çıkaran iş dünyası profillerinin yersiz önerileri;

sığ piyasalardaki kur manipülasyonları;

90’ların işe yaramamış adamlarının sosyal medyada iktisat ciritleri geldi.

Yalnız bunlar bir de daha önce yazdığım
yatırım grevinin
üstüne geldi. İş dünyasına grev baskısı yapıldığına dair söylentileri de göz ardı, etmeyelim.

Ama her şey “irrasyonel” torbasına konup çöpe atıldı.

Demokratik olmayan tavırların piyasayı bozduğu kabul edilip piyasaların demokrasiyi bozması “dıj güjler” parantezine alındı.
Temel düzey kapitalizmin ortodoks çerçevesine uygun bir tavır…
Ortodoksi piyasa hakkında
kuşkucu olmamayı
gerektirir. Dahası ortodoksi devlet hakkında şüpheci olmayı gerektirir.

Türkiye’nin ekonomi politikasındaki değişimin temel parametresi de budur.

İşte, son on yıldır devam eden ve bugün de süren tartışmaların temel gerekçesi… Sadeleşme gibi, mikro yönetim gibi tüm meseleler bu bağlamda gelişmiştir.

Peki, piyasadan mı kuşku duyulmalı, yoksa devletten mi?

Kapitalizm toplumla piyasa arasından devletin çekilmesi ilkesine yaslanır
. Topluma karşı sorumluluğu devleti piyasaya karşı şüpheci yapabilir. Yahut devlet piyasanın topluma muamelesine kayıtsız kalamayabilir. Kapitalizm, devlet ve piyasa arasında güven ilişkisinin hiçbir kere bozulmaması gerektiği kadar hassas bir durum ortaya çıkarır.

Bu işin en doğrusu ne piyasadan ne de devletten kuşku duymaktır. Bu da kuşku duymaya gerek duymayacak kadar yeterli (fazla değil yeterli) güvenlik mekanizmalarını inşa etmekle olur. Bu mümkün ama dediğim gibi hassastır.

Gene de başarılmalıdır. Böylece kimse Türkiye’yi ekonomik olarak tehdit edebilecek güç bulamaz. Güç bulsa yol bulamaz.

Elbette bunları tartışılması gereken asıl olgu olan kapitalizm tartışılmadığı için böyle ele alıyorum.

Gerçek bir alternatif ve kuşkunun sonsuza değil giderileceği bir ortam için piyasa ile devlet arasına denetçileri değil, sivil toplumu yerleştirmeyi sonraki yazımda ayrıca tartışacağım.

#Ekonomi
#Siyaset
#Yusuf Dinç

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.