Otomobil her ne kadar hayallerin süsü olmaya devam etse de katma değeri her geçen gün düşen bir ürün. Otomobilin katma değerini düşüren faktörleri sayayım önce;
* Şehirli yaşamın tarihi yüksek seviyede olması
* Şehirlerde etkin toplu taşıma hizmeti sunulması
* Trafik sorunu
* Otopark sorunu
* Edinim maliyeti
* Bakım, sigorta gibi sürdürme maliyetlerinde artış
* UBER gibi süper etkin alternatif ulaşım imkanları
* Şehirler arası yolculukta havayolu yolcu taşımacılığının ucuzlaması.
İstanbul’da ise kafalar karışık. Otomobil sahibi olmak anarşiyle baş etmek demek. Fatih’te otomobiller artık sokaklara iki sıra parklanıyor.
Geçenlerde gündem olmuştu; bir çift trafikte yıpranmamak için erkence uyanmış evden çıkıp çalıştıkları şirketin yakınına otomobillerini park edip uykularına devam etmişler. Haberi görünce bir an küçük boy karavanlardan alsalar keşke, diye içimden geçti. Ama mantıklı gelen bu öneri aslında yanlış.
İstanbul doğru yönetilir ve toplu taşıma imkânları gelişirse bu dertler biter. Yoksa her geçen gün daha kötü olacak. Ve yanlışlar doğru sanılmaya devam edilecek.
Hasılı otomobilin katma değeri gelişen ve gelişmiş ekonomilerde düşüyor. Sektör Afrika gibi pazarlarda can bulabilir ama henüz sektörün sahipleri Afrika’yı sömürmekten vazgeçmiş değil.
Otomobile rağbet sorgulanır ve otomotiv endüstrisi bunalım yaşarken modernite de sıkışmış gibi görünüyor. Çünkü modernitenin temel vaatlerinden olan mobilite talebi azalıyor gibi görünüyor. İlginç eğilimler ortaya çıkıyor. Mesela Göktürklüler hayatlarını Göktürk’te, Başakşehirliler Başakşehir’de, Cihangirliler Cihangir’de, Kadıköylüler Kadıköy’de kurup planlıyor. Semtin dışarısına çıkmayı zül görüyorlar. Modernitenin kopardığı zaman mekan bağına, erişilebilirlik ve mobilite vaatlerine rağmen olabilecek en dar hayatı yaşıyorlar. Semt otomobile imkân veriyorsa ediniyorlar yoksa yok.
Evet, bu oluyor fakat mobiliteye ilişkin burada bir yanılsama var. Mobilitenin göstergesi değişiyor. Otomobilin sembolik anlamı motosiklette yeniden doğuyor.
Motosiklet ihracatı bakımından dünyada Türkiye’nin 31. sırada olduğu, 2023 verileriyle 700 milyon dolar civarı (2022 yılının iki katından fazla) dış açık doğuran, tüketim malı ithalatını artıran bir ürün. Türkiye en büyük açık üreten 8. ülke durumunda, en büyük 16. ithalatçı ve parça ithalatında 13. sırada. Parçayla beraber motosiklet ticaretinden doğan açık 1 milyar doları geçiyor. 2024 verisi gelse sanırım katlanmış rakamlar görülür. Enerji ve altından sonra sayacak kadar önemli bir açık kalemi…
Çin motosiklette 12 milyar dolar ihracatla dünya birincisi. Evet, bu rakam tek bir otomobil fabrikasının ihracat rakamına denk gelir. Ama bu denge de değişmeye gebe görünüyor. Tam da yukarıdaki gerekçelerle…
Otomobil saydığım faktörlere rağmen çok yüksek katma değerli bir ürün olarak kalırdı, eğer motosiklet olmasaydı…
Otomobilden eksilen katma değer, sürekli artarak motosiklete kayıyor. Bu halde otomobil-motosiklet takasındaki ilişkinin sadece yukarıdaki faktörlerden ibaret görülemeyeceği de anlaşılabilir. Verimlilik arayışı, bireyselleşme görünümlü yalnızlaşma, aile kurmaktan uzaklaşma ve benzeri birçok faktör bu ilişkiyi belirliyor.
Yani bir yönüyle moderniteyle çelişkili sanılabilecek durum aslında modernitenin zirveye tırmandığını gösteriyor.
Çinliler bu alışverişin sembolik anlamı için agresif teklifler yapabilir. Yanlış yapma ve zarar etme iradesi gösterebilirler. Volkswagen de Türkiye’ye getiremediği bu fabrikaları bedava kapatacağına Çinlilerin tatmin zaafından yararlanıp çok pahalıya satabilir.
Türkiye ciddi yatırım yaparsa (batarya ebadı menzil ilişkisini tersine çevirirse) elektrikli motosikletle hem ithal ikamesi sağlar hem küresel etki oluşturabilir. TOGG belki bunun için doğru markadır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.