Prof. Dr. Yusuf Dinç, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsünden doktora derecesini aldı. Duke Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve Trakya Üniversitesi’nde akademik görev yaptı. Jeoekonomi, jeofinans, İslami ekonomisi, finans, bankacılık, sigortacılık ve gölge bankacılık gibi konular araştırma alanı olup çok sayıda kitap, makale ve yayını bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Örgütü ve birçok ulusal ve uluslararası kurumla finans alanında ulusal, uluslararası ve uluslarüstü projelerin yürütücülüğünü gerçekleştirmiştir. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyeliği, Borsa İstanbul Grubu Merkezi Kayıt Kuruluşu yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Dinç, halen İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesidir. İslam Kalkınma Bankası Enstitüsü Smart Economy Lab ödülü sahibidir. Evli ve iki kız babasıdır, İngilizce bilmektedir.
İftar programlarını takip ediyorum. Artık sakız orucu bozar mı sorusundan ciddi meselelere gelmiş Türkiye. En çok zekât soruları geldiğini görüyorum. Sual sahipleri nisabı ve zekât miktarını hesaplatmak istiyorlar.
Evvela anlıyorum ki enflasyonist dönem geçim zorluğuyla beraber bir tasarruf refleksi de oluşturmuş. Sonra sual edenlerin varlık portföylerinden görüyorum ki ana tasarruf kalemi altın. Hatta sonuna kadar altın. Mesele de bu…
Bugünün modern ve çarpıtılmış ekonomik düzeninde altının tasarruf birimi olması rahatsız edici bir durumdur.
Ekonomi yönetiminin de ister yastıkaltı olsun ister banka altın hesabı olsun altın tasarrufuna karşıt bir tavrı var. Bu tavrın, her iki altın tasarrufu yöntemine dair kapitalizmin (modern ve çarpıtılmış) finansal mimarisi içinden bakınca makul ve kabul edilebilir birer sebebi mevcuttur.
Birincisi ve yastıkaltı altınla ilgili olan; yastıkaltı altının fon akımında sızıntı anlamına gelmesi ve yatırımlar için tasarruf kıtlığına neden olmasıdır.
Ekonomi yönetimlerinin genelinin tavrı bu olsa da altın tasarrufu karşısında benim yaklaşımım başkadır. Bu para sisteminde altın ve gümüş gibi değerli metalleri tek gerçek tasarruf birimi olarak görürüm.
Para sisteminin yanlışlığını anlamanın en kolay yolu olarak; enflasyona kadar faizi caiz gören yaklaşımın çarpıklığının şiddetine bakmanız yeter.
Altın biriktirenler, tam bilmeden dahi sadece işkillendikleri için kapitalizmin para sistemine teslim olmamak adına bu tasarruf yolunu tercih ediyorsa sonuna kadar iyi bir iş yapmaktadır.
Altın biriktirmek aşırı tedbir olarak görülebilir. Fakat bugünkü para sistemi önünde sonunda dolarla beraber yıkılacaktır. Olmaz böyle iş.
Geçenlerde Yılmaz Özdil’in Merkez Bankası’nın Ankara’dan İstanbul’a taşınmasına dair sistemin ihtiyaç duyduğu türden bir sosyal medya içeriği düştü önüme. 1 saate yakın bir videoydu. Yüzbinler izlemiş. Alan da veren de bağlamdan bihaber…
Yüzbinlerce saatlik safi israf yani. Finansal kurumlar varlıklarıyla da eylemleriyle hiçbir ülkeye ait değildir. Merkez bankaları dahil. Bunu daha evvel gayet titiz izah etmiştim. Merkez bankasının da bankaların da yerli-milli amaçlara hizmet ettirilmesinin politikalarla mümkün olduğunu da yazılarımda belirtmiştim. Bu yüzden tekrar bu konulara girmeyeceğim.
Merkez bankalarının başkentte olması, paranın üzerinde kurucu babaların resminin olması tamamen kurgunun bir parçasıdır. Üstelik bu kurgu toplum aleyhinedir.
Merkez bankası Ankara’da olsa ne olur, Urfa’da olsa ne olur, Uşak’ta olsa ne olur, İstanbul’da olsa ne olur. Ankara ne kadar kutsalsa Uşak da o kadar kutsaldır. Fakat mesele şehrin kutsiyeti değildir, kapitalizmin kutsalıdır. Kapitalizmin kutsalını başkente yerleştirmek sistemin devamı için bir gerekliliktir. O yüzden merkez bankası başkentte olur, taşınamaz.
Yarın Euro’ya geçilecek olsa karşı çıkanın bulunmayacağı denklemde paranın üstünde Atatürk’ün olmasını tartışmak mesela neden imkansızdır? Kırılgan kurguyu sorgulatmamak için tabii. Atatürk olsa ne olur, İnönü olsa ne olur, sorusu neden sorulamaz? Serbest düşünce bu konularda neden baskılanır? Sizce bilim yapmak için bu soruları sormakla mükellef olan alanın bir bilim insanına hangi şiddete ve kimler niçin saldırır?
Mesele Türk lirası değil, tüm para sistemi.
Para borçtur ama hükümetin borcu değildir. Kendisini inkâr etmenin devleti inkâr anlamına geleceği kurucu babanın resmiyle başkentte basıldığından toplumun borcudur.
Devletsiz olmak esir olmaktır. Esir olmaktansa borçlu olmak yeğdir, değil mi?
Madem öyle Türk lirasına Atatürk, dolara Lincoln, eski İtalyan lirasına Vittoria, eski Alman markına Wilhelm, eski Fransız frangına Napolyon portresi basılırsa sistem finansal hegemonyanın arzusuna uygun şekilde çalışır.
Eğer absürtlüğünü anlayabiliyorsanız kapitalist para sistemi mümkünse, başka bir para sisteminin hayli hayli mümkün olduğunu da anlarsınız. Eliniz de altına gider, başka tasarruf araçlarına değil.
Açıkçası paranın teorik tanımı, üzerinde bir portre ve basıldığı bir başkent falan olmayan şeye daha benzerdir. Ekonominin de paranın da fıtratı enflasyonist değil, deflasyonist olmaya daha uygundur.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Fiziki altın satışı bitmediği müddetçe düzlüğe çıkılamaz. Kayıtdışı olan hicbir şey fayda sağlamaz.Ayni altınlar Merkez bankasında boşa bile dursa bir güven oluşturur.Zira elinde zor durumda kullanma imkanı oluşturur.Kazandigi parayı kayıtdışı tutup deposunda fiziki olarak saklayan ama banka hesabında parası olmayan şirkete kim borç verir? Ülkeler de böyle. Türkiye yıllardır cari açık veriyo, M.bankasinda para az olduğundan bütün para tüketime gittiği zannediliyor.Halbuki bu kadar düşük kamu borcu ve 500 milyar dolar rezerv oldugunu bilseler nerdeyse sıfır faizle borçlanabilir dik.
Fiziki altın biriktirmek kapitalizme eleştiri değil daha da kapitalizme mecbur kalınmaya sebep oluyor. 500milyar dolarlık altın rezervi sadece olması gerekenin 3 katı faiz verilmesine sebep oluyor. Bu para merkez bankasında depolansa dahi kardır. Zira aslında altın alınması için katlanılan faizi kim ödüyor. Ne kapitalist oluyoruz ne de kapitalizmden vazgeciyoruz. Arada kaldigimizdan sıkıntı çekiyoruz.
ikinci bir para birimi bassak ve diğerini piyasadan toplayarak devametsek bunuda altının gıramına eşdeğerle orantılasak doları sarsarız
Borçlanma esaretin bir başka çeşididir, uyuşturucu etkisi vardır borçsuzluğu düşünememe noktasına gider. Kapıtalist zülüm borç sistemi üzerinden hükmünü sürdürüyor. Bunu da büyüme ve refah gibi kavramlarla makyajlıyor.
ALTIN VE DOLAR BANKONOT BASILSA ALTIN YERİNE ALTIN BANKONOT ALABİLİRSEK TASARRUFLARIMIZ SİSTEMDE KALIR DİYE DÜŞÜNÜYORUM
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.