|
Akaryakıt fiyatları

Son seçimlerde Türk seçmeninin tercihinde ekonominin hangi rolü oynadığı tartışması geri düşse de hala ilginç bir araştırma konusu.

Öyle anlaşılıyor ki; seçmen, Erdoğan’a ekonomi daha iyi olsun diye oy vermedi. Daha kötü olmasın diye oy verdi. En azından kısa vade için. Ki Erdoğan seçim zaferi ile Türkiye’yi hem iktisadi hem siyasi hem içtimai bir kaosun eşiğinden döndürdü. Buna herkes istese de istemese de şahitlik etmek durumunda. Çünkü alternatifte kaostan başka bir sonuç olmadığı yeterince görüldü.

Açıkçası tam Türkçesiyle;
Erdoğan seçilerek krizi önledi.
Seçmen, esasen Erdoğan’ın takip ettiği uluslararası projelerin tamamlanmasını, terörle mücadelenin hız kesmemesini, eğitim ve aile başlığında reformlar yapılmasını bekliyor. Gene de ekonominin daha kötü olmaması konusunda ısrarcı.

Ücret artışları seçmenin beklentisinin böylesine makul olmasına yardımcı oluyordu. Kısa vadede sorunu yönetilebilir kılıyordu. Zaruri kiracı olanları hariç tutarak bunu söylüyorum.

Fakat emekli maaşı artışının talebin gerisinde kalması önümüzdeki dönemde ücret artışlarına dair endişeler ortaya çıkardı. Özellikle akaryakıt fiyatlarının göz korkutacak şekilde yükselmesi bu endişeyle birleşince toplumsal bir tedirginlik geliştiği anlaşılıyor. Sene sonuna kadar enflasyonist etkiler bu tedirginliği artıracaktır. Bu şartlarda toplumun Ocak zammına bir miktar daha konsantre olacağını anlamak lazım.

Temmuz ayında cari fazla, sanayi üretiminde artış ve işsizlik artışının göz ardı edilebilir seviyede kalması ücret artışlarına kadarki sürecin sürdürülebilir olmasına katkı sağlar. Ekonomiye dair pozitif gündemin devamının gelmesi politikaya yardımcı olur. Ama vergiler tarafı çok hassaslaşmış olduğundan politikanın uygulamasında rehavete kapılmamak gerekir.

Moody’s Türkiye Raporu

Son NATO toplantısında İsveç’in üyeliği ihtimali doğduğundan bu yana Türkiye’nin kredi notu artırımına ilişkin beklentim nihayet karşılık bulmaya başladı. Ekonomide pozitif gündemin bir parçası da Moody’s tarafından Türkiye’nin kredi derecelendirmesine ilişkin yapılan değerlendirmeler oldu. Tespitler genel olarak olumlu. Rapor, Türkiye’nin hak ettiği not seviyesinde olmadığını teyit ediyor.

Bu rapordan dahi kötümserlik aşırmak isteyenlerse “politikalarda aşırı agresif gidilmesinin ekonomi yönetimine muhtemel siyasi sonuçlar çıkarabileceği” tespitine odaklanıyor. Buradan bir güven sorununa işaret edildiğine değiniyorlar.

Oysa Moody’s, bu başlıktaki değerlendirmeleriyle Türkiye’nin ekonomi politikalarında agresif manevralarla değil, adım adım ilerleme stratejisinin kabul gördüğüne işaret ediyor. Yani negatif okunan bu kısım aslında tam tersi mesajlar içeriyor.

Kentsel Dönüşümde Fifty-Fifty

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Özhaseki mevzuatta öngörülen ikna oranının yüksekliğinin kentsel dönüşümde bir engel olduğunu değerlendirdi.

Mevcutta 3’te 2 olan oranın 50-50 olması gerektiğini düşündüğünü söyledi. Çokları da bu fikri benimsemiş görünüyor.

Fakat kentsel dönüşümde sorun ikna oranında olmayabilir. İkna olan sayısını yükseltmenin önüne geçen problemlere odaklanmak daha yararlı olacaktır.

Konu, homojen bağımsız birimler özelinde değerlendiriliyor. Bu şartlarda ikna oranının düşürülmesi anlamlı gelebiliyor. Ama ada bazlı dönüşüm söz konusuyken bağımsız birimler homojen olmadığından ikna oranını değil, sorunun özünü konuşmak gerekiyor. Muhataplarınca bağımsız birimler arası farkların yeterince gözetilip gözetilmediğine odaklanılması bekleniyor. Hele de ada içinde sıfır veya yeni yapıların bulunduğu örnekler varken.

Yeni binalardakiler için kentsel dönüşüm tam anlamıyla bir fedakârlık. Komşuları muhtemel depremde afete uğramasın diye dönüşümü kabul ediyorlar. Ama adada eski bina sahipleri elini ovuştururken yeni bina sahiplerini kahreden teklifler gelmesi ikna oranının artmasını haklı olarak bir zorluğa çeviriyor.

Projelerin homojen olmayan bağımsız birimleri temsil edecek şekilde geliştirilmesine odaklanmak lazım. TOKİ’nin paydaş olduğu projelerde kar amacı gözetmemenin ötesinde zarara katlanıyor olması da bir kısıt, bu da biliniyor. (TOKİ söz konusuyken kentsel dönüşüme rantsal dönüşüm demek tamamen haksızlık.)

Meselenin hak sahiplerinin dışında dahi çok boyutu olduğunu göstermek için TOKİ’nin rolünü ifade etmek istedim. Fakat temelde
ada içi rantın malikler arasında yeniden dağıtımı bir sorun ve bu sorun ikna oranını düşürmekle düzeltilemez.
#Ekonomi
#Akaryakıt fiyatları
#Yusuf Dinç
1 yıl önce
Akaryakıt fiyatları
Eşyanın tasallutundan kurtulmak ve eşyaya tasarrufta bulunmak...
Dünün mutlu yarının umutlu olabilmesi için...
Faiz kararları ne anlama geliyor?
OVP’de kamu personeline ve kamu yönetimine ilişkin yeni yol haritası
Medyanın gerçekliği ve toplumsal hadiseler